Hepsinde de Rice ortada kadınlar hakkında yapmaya meyilli olduğumuz bütün varsayımları, empati ve hoşgörüye yatkınlık, savaştan çok barış istemek gibi, tuzla buz eden surat ifadeleriyle oturuyor ve savaştan ve hoşgörüsüzlükten yana söylemlere destek çıkıyordu.
Tam da bütün o resimleri ve söylenenleri "erkek gibi kadın" kalıbı üzerinden düşünüp, Thatcher ve Çiller gibi örnekleri de katarak "iktidarın kadınlara yaptıkları" konulu düşüncelere dalarken, bütün bunları düşünmenin bir başka yolu olarak Inderpal Grewal'in Kültürel Araştırmalar Konferansı'nın bir parçası olarak yaptığı Amerika'daki ana akım feminist söylem ve milli güvenlik söyleminin ortak noktaları konulu sunumu geldi aklıma.
Ana Akım Feminizm Hangi Hayatları Koruyor?
İkinci kuşak denilen feminist akım Amerika'da altmışlı yıllarda ortaya çıktığında öncülerinin çoğu beyaz ve orta sınıf kadınlardı. Söylemin öncelikleri de bu kadınların hayatları ve duruşları üzerinden iş yerinde fırsat eşitliği, eğitimde eşitlik ve kadınlara karşı şiddet olarak belirlenmişti. Ana akım feminizm zamanla işçi sınıfı kadınlar ve beyaz ırk mensubu olmayan kadınların eleştirileri ile kendini değiştirip daha çok insana hitap eder hale geldiyse de, söylemindeki sınıfsal ayrımcılık ve ırkçı unsurlar hiç bir zaman tamamen aşılamadı.
İkinci kuşak feministler tarafından geliştirilen güvenlik söyleminin en önemli ırkçı unsuru ise saldırganın koyu tenli ve genellikle daha alt sınıftan erkekler olarak tanımlanması. Zenci erkeklerin linç edilmesinden bağımsız olmayan bu yaklaşım zaman içinde zenci erkeklerin tecavüzle suçlanmasına ve tecavüzle suçlanan erkekler arasında hüküm giyenlerin çoğunlukla zenci erkekler olmasına yol açtı.
Grewal'e göre beyaz orta sınıf kadınların hayatını ve değer yargılarını korumaya yönelik bu güvenlik söylemi şimdi de Iraklı erkeklerin tanımı, yayımlanan fotoğrafları ve Irak'taki şiddet haberleri ile aile içi şiddet haberlerinin arka arkaya veriliş şeklinde kendini gösteriyor. Bu haberlerde saldırganlar ve "Öteki"ler koyu renkli ve orta sınıf aile değerlerinden yoksun erkekler olarak gösteriyor.
Kadınların güvenliği söyleminin içi başka hayatları dışlayan şekillerde doldurulduğu için de kadınların güvenlikle olan ilişkileri basite indirgeniyor ve milli güvenlik söyleminin bir parçası haline gelebiliyor. Amerika'da şu anda yaşanan ülkenin hem imparatorluk hem de ev olarak tanımlanması ile başlıyor. Bu bağlamda, kadınların evlerinde güvenli olması demek, ülkenin saldırıdan korunması için gerekirse savaşı ve önleyici saldırıyı (pre-emptive strike) savunmayı meşrulaştırıyor.
Kadınların güvenliği imparatorluğun güvenliği ile ilişkilendirilince ortaya çıkan kadın vatandaş modellerinden biri ise "güvenlikçi anneler." Bush'un yeniden seçildiği 2004 seçimlerine hazırlık kampanyalarında Cumhuriyetçi Parti'yi destekleyen güvenlikçi anneler bir yandan Amerika'yı koruyacak asker evlatlar yetiştirirken, diğer yandan da ailelerinin güvenliğini öne sürerek saldırgan dış politikaları destekliyorlar. Bu annelere göre iç güvenlik için gerekirse başka hayatlar ve hayat şekilleri yok edilebilir. Anneler ayrıca çocuklarına da "güvenlikleri için" dünyanın ne kadar kötü, korkutucu ve güvensiz bir yer olduğunu öğretiyor.
Güvenlikçi anneler ve benzer duruşlara sahip kadınlar devletin hak kısıtlayıcı politikalarının da destekçisi oluyorlar. Bu kadınlar 11 Eylül'den sonra yürürlüğe giren ve vatandaşların ifade ve iletişim özgürlüğünü ciddi bir şekilde kısıtlayan Yurtseverlik Yasası'nı hem destekliyor hem de aktif olarak uygulanmasına katkıda bulunuyor. Kendini güvenlikçi anne olarak tanımlayan kadınlarla yapılan röportajlardan kesitler sunan Grewal'a göre kadınlar çocuklarına ve kocalarına arkadaşlarının söylediklerini dinlemelerini ve şüphe uyandıran bir şey varsa kendisine bildirmelerini öğütlüyor. Ayrıca, komşularını ve yaşadıkları yerde olan bitenleri gönüllü bir istihbarat teşkilatı olarak takip ediyorlar.
Grewal'e göre feminizm kadınların bedenlerinin ve varoluş biçimlerinin devlet başta olmak üzere erkek egemen unsurlar tarafından kontrolüne karşı bir duruş olmalı. Ancak güvenlik gibi söylemlerin içi doldurulurken dikkatli olunmadığı taktirde kadınlar kendilerinin ve çevrelerindekilerin devlet tarafından kontrol edilmesine aktif olarak katılıyor.
Bombalayarak özgürleştirelim
Beyaz ırk mensubu olmayan erkeklerin tehlikeli olarak tanımlanmasının bir başka sonucu ise başka ülkelerdeki kadınların bombalayarak özgürleştirilebileceği söyleminin feministlerce kabul edilmesi. Afganistan'daki Taliban yönetimine karşı açılan savaşa Amerika'daki feministlerden "çarşafları altında ezilen Afgan kız kardeşlerini özgürleştirmek" adına yoğun destek verilmişti. Bu feminist analize göre kadınların özgürleşmesi batılı hayat ve giyim tarzını benimsemeleri ile eş anlamlı. Batılı hayat tarzının istenen tek hayat tarzı olmadığı, bu kadınların kendi özgürlüklerini başka şekillerde tanımlayabilecekleri ise bu bakış açısında kesinlikle kendisine yer bulamıyor.
Ezilen Müslüman kadınları erkeklerinden, dinlerinden ve hatta gerekirse kendilerinden kurtarmak, bu uğurda gerekirse ülkelerine savaş açmak ve o kadınları batılı beyaz feministlerin eğitmesinin önündeki engelleri kaldırmak içerikli söylem şu anda hem Amerika'daki ana akım feminizmin hem de Bush'un neoliberal dış politikasının önemli unsurlarından.
İmparatorluğun kadınları yeniden düşünmeli
Grewal'e göre imparatorluğun kadınları feminizmi yeniden düşünmeli ve acil olarak duruşlarını değiştirmeli. Feminizm önce güvenlik söylemini sömürgeci politikalar tarafından kullanılamayacak şekilde yeniden düzenlemeli. Bunun için de kadın ve güvenlik arasındaki ilişki basite indirgenmeden yeniden düzenlenmeli, kadın deyince akla sadece orta sınıf beyaz ırk mensubu kadınlar ve onların değer yargıları gelmemeli.
Ayrıca, erkek egemen şiddetin çeşitli dışa vurumları arasındaki ilişkiler tekrar gözden geçirilmeli ve imparatorluğun kadınları devletlerinin şiddet içeren politikasının yanında değil karşısında yer almalı.(EK/KÖ)