*Fotoğraflar: bianet.
İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) - Sabancı Üniversitesi ve Stiftung Mercator girişiminin düzenlediği "Almanya'daki Popülist Eğilimler ve Göçmen Türkler" konulu panel İPM Direktörü Fuat Keyman ve İPM Kıdemli Araştırmacısı, Yeşiller Partisi eski vekili Özcan Mutlu'nun katılımıyla Cezayir Restoran'da yapıldı.
Avrupa ve diğer ülkelerde artan popülist eğilimler ve Almanya'da 2013'te kurulan aşırı sağ parti AfD üzerinden göçmen karşıtlığının ele alındığı panel, İPM Direktörü Fuat Keyman'ın açılış konuşmasıyla başladı.
"Bugün geldiğimiz noktada ABD'de de Trump'ın seçilmesi ve yönetim tarzıyla bu aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan ve Polonya'da yaşananlar, İtalya'da özellikle göçmen konusunda yaşananlar, Türkiye'de, Hindistan'da olanları" hatırlatan Keyman, toplumlarda haklar ve özgürlükler yerine güvenlik ve ekonominin öne çıkarıldığı bir dönemden geçtiğimi söyledi.
"Bazı figürler giderek güçleniyor"
Keyman şöyle devam etti:
"Şöyle bir eğilim var dünyada, 'Türkiye'de bunlar olur çünkü Türkiye çok gelişmiş bir ülke değildir. Hindistan'da bunlar olur ama Hindistan tam gelişmiş bir ülke değildir. Brezilya'da, Venezuela'da bunlar olur, onlar hala demokrasilerini tamamlamadılar.
"Ama bunları derken birden bire Avrupa Birliği üyesi ülkelerde, Almanya gibi, Hollanda gibi, ABD gibi ülkelerde de denge denetleme, haklar ve özgürlükler alanında bu yönde liderlerin güçlenmeye başladığını görüyoruz.
"Bazı ülkelerde bu figürler yönetimdeler, bazılarında Almanya gibi muhalefet partisi olarak güçlenmekteler. O yüzden de popülizm olarak ortaya koyduğumuz süreci ciddi olarak masaya yatırmak gerekiyor.
"Yabancı düşmanlığı gelişmiş ülkelerde de ortaya çıkıyor"
"Liberal demokrasi dediğimiz şeyin ya da liberal olmanın bir proje olarak kalmasının da meşruiyeti nasıl sağlanıyor diye baktığımız zaman, burada da iki üç kavramın gelişmiş ülkelerde ortaya çıktığını görüyoruz.
"Bunlardan bir tanesi yabancı düşmanlığı, ikincisi göçmen düşmanlığı ve üçüncüsü de İslam korkusu ya da fobiler dediğimiz, farklı olana karşı olan korku.
"Bu bağlamda da ülkemizde sayıları 5 milyona varan Suriyeli mülteciler çok önemli bir referans oluyor. Türkiye gibi AlmaNya da çok önemli bir ülke bu açıdan. Türkiye ile Almanya'yı birlikte düşünmek, Almanya'yı biraz Özcan Mutlu gibi oradaki uzmanlardan dinlemek çok önemli."
"Demokrasi sorun olarak görülmeye başlanıyor"
Özcan Mutlu, sözlerine "Birçok ülkede son yıllarda demokrasi, eşitlik kavramları sorun olarak görülmeye başlıyor. Avrupa'dan bakarsak Macaristan, Polonya, İtalya, global olarak baktığımızda Brezilya'nın son seçimlerinde iktidara gelen başkanın söylemleri, bizim düşündüğümüz tarzda demokratik bir topluma çok çok uzak" derken şöyle devam etti:
"ABD'yi zaten iki yıldan beridir hepiniz takip ediyorsunuz. Trump'un başkan seçilmesiyle birlikte, birçok ülkenin örnek aldığı ABD'de bile bir kişinin değişmesiyle, demokrasinin temel taşları olan özgürlükler, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü baskılanmaya başladı.
"Türkiye'de zaten bu konuyu biliyorsunuz. Almanya'da son yıllarda maalesef birçok konuyla karşı karşıyayız.
"2013 yılındaki seçim sonuçlarında şu an iktidarda olan Angela Merkel'in partisi (CDU) 41,5 oy oranıyla neredeyse tek başına iktidara gelecekti, sadece beş sandalyesi eksikti. Sosyal Demokratlarla birlikte Almanya'da "büyük koalisyon" olarak bilinen koalisyonu kurdu.
"Bu arada belirtmek gerekir, Almanya, kuruluşundan bu yana, altı ay dışında koalisyonlarla yönetildi. Yani koalisyon kötü bir şey değil, bir nevi "check in balance" (dengeyi kontrol) görevi görüyor, yani Almanya'nın ekonomisinin ve iktidar partilerin bu kadar güçlü olmalarının sebeplerinden biri de bu koalisyon hükümetleri.
AfD'nin yükselişi ve sebepleri
"2017 genel seçimlerinde, sosyal demokratlar düşüş göstermiş, CDU düşüş göstermiş ve dikkat ederseniz AfD denilen yeni kurulmuş ve ırkçı/Nazi teorilerine yakın parti 2013'te kıl payı yüzde 5 barajını kaybetti ve 2017'de oy oranını neredeyse üçe katladı.
"Bu ilk dört yıl arasında ne oldu? Şu resim çok önemli 2015 Temmuz ayında şansölye Merkel bir televizyon programında halkla görüşürken ailesi Almanya'ya mülteci olarak gelen bir tane Afganistanlı genç kadın, 'Ben herkes gibi hür olmak, üniversiteye gitmek istiyorum ama bir belirsizlik var bizim ü zerimizde, ne kadar kalacağız, ne zaman bizi sınır dışı edecekler' diyor, kendisinden yardım istiyor.
"Merkel'in reaksiyonu şu, 'Sen benim önümdesin diye, fazla bir şey söylemeyeceğim ama siyaset bu, herkes buraya gelemez, Ürdün'deki mülteci kamplarında yüzbinlerce senin gibi genç var, biz kapılarımızı herkese açamayız' diyor, soğuk ve bürokratik bir dille cevap veriyor.
"Merkel konuşurken birden, genç kadın ağlamaya başlıyor. Bu yayından sonra çok tartışma çıktı. Bu programdan iki-üç gün sonra Merkel, çok ilginç bir karar aldı.
"O zaman sınırlarda yüzbinlerce Suriyeli vardı. Almanya'da giremiyorlardı. Merkel, 'açık sınırlarımız var, gelen insanları geri çeviremeyiz' dedi ve böylelikle kapılar açıldı. O geceden sonra şöyle bir tablo ortaya çıktı.
"1990-2017 arasında Almanya'da mülteci rakamlarına baktığımız zaman Almanya biliyorsunuz 1933-1945 arası Yahudiler'e yaptığı holokost inkar edilmiyor.
"Oradan ders çıkaran Almanya Federal Anayasası'nın 16. maddesi şöyle diyor. 'Herhangi bir baskı altında olan yabancılara Almanya mülteci olma hakkı tanır.'
"Almanya'nın bu anayasasını da değiştirmek istiyorlar. Mülteci 2015 yılında yedi yüz bine çıktı, sonra düşüşe geçti sonra ama Almanya'daki siyasi partilerin sonucunu değiştirdi. Merkel'in oy oranı, bu arada yüzde 31'lere kadar düştü."
"Medyanın rolü sorgulanmalı"
"Almanya medyasından örnekler veren Mutlu, 'Medyanın rolü burada sorgulanabilir, Der Spiegel gibi bir dergi Kasım 1973 yılında, benim de ailemin göç ettiği yıl, 'Almanya'da gettolar, Türklerin sayısı 1 milyonu buldu' gibi bir başlık attı.
"Medya böyle bir kapakla, bir de Spiegel, herhangi bir dergi değil, hangi akla çalışıyor, onu da sorgulayabiliriz. Bugün Almanya'da yaklaşık 2,8 milyon Türkiyeli yaşıyor.
"Ama en önemlisi Almanya'da yaşayan Türkiyeliler'in çoğunluğunun ikameti 20 yılın üzerinde süredir Almanya'da. Biz istesek de istemesek de oralı olduk. Bunu Ankara devamlı kabul ediyor mu sorgulanabilir, Almanya kabul ediyor mu o da sorgulanabilir.
"Almanya öcü, Türkiye 'döviz makinesi' olarak gördü"
"Birisi bizi hep öcü olarak gördü (Almanya), Türkiye bizi uzun yıllar döviz makinesi olarak gördü, şimdi de beşinci koloni olarak kullanmaya çalışıyor.
"Türkiye yurtdışındaki Türklere seçme, seçilme hakkı verdi. Avrupa'daki sonuçlar Türkiye'dekinden daha da farklı. Mesela referandum oylamasında Almanya'da referanduma 'Evet' diyenlerin sayısı yüzde 62'ydi. Türkiye'de yüzde 50.
"Bugün parlamentoda 15 tane Türkiye kökenli milletvekili var, birçok sanatçı, sporcu var, bizim göç hikayemiz çok büyük bir başarı hikayesi ama bunu Almanya henüz kavramış değil.
"Medya burada sınıfta kalıyor yine, Christian Wulff, Cumhurbaşkanı seçildi ve Hannover'de yaşadığı için Türkiyeliler ile çok ilişkiliydi. Hatta eyalet bakanı Aygül Özkan onun sayesinde göreve gelmişti.
"Cumhurbaşkanı olduğunda ilk konuşmasında 'İslam Almanya'nın bir parçasıdır' dedi, yani 'Müslümanlar bizim bir gerçeğimizdir' demek istedi, ardından linç başladı, Focus dergisinde Wullf'a takke taktıkları, badem bıyık yaptıkları, 'Benim Almanyam' diyen bir kapakla çıktı.
Cinayetler sonrası 16. maddede değişiklik
"Ardından Spiegel dergisi 1997 yılında bir Türkiyeli'yi göstererek 'tehlikeli yabancılar' başlığı attı, Mart 2007'de 'Mekke Almanya' kapağıyla çıktı. Makaleyi okuduğunuzda aslında normal bir yazı, 2006 yılında Almanya'da 6 bin Alman vatandaşı İslam dinine geçmiş.
"82 milyon nüfuslu Almanya'da 6 bin kişi Müslüman olmuş, kapak bu. Ben bu kapağı görsem Alman olarak, ben de korkarım.
Aralık 2017, Der Kor'an, 'dünyanın en güçlü kitabı' diyor, ama makaleyi okuduğunuzda 'en tehlikeli kitabı' demek istiyorlar. Bundan sonra kundaklamalar başladı. Bu olaylar olduğu yıllar Almanya anayasasını değiştirdi. 16. Madde dediğimiz çok liberal yasada kısıtlamalara gidildi.
"Özellikle ırkçı saldırılardan sonra oldu, çelişki bu zaten, yani ırkçılara bir nevi ödül verildi. O günden bugüne ırkçılar popülist söylemlerinde geri adım attılar. Son olarak Almanya kriminal tarihine 'döner cinayetleri' olarak giren NSU cinayetlerine gelirsek, 9 tane döner satıcısı öldürüldü.
"Bilinen ilk cinayet 2000 yılında, bilinen son cinayet 2007 yılında. Yani yedi yıl boyunca NSU örgütü, (Almanya savcılarına göre sadece üç kişi), sanki her seferinde birileri tarafından ikaz edilmiş gibi yerlerini değiştirdiler.
"Mahkemede,'iki kişi için 'intihar etti' deniliyor, deniliyor diyorum çünkü bu ispatlanamadı, orada polis tarafından mı öldürüldüler, gerçekten mi intihar ettiler bilmiyoruz. Sağ kalan tek kişi de delilleri yok ederken suç üstü yakalandı, ömür boyu müebbet verdiler ama 15 yıl içinde çıkacak.
TIKLAYIN - NSU Davasında Karar Açıklandı: Beate Zschaepe'ye Ömür Boyu Hapis
"Bu cinayet serisi aslında aydınlanmadı, sebebine gelince meçhul bir şekilde örgütle ilgili beş tane tanık intihar etti. Bir de birisi otoban kenarında şeker şokuna giriyor, biri kazada emboli oluyor ölüyor ve buna benzer ölümler, kazalar, intiharlar. Ölen tanıklar, olayı aydınlatmadan önce yok oluyorlar.
"Geçtiğimiz yıl Almanya'da Hannibal örgütü deşifre edildi, bu örgütün hedefi Almanya'da darbe yapıp, Almanya'yı yabancılardan arındırmak, davası hala sürüyor. Bu puzzle parçalarını yan yana getirdiğinizde insan ister istemez bazı sorular soruyor kendine.
İşte Almanya'daki Türkiyeliler'in durumu bu."
Süper seçim yılı 2019Özcan Mutlu, Almanya'da hem Şansölye Angela Merkel'in hem de siyasi tarihin gidişatı açısından 2019'u 'süper seçim yılı' olarak tanımlayarak, ülke ve bölgede etkili olacak seçimleri şöyle sıraladı:
|
(PT)