“Türkiye’de barış kültürünün inşasına katkı sunmak isteyen herkesi, birinci Barış Eğitici Eğitimine çağırıyoruz”
Önce yazıyı gördüm, sonra peşinden gittim. Karşıma Beraberce Derneği çıktı.
Dernek, barış kültürünü esas alan barış eğitici eğitimi düzenliyor. Eğitim ücretsiz, başvurular herkese açık. Başvuru için son tarih 20 Mayıs.
TIKLAYIN - Birinci Barış Eğitici Eğitimi hakkında detaylı bilgi edinin
TIKLAYIN - Birinci Barış Eğitici Eğitimine Başvurun
Siyaseten barışın konuşulmadığı, kutuplaşmanın her gün arttığı böylesi bir dönemde, barış eğitimle gelir miydi? Ya da nasıl bir eğitim, barışa katkı sunabilirdi?
Sorularımın yanıtlarını derneğin direktörü Ayşe Öktem ve proje koordinatörü Berfin Azdal’dan aldım.
Neden bu eğitime ihtiyaç duydunuz?
Türkiye toplumu, çok polarize bir toplum. Sadece son yıllarda olan bir durum değil bu. Cumhuriyetin kuruluşundan beri bu böyle. Bu toplum birbirinden ayrı bir toplum. Müşterek bir dil kuramamış, müşterek tarih üretememiş bir toplum. Bunu sadece son 25 yıla indirgemek yanlış. Bu cumhuriyetin kuruluşundan beri var.
Örnek verir misiniz?
Başka olayları hatırlıyoruz, başka acıları, başka mutlulukları. Bir kesim Denizlerin asılmasının yıldönümünde “unutmayacağız” mesajları paylaşıyor ama Menderes’in asılmasını önemsemiyor, diğerleri Menderes’i anımsıyor ama Denizleri anmıyor. Halbuki iki olay da insan haklarına aykırı ve iki olay da demokrasi açısından kabul edilemez.
Laik kesimler başka bir tarih hatırlıyor, muhafazakar kesim başka bir tarih hatırlıyor. Bu nedenle birbirleriyle konuşamıyorlar. Bu memlekette demokrasinin gelişememesinin bir nedeni ortak bir hatırlamanın geliştirilebilmiş olmaması.
Basit bir örnek vereyim: Şu mahallede park yeri sorununu çözebilir miyiz? Bunun ideolojiyle, siyasi ve dini tercihle, yaşam stiliyle alakası yok. Ama biri öbürüne “ya bu çok kapalı”, diğeri “bu da çok açık saçık”, “ya faşist herifle park sorunu mu konuşacağım”, “bu aile Bingöllü, PKK'liymişler” diye bakarsa, basit bir park sorununu dahi çözemeyiz.
Demokrasi, birlikte yaşayan vatandaşların birbirileriyle konuşabilmesi, birbirleriyle müzakere ederek toplumsal yaşamı biçimlendirmeleri demektir. İnsanların konuşup müşterek bir fikre varmalarıdır. Birlikte yaşayan, birlikte yaşamaya mecbur olan. Bu topraklar hepimizin. Ya birbirimizi sürekli öldürmeye, kovmaya, sevmeyen gitsin demeye, kötü davranmaya devam edeceğiz – ki bu pek keyifli olmuyor – ya da bu güzel topraklarda birlikte yaşamanın yolunu bulacağız.
"Müşterek hafızamız yok"
Türkiye’de bunu yapabiliyor muyuz?
Biz bunu yapamıyoruz, bir birimizle konuşamıyoruz. Az önce saydığım kesimler birbirlerini öteliyor. Müşterek bir hafıza olmadığından müşterek bir dil kurulamıyor. Bu da toplumdaki önyargıları ortaya çıkarıyor ve pekiştiriyor. Tam tersini yapmamız gerekir. Birlikte yaşamanı yollarını bulup, konuşup, adaleti sağlayıp birbirimizle öyle barışacağız. İşte bu eğitimde böyle bir varsayımla ortaya çıktı.
Siyaseten barışın konuşulmadığı, kutuplaşmanın her gün arttığı böylesi bir dönemde, barış eğitimle gelir mi?
Barış eğitimle gelmez. Ünlü özgürlük eğitimcisi Paulo Freire, yetişkin eğitiminin dünyayı değiştirmeyeceğini, ama insanları değiştireceğini ve insanların dünyayı değiştireceğini söyler. Barış eğitimiyle barış gelmez, ama barış eğitimi insanları değiştirir ve barışı inşa edecek olanlar insanlardır.
Burada barış derken sadece politik barışı – silahlı tarafların barışmasını - değil, toplumsal barışı kastediyoruz. Ya da, barışı aşağıdan inşa etmekten bahsediyoruz: Barışı aşağıdan inşa etmek, bu topraklarda yaşayan insanların, her bir vatandaşın bu barışın bir parçası olmasından bahsediyoruz.
Eğitimin konu başlıkları kapsamlı
Eğitimin içeriğinde neler var?
Eğitim hafızalaştırma pedagojisi, hatırlama, toplumsal diyalog köprülerinin kurulması, çatışmanın dönüşümü konuları etrafında şekillenecek. Bu coğrafyada barış kültürü nasıl inşa edilebilir ya da geliştirilebilir? Bu soru etrafında kişisel ve toplumsal konumlanışlarımızı, felaketleri ortaya çıkaran linç ve kitle kültürünü, çatışmaları ortaya çıkaran evrensel mekanizmaları tartışacağız. Eğitim, İtalya’da bulunan Monte Sole Barış Okulu Vakfı’ndan Elena Monicelli ve Stefano Merzi’nin kolaylaştırıcılığında gerçekleşecek.
Eğitime ilgi var mı?
Türkiye’nin dört bir yanından başvuru var. Rize, Trabzon, Aksaray gibi yerlerden başvurular var. Bugün itibarıyla 44 kentten 178 başvuru aldık. Etkili ve verimli bir eğitim gerçekleştirebilmek için eğitime ne yazık ki yalnızca 15 kişiyi kabul edebileceğiz. Başvurumuz herkese açık.
Biz eğitim çağrısı yaparken bu kadar talep olacağını düşünememiştik, biz de şaşırdık. Hem çok güzel hem motive eden bir şey. Bir de şunu gösteriyor. Demek ki bu topraklarda insanlar barışı, diyaloğu konuşmak istiyor. Barış kültürünün inşasına katkı sunmak istiyor.
Bu toprakların insanları ayrılıktan, habasetten, çirkinlikten, saldırganlıktan bıkmış, güleryüzlü, dostça, her şeyin konuşabildiği bir memleket istiyorlar.
Yerellerde eğitimler yaygınlaştırılacak
Eğitim sonrasında bir hedef var mı?
Barış eğitimden sonra eğitici olan kişiler eğitimi farklı yerellerde yaygınlaştıracak. Böylece barış kültürüne dair ihtimaller de yaygınlaşmış olacak. Barış Eğitimi Eğitici Eğitimi’ne katılanlar üç farklı yerelde eğitim yapabilecekler. Bir nevi barış kültürü taşıyıcılığı olacak.
Son olarak ne eklemek istersiniz?
Bu dünyada, bu topraklarda o kadar çok güzellik var. Güzellikler erk altına alınınca azalır, yitip gidebilir. Ama güzellikler paylaşılınca artar.
Beraberce Derneği hakkında Kasım 2017'de İstanbul'da kuruldu. Derneğin web sayfasında dernek şöyle anlatılıyor: Derneği kurarken aklımızda şu soru vardı: Bu topraklarda, bütün farklılıklarımızla, bütün farklılıklarımıza karşılıklı saygı göstererek ve bu farklılıklarımızı dönüştürücü, yaratıcı bir şekilde kullanarak, birlikte yaşamayı nasıl örgütleyebiliriz? Bunu tartışmak, bu konuda fikir yürütmek, bilinçlendirmek, farklılık yaratmak istiyorduk. Cevap bulmak değil – ama cevapları aramak. |
(EMK)