Apolitik olmak yerine etrafla ilgilenmeyi, bazılarının küçümsemesine ve yok saymasına rağmen bence son derece önemli bir sosyolojik durum olan popüler kültürü anlamayı seçenlerden biri benim "sokak" arkadaşım, çocukluk arkadaşım, hikaye arkadaşım Reşat Çalışlar.
Reşat yıllardır popüler kültür üzerine kafa yoruyor, düşünüyor, yazıyor, çiziyor. Yazdıklarının bir bölümüne katılıyorum, bir bölümüne popüler kültürle ucundan, bucağından ilgilenen biri olarak itiraz ediyorum, sonuçta üç bilinmezli denklem şeklinde ilerleyen entelektüel bir ilişki kuruyoruz...
Reşat bir yıldır kitabı üzerinde çalışıyor, gecesini gündüzüne katıyor, defalarca taslak değiştiriyor, hepimiz de onun stresine, gerginliğine elimizden geldiğince ortak olmaya çalışıyoruz. Sonuçta iş meyvesini veriyor...
Ocak ayının başıydı, telefon etti ve "kitabım bitti, okur musun" dedi... Reşat'ın ne kadar zor beğenen bir adam olduğunu bilenlerden olduğumdan, kitabı bana vermesi beni ziyadesiyle mutlu etti.
Bilgisayar çıktısı kağıtlardan bir kitabı okumanın zorluğu bellidir, ancak kitabı elime aldığım andan itibaren o kadar kaptırdım ki kendimi o sayfaların nasıl bittiğini anlamadım bile.
"Beni kalbimden vuranlar var ya" Türkiye'de benim takip edebildiğim kadarıyla bir ilk. Perihan Mağden'in "İki Genç Kızın Romanı" ile kıyısından köşesinden bulaştığı bugünün Türkiye'sini romanlara geçirme hali, "Beni kalbimden vuranlar var ya" ile tam olarak vücut buldu, Reşat Çalışlar Turkcell kontürlerinden, özel üniversitelere, Ekşi Sözlük'e uzanan bir çizgide, Nalan şarkıları ve Sezen Aksu felsefesiyle bizim kuşağımızın ilk manifestosunu yazdı.
Herkesin bildiği günleri, herkesin bilemediği bir fantastik kurguyla, zaman zaman kahkahalar attırarak, zaman zaman kendi kuşağıma dair iyice ümitsizliğe kapılmama neden olarak anlatmış Reşat.
Cinselliğini istediği gibi yaşayamayan, hep dışlanan, zira başkalarına göre kafası çok çalışan, popüler kültürün televizyon ve gazeteler aracılığıyla dayatmalarına maruz kalan gencecik bir oğlanın, Emre Sağlav'ın kendi kabuğunu yırtması ve basit politik taşlamalara girmeden "öteki"nin yönetenler koltuğuna geçmesi şimdiki zamanla geçmiş zaman arasında keyifli bir bağ kurmanızı da sağlıyor.
Herkesin tanıdığı kahramanlar var kitapta, herkesin bildiği şarkılar, herkesin bildiği hikayeler, şakalar, şehir efsaneleri. Herkesin bir şekilde bulaştığı öyküler, anımsadığı medya olayları, bildiği bir ülke...
Ama elbette baştan uyarmak lazım, popüler bir roman olmasına karşın, Reşat popüler bir dille yazmamış "Beni kalbimden vuranlar var ya" romanını, sosyolojik bir derinlikle, ciddi analizlerle açıklanmış bir büyü kitabı yazmış.
Kitabın devamı, Emre Sağlav'la yapılmış bir söyleşi kitabı da bu yılın sonuna kadar yayınlanacak.
Kitabın arka kapak yazısı 20. yüzyıl meddahlarından Cem Yılmaz'a ait. Çalışlar'ın kitapta da adını sıkça andığı pek çok isim teşekkürler listesine dahil olmuş. Bu arada ben de hızlı okumam sayesinde kitabın teşekkür listesinde kendime yer buldum. Kitabın keyfini biraz da bundan sürüyorum...
Türkiye'nin son 15 yıldır maruz kaldığı/yaşadığı kültürel değişime dair, komik ama anlamlı alt metinlerle dolu bir kitap okumak istiyorsanız, hafta sonu için iyi bir seçim, "Beni kalbimden vuranlar var ya". (ÇM/EÜ)
* "Beni kalbimden vuranlar var ya", Reşat Çalışlar, Roman, 499 sayfa, Okuyan Us Yayınları, 2005