Diğer Alman meslektaşımız daha az Türkçe biliyordu. Bavyera'nın büyük gazetesi Münih'de çıkan Süddeutsche Zeitung'dandı. Gazete ilericilik babında nal toplayan Bavyera'da "Alman sol liberalizminin entelektüel gazetesi" olarak hüküm sürüyor, hoşgörülü, uyanık, aydınlatıcı, bağımsız çizgisiyle ülkenin öteki referans ceridesi olabiliyordu.
Derviş'in Almancası
Erkek meslektaşımızla "Türkiye AB'ye girmezse yalnız mı kalır?", "Almanya'daki Türkler asimile olmasalar da, entegre olmak zorunda değiller mi?", "Prof. Yaşar Nuri'nin görüşlerini benimsemeyenlerin hepsi de şeriatçı mı?" gibi konularda konuştuk. Türk gazetecilerini "Türk işi" gülümsemelerle idare eden Sayın Dr. Derviş, Alman gazetecilerle dilinin pasını giderdi. Ecevit'le Çiller'in İngilizcesiyle övünen medyamız, Mesut Yılmaz'ı giderayak sollayan Kemal Derviş Almancasıyla niçin iftihar etmez? Belli ki düzgün Türkçesine tek deyim katmayan eski Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Almancaya sıra geldiğinde çok daha rahat olabiliyordu. Kimse annesini seçemez. Sayın Derviş'e anadilini iyi konuştuğu için serzenişte bulunmak, elbette bize göre değil. Ancak hala "daha siyasetçi olamadım, pek de siyasette kalmak istemiyorum" gibi şeyler söylemiyor da muhalifleri mi çıkarıyor acaba? Bu arada bilgisayar çevirisiymiş gibi duran bir dili "gözleri yollarda kalmak, dereyi görmeden paçaları sıvamak, dostlar başından ırak" gibi deyimlerle süslerse fena mı olur?
Sayın Derviş birkaç mısra ezberlese de, hiç olmazsa dostlarına Yahya Kemal'den "Yollarda kalan gözlerimin nürunu yordum / Kimdir o, nasıldır diye rüzgarlara sordum" ya da Faruk Nafiz'den "Atları hızlı sür ki köye pek geç varmasın / Nişanlımın gözleri yollarda kalmasın" diye okusa sosyal-liberal sentezine mi dokunur, ekonomiye siyaset ya da daha kötüsü edebiyat mı karıştırmış olur? Peki bu ekonomi neyin nesidir? Fas'ta da, Türkiye'de de aynı konuşmayı yapmak, her yere aynı standart reçeteyi sunmak mıdır?
Alman basını ve Türkiye
Frankfurter Allgemeine Zeitung'dan meslektaşımızla eski Alman Başbakanı Helmut Schmidt'in yönettiği Die Zeit üzerine de konuştuk. Schmidt'in 1970'lerin sonlarında Türk ekonomisini domuz ahırına benzetmesinden haberdar değildi. Alman basınının Türkiye'ye çok dengeli davrandığını, Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı bir yazıdan sonra farklı görüşteki bir makalenin de çıkabildiğini söyledi. Bu konuşmayı 6 Ekim'de yaptık. 9 Ekim tarihli Frankfurter Allgemeine Zeitung'da, AB'nin Türkiye'yi de kapsayan genişleme süreciyle ilgili raporunun açıklanacağı gün çıkan bir yazıda, "AB'nin bu gidişle Türkiye işini kesmek zorunda kalacağı" ifade ediliyormuş, BBC'den böyle duyduk. Herhalde, birkaç gün sonra da Alman meslektaşımızın söylediği gibi daha farklı bir yoruma yer vereceklerdir.
Opus Dei ve Türkiye basını
Sayın Baykal'ın Çorlu'da konuştuğu sıralarda Papa II. Jean Paul de Roma'da 'Opus Dei'nin kurucusu Jose Maria Escriva de Balaguer'i azizlik mertebesine yükseltiyordu. Frankfurter Allgemeine Zeitung'un Türkiye muhabiri bir Katolik. Ancak o öyle olmasa da gazetesi ertesi gün bu olaya geniş yer vermiştir. Daha önce de olayın İspanya'daki yankıları muhakkak yansıtılmıştır. Peki FAZ'ın Türkiye muhabiri Prof. Yaşar Nuri'yi köktencilere karşı savunabiliyor da, medyamızın Roma muhabirleri Opus Dei kurucusunun azizleştirilmesinden yana ya da karşı bir görüş bildiriyorlar mı? Böyle bir tutumun tarafsız gazetecilik olmayacağı muhakkak. Önce bilgiye ihtiyacımız var. Bütün bir Hıristiyan dünyasını, 560 milyonluk Hıristiyan nüfusunun 300 milyonu Katolik olan Avrupa'yı yakından ilgilendiren Opus Dei kurucusunun azizlik mertebesine yükseltilmesi törenini ıskalayarak nasıl AB'ye gireceğiz?
Merak etmeyin, "Bizim Gazete" konunun öneminin farkında. Aslında isteseler medyamızda Opus Dei için kaynak mı bulamazlar? Vatikan Büyükelçiliğimiz, Dışişleri, Vatikan'ın Türkiye'deki temsilcileri yardımcı olmazlar mı? Papalık töreninde Jose Maria Aznar hükümetinin üç bakanının yanı sıra, İtalyan Başbakan Yardımcısı Ulusal Ittifak'dan Gianfranco Fini, Berlusconi hükOmetinin öteki bakanlarıyla birlikte eski Başbakan sol demokrat Massimo d'Alema (bildiniz, eski komünist, Öcalan sorunu sırasında bazı meslektaşlarımızca adı Dallama olarak okunmuştu) ve Roma Belediye Başkanı Walter Veltroni de bulundular. Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi bu tür törenlerde yer alır mı? (NA/NH/BB)