“Türkiye’de Demokrasi Avrupa’ya Doğru Zorlu Görev” konferansında Türkiye’nin demokratikleşme konusunda yaşadığı sıkıntılar ve Avrupa Birliği’ne üyeliğinin demokratikleşmesine sunacağı katkılar konuşuldu.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist-Demokratlar Grubu’nun forumu olan Global Progressive Forum ve Friedrich Ebert Stiftung’un düzenlediği gazeteci Şirin Payzın’ın moderatörlüğündeki konferansta Avrupa Parlamentosu milletvekili Miar Eleni Koppa, CHP milletvekili Şafak Pavey, Prof. Dr. Ahmet İnsel, Doç. Dr. Koray Çalışkan ve Şehir Plancıları Odası’ndan Tayfun Kahraman söz aldı.
"Avrupalılaşmak değil, demokrtaikleşmek"
Miar Eleni Koppa, AKP’nin gündeminde olan ve islamlaşan bir Türkiye diğeri ise laik, ileriye gitmek isteyen ve kendini ifade edemeyen iki farklı Türkiye olduğunu belirtti.
Koppa, Gezi’de halktan duydukları taleplere henüz hükümetten cevap gelmediğini belirterek iki seçim arasında yaşanacak demokratik adımların çok önemli olduğuna dikkat çekti.
“Avrupa, Osmanlı fantezilerinden uzaklaşarak Türkiye AB ilişkilerine iyi bakmalı. Türkiye’nin son yıllardaki başarıları Avrupa’ya rağmen oldu, AB sayesinde değil. Türkiye geriye adım atarsa, vatandaşalar ifade özgürlüğü konusunda rahatsız olursa bunun Avrupa’da olumsuz etkileri olacaktır. Avrupalılar Türkiye hakkındaki düşüncelerini değiştirmeli, Türkiye AB’nin komşu politikasında önemli bir ülke. Geniş coğrafya için köprü oluşturabilir. Bu yüzden ona şartlar sürmek yerine ortak politikalar üretmek gerekir. Avrupalılaşmak yerine demokratikleşmek terimini kullanmak lazım.”
"Köklü bir laiklik geçmişi yok"
Şafak Pavey, AKP’nin muhalefeti dinsizlikle suçlayan bir siyaset yürüttüğünü belirterek Türkiye’nin geçmişi köklü bir laikliğe sahip olmadığını şu anda ise katı Sünni topluma dönüştürülmeye çalışıldığını söyledi.
Hukukun suçlu yerine düşman için kullanıldığını söyleyen Pavey, önümüzdeki dönemin Türkiye’nin geri mi yoksa ileri mi gideceğini göstereceğini belirtti.
"AB bahanesini değiştirmiyor"
Ahmet İnsel, sorunun “AKP ne kadar demokrasi dışı diktatörlük yürütüyor” yerine “biz neden hala otoriter rejim sürekliliğinden kurtulamıyoruz” ve “neden AB’nin ilelebet aday üyesi kalacağız?” üzerine kurulması gerektiğini belirtti.
“Son zamanlarda sürekli kullanılan otoriter demokrasi kavramını otoriter rejim üzerine kurulan cumhuriyetin köklerinde aramak gerekiyor. Çünkü bu otoriter rejim karşımıza sürekli farklı biçimlerde çıkıyor. Ancak mulafeti AKP’nin bu otoriter demokrasi tavrına karşı aynı üstenci otoriter dille yürütmenin doğru olmadığını düşünüyorum.
"AB’nin en büyük çelişkisi Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu 23. ve 24. faslı açmamasıdır. AB, ‘Türkiye’yi ilerici, modern, laik olunca içimize alacağız’ diyor. Bu aslında Türkiye’yi AB’ye sokmamak için kullanılan en elegan bahanedir.”
"AB nasıl bir Türkiye istiyor?"
Koray Çalışkan, AKP’nin demokratlığının Gezi Parkı’nda bittiğini belirterek AKP’nin büyük bir kapanış yaşadığını belirtti. Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğu ve onun demokratikleşmesine katkı sunacağının tartışma götürmediğini belirten Çalışkan, AB’nin demokrat seküler bir Türkiye mi, yoksa İslamcı, İslamcı olmayanın karşı karşıya geldiği bir Türkiye mi istediğine karar vermesi gerektiğini ifade etti.
Tayfun Kahraman, Gezi direnişi ile birlikte ortaya çıkan hoşgörü siyasetinin kalıcı kılınması gerektiğini söyledi. (NV)