Binnur Kaya'nın canlandırdığı "Dilber Hala" karakteri Avrupa Yakası dizine katıldığından beri hepimizin favorisi oldu. Hepimizin favorisi olması çok doğal, çünkü iğneleyici sözleriyle, manileriyle, kocaman gözlükleriyle, sürekli göğsünü okşayıp durmasıyla ve biraz çocuksu, naif haliyle ona hayran kalmamak elde değil.
Her şeyden önce, öylesine tanıdık ki. Her haliyle bu topraklara ait; bu toprakların insanı... Eminim hepimizin çevresinde; uzak ya da yakın akrabalar arasında; apartmandaki ya da mahalledeki komşular içinde, böyle kişiler vardır. Hepimiz, en azından hayatımızın bir aşamasında böyle bir karakterle karşılaşmışızdır.
Benim gönlümdeki yeri ise, son üç beş bölümdür yaşadığı aşkla iyice sağlamlaştı. Üstelik ekranlarda seyretmeye hiç alışık olmadığımız bir aşk bu. Dilber Hala’nın yaşına, dünya görüşüne, komşularına, tanıdıklarına, kabadayı yeğenine rağmen aşk yaşayabilmesi, hatta seks yapabilmesi; hepimizin kabul edeceği üzere, gittikçe muhafazakârlaşan ekranlarımızda artık pek göremediğimiz; görmeye artık alışkın olmadığımız bir şey.
Devrimci kadınlar aileye karşı
Aslında dizideki diğer kadınlar arasında da, tıpkı Dilber Hala gibi “cesur” karakterler var. Bunlardan biri Hasibe Eren'in canlandırdığı "Makbule"… Hatta hatırlarsanız, Başbakanlık Aile ve Sosyal Genel Müdürlüğü, Makbule’nin İzzet’ten boşanıp eski sevgilisi Burhan Altıntop’la aynı evde yaşamasını sakıncalı bulmuştu. Çünkü bu durum "kutsal Türk Aile yapımızı" tehdit ediyordu!
Başbakanlık Aile ve Sosyal Genel Müdürlüğü’ne göre, sadece Makbule değil o dönem ekranlarda gördüğümüz birçok karakter ve bu karakterlerin yaşadıkları ilişkiler; kırılgan, zayıf, her an etkilenmeye ve dağılmaya hazır Türk Ailesi’nin bütünlüğünü ve kutsallığını tehdit eder nitelikteydi.
O dönem yapılan açıklamayı tekrar okuduğumda, bir kez daha kanım dondu:
“Dizilerdeki kahramanların, boşanmış, eşinden ayrı yaşayan, bekâr kalan, sadece çocuklarıyla yaşamını sürdüren, nikâhsız yaşayan, sözüm ona kendi başına yeten veya ayakları üzerinde durabilen kişilerden oluşması, izleyici bağlamında arzu edilmeyen davranış modelleri yaratarak toplumsal yaşamı riske sokmaktadır.”
Tabii ki bahsedilen bu kişiler, aslında sadece kadınlar… Kadınların boşanmaları, kocalarını aldatmaları, kendi başlarına yaşamaları, kendi ayakları üzerinde durmaları, bizi yönetenler için çok sakıncalı durumlar. Nitekim uyarı alan karakterlerin hepsi kadındı. Karısını aldatan, döven erkekler ise herhangi bir uyarı almamıştı.
Zaten biraz düşündüğümüzde; Türk aile yapımızın o ikiyüzlü ahlakının; erkeklerin aldatmalarını, dövmelerini, öldürmelerini, tecavüz etmelerini kabullenen bir genişlikte olduğunu fark etmemiz işten bile değil. Türk ailesinin ahlak yapısı, erkeklerin ahlaksızlıklarını kabullenecek, hatta “O erkektir,” diyerek bu ahlaksızlıkları destekleyecek derecede ahlaksız ya da ikiyüzlüdür.
Tehlike devam ediyor
Başbakanlık bugünlerde yeni bir rapor hazırlarsa, Avrupa Yakası’ndaki aileyi tehdit eden kadınların sayısının arttığını görecektir: Aslı sevgilisiyle dost hayatı yaşamaya devam ediyor, Fatoş "oğlu yaşındaki" çaycısıyla sevgili oldu, Makbule hâlâ evlenmedi, üstelik kendi parasını kazanmaya başladı; bütün bunlara ek olarak yaşlı, kapalı, Anadolulu Dilber Hala eve erkek atıyor...
Bütün bu kadınlar devrimci niteliğe sahip. Ama Dilber Hala’nın devrimci yanı, diğer karakterlere oranla çok daha güçlü. Devrimci yanının gücü, toplumsal konumuna rağmen aşkını yaşayabilmesinden kaynaklanıyor.
Muhafazakâr olmasına rağmen…
Her şeyden önce Dilber Hala’nın en belirgin özelliği, çevresindeki tüm karakterlerden farklı olarak, o Anadolulu muhafazakâr dünya görüşü… Yeğeni Osman’ın Aslı’yla evlenmesini istememesinin sebebi, Aslı’nın evlenip boşanmış bir kadın olması. Aslı dul bir kadın olduğu için, Dilber Hala’nın gözünde “kötü” bir kadın. Elbette buradaki ima, Aslı’nın bekâretine yönelik… Dilber Hala’nın gözünde Aslı’nın kötü olmasının sebebi, bakire olmayışı…
Ayrıca Dilber Hala, yine dizideki diğer tüm kadınlardan farklı olarak kapalı bir kadın… Belki gösterilmiyor, ama bence aynı namazında niyazında bir kadın…
Onu diğer kadınlardan ayıran bir diğer önemli özellik ise, yaşı… Dizideki akranları, ondan farklı olarak evli, kocasına bağlı kadınlar. Toplumsal kadın rollerine uygun karakterler bunlar…
Oysa Dilber Hala, bu yaşına kadar evlenmemiş ve anladığımız kadarıyla mal varlığı sayesinde kendi ayakları üzerinde durabilmiş bir kadın. Hâlâ tek başına yaşıyor. Oysa İstanbul’a geldiğinde yeğeni Osman’la birlikte; Osman’ın koruması altında yaşayabilirdi. Nitekim yaşını dikkate aldığımızda, bu akla yatkın geliyor. Ancak o, tek başına yaşamayı tercih ediyor.
Bir umut ışığı
Yaşına ve muhafazakâr dünya görüşüne rağmen, yıllar sonra çıkıp gelen eski sevgilisiyle tekrardan bir aşk yaşamayı göze alması, bence dikkate değer bir yüreklilik. Üstelik bu aşk, ekranlarda görmeye alışkın olduğumuz sansürlü “masum” aşklardan değil!
Oldukça gerçekçi bir biçimde, yıllar sonra gördüğü sevgilisini evinde ağırlıyor ve dayanamayıp seks yapıyor. Seks yaptığını, sevgilisinin imalarından anlıyoruz. Üstelik geçmişte de sevgilisiyle çayırlara, ormanlara kaçıp seviştiğini öğreniyoruz.
Belki bütün bunlar karikatürize edildiği için anlatılabiliyor. Güldüğümüz için ciddiye almıyoruz; adeta gülüp geçiyoruz. Belki de bu yüzden, yani komik oldukları için muhafazakâr ekranlarımızda var olabiliyorlar.
Ancak komedi unsuruna dönüştürülerek / karikatürize edilerek ciddiyetinin azaltılmasına rağmen; Dilber Hala gibi devrimci kadınların gün geçtikçe daha da karanlık bir hal alan ekranlarımızda var olabilmesi, hepimiz için adeta bir umut ışığına dönüşüyor. (YB/BÇ)