İlan çift taraflı yorumlanabilir, birincisi ANS da ipin ucunun bu kadar kaçacağını tahmin etmemiştir belki, ikincisi aslında şirket bütün yaşananlardan son derece memnundur ve bir şekilde kendileri de kurulan hayale, yaşananlara inanmıştır
Asmalı Konak biteli neredeyse iki hafta olacak ama mevzu daha bitmedi. Yani, dizi ve oyuncular ve hatta çekilmekte olan film hakkında söyleyecek daha çok söz var, ama daha bir mevzuumuzu bitirmeden, hemen ikinciye atlattı bu medya insanları bizi Pazartesi gününün flaş haberi Çocuklar Duymasının Meltemi Pınar Altuğun eşinden ayrılma kararıydı.
Sıkılmak falan yok!
Boşanma haberleri, hele bir de bu kadar medyatikseniz, elbette haberdir. Ama işin suyunu çıkartmanın bir manası yok Altuğ, çok ciddi bir sosyal linçe kurban gitmek üzere. Medyamız sosyal sorumluluğunu tam manası ile yerine getirip, askerdeki zavallı eşinden ayrılmaya karar veren Altuğu kötü kadın ilan etti bile.
Ne kocasının onu başka bir erkekle evde basması kaldı, ne de spor salonunda bulunan yeni sevgili Kadın, basın toplantısı yapıp, bas bas bağırıyor, bu ortak bir karar, 9 yıl oldu bir şekilde sıkıldık birbirimizden diye, çok özgürlükçü bilinen, yeni moda kadın köşe yazarlarından cevap geliyor: 9 yılda sıkılmak ne demek? 50 yıldır evli olanlar ne yapsın?
Birkaç saatte üretilenler!
Ya, size ne? Kadın boşanıyor, bunu da medyaya bir faks çekerek bildiriyor, (gerçi ben bu sistemi pek anlamıyorum, ama galiba haber adliye muhabirlerinden öğrenilmesin diye böyle yapılıyor), sonra da kabuğuna çekiliyor.
Ama mevzuu bir kaç saat içinde öyle boyutlara geliyor ki, Cumartesi günü çiftin evinden bir adamın balkondan atlayarak kaçtığı bile iddia ediliyor. Bir takım tarikat bağlantıları yüzünden bu ilişkinin sona erdiği ima ediliyor falan
Aslında ben burada bir şey daha merak ediyorum. Zekalarına kuşkusuz sonsuz saygı duyduğum magazinciler, bir olay olduktan hemen sonra bu kadar sağlam zeminli dedikoduları, senaryoları nasıl üretiyorlar?
Herkes bir adım geriye
Altuğun boşanma kararını açıklamasından sadece birkaç saat sonra, Internetteki bir dedikodu sitesinde Altuğun sevgilisinin yatak odasındaki komodinde saatini, banyoda da tıraş losyonunu unuttuğu yazıyordu ki, zaten böyle senaryoya ancak şapka çıkartılır.
Artık durmak gerekiyor, henüz 30 yaşına gelmemiş, genç bir kadın, evli olduğu adamdan ayrılmaya karar veriyor. Sanırım, herkesin kabul edeceği üzere, buna hakkı da var.
Dolayısıyla, söz konusu ilişkide neler olduğu, ne sebeplerle ayrıldıkları, arada birilerinin olup olmaması aslen ne bizi, ne de gazetecileri zerre kadar ilgilendirmiyor. Yani herkesin bir adım geriye çekilme vakti geldi.
Yönetmenin imaj derdi
Ama o ne, tam da bunları düşünürken, Sabah gazetesinin ekinde, tam sayfa bir haber, Çocuklar Duymasın dizisinin sahibi Birol Güven, Altuğun yaptıklarının iki yıldır yaratmaya çalıştıkları modern, iyi aile kadını Meltem imajını zedelediğini açıklamış. Türk halkının tepkisine göre, gerekirse Pınar diziden çıkar diyor. İnsaf
Gerçekle kurmacayı bu kadar birbirine karıştıran bir ülke daha var mıdır acaba? Köşe yazarlarından öneriler yağıyor, Haluk, Meltemi boşasın, böyle bir durumda bu evlilik devam edemez diye
Ne denir ki şimdi? Koskoca adamlara bakın bu dizi, bu da hayat, birbirleriyle alakası yok diye nutuk çeksek, 70 milyona bu durum nasıl anlatılır?
Ve olay Ekşi sözlükte
Üstelik mevzu sadece gazetelerde değil, Internette de tartışmaya açılmış durumda Kullanıcılarının yüzde 90ından fazlasının üniversite mezunu ya da öğrencisi olduğu bilinen, ülkenin belki de en yüksek eğitim seviyesine sahip insanları tarafından yaratılan, demokratik ve liberal bakışıyla dikkat çeken ekşi sözlükte (www.sozluk.sourtimes.org) bile pinar altugun bosanmasi başlığında askerdeki bir adama bu yapılır mı?yla başlayan, para kazandı, ünlü olduğu, adamı sallıyorla devam eden korkunç yorumlar yapılıyor.
İnsanları canlandırdıkları rollerle özdeşleştirmek elbette hoş bir şey, bu oyunculuk açısından, rolün hakkı verilmiş anlamına gelir. Anaokulu çağındaki çocukların anlayabileceği dilde verilen mesajlarla halkımızın tam da gönlünün en bir zayıf noktasında taht kuran Çocuklar Duymasın da bunu başaran nadir işlerden
Son söz Spgnionun
Ama anlaşılması ve es geçilmemesi gereken önemli bir nokta var, hem Çocuklar Duymasın, hem de diğer diziler için Bakın, bunlar dizi Bunlar yazılmış bir takım metinlerin hayata geçmesi Dolayısıyla burada spgnio kuralı geçerli, yani senaristin gönlü ne isterse, o.
Evet, lenfoma normalde öldürmeyen bir hastalık olabilir, ama senarist isterse Baharı değil lenfomadan, eline batan diken parçasından öldürebilir Kimsenin de ağzını açıp, bir şey deme lüksü yoktur, çünkü durum tamamen kurmacadır.
Tersten baktığımızda da, Pınar Altuğ isterse kocasından boşanır ve hatta yarın sabah, yıldırım nikahıyla tekrar evlenir, kimsenin bir şey deme lüksü yoktur, çünkü durum tamamen özel hayattır.
Diziyi izliyoruz diye!
Yani, Çocuklar Duymasın izliyoruz diye, Altuğun hayatta aldığı kararlara tepki duyma hakkımız yoktur. Zira biz sadece dizi izleyicileriyiz, dizinin ya da oyuncuların sahibi değiliz. Bu keşke biraz düşünseydi, ama bak bizim gözümüzde ne oldu bakışı da sahiplenmenin tuhaf bir dışavurumu zaten
Ben izliyorum diye ünlü oldular mantığıyla evin küçük kızı muamelesi yapıp, neredeyse linç etme hakkını, kimse haftada 45 dakika bir şey izliyoruz diye bize vermiyor.
Diziler, insanları hayattan biraz koparmak için çekiliyor. Bu dizileri gerçekleştiren insanlar mazoşistler ve 70 milyonun hayatlarına müdahale etmesinden hoşlanıyorlar diye bir durum da yok
Türkiye televizyonları tuhaf bir döneme girdi Ama artık, televizyoncusundan, yapımcısına ve özellikle izleyicisine kadar herkes için titreme ve kendine gelme dönemi (ÇM)