Kırgızca yazan, bizlerin Türkçe'den okuduğumuz ve hayranlık duyduğumuz Cengiz Aytmatov yakın zamanda bir konferansta, "İstediğiniz yere 100 tane yeni baraj yapabilirsiniz. Ama bir tane antik kent yapabilir misiniz?" diyordu.
Aslında iki bin yıllık Allianoi için tek başına söylenen bu cümle bile yaratılmaya çalışılan tarih ve kültürel değerler yıkımına okkalı bir aydın cevabıdır da! Biz yine de duyarlılık oluşturma babından sürdürelim.
Beni en çok yaz başında basında açıklamaları çıkan Bergama Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ilçe başkanı Ali Yazıcıoğlu'nun sözleri düşündürmüştü.
"Bize ne Bizans eserlerinden bizim acil baraja ihtiyacımız var. Boş verin Allianoi'yi, tarlanızı kurtarın!"
Düşünedurdum erbabı siyaset mensubu bir ilçe parti başkanının sözlerini.
Sonra bir yıl kadar önce Elazığ'ın yanı başındaki Hazar tektonik gölünün akıbetini düşündüm. 1996 yılında özelleştirilen Hazar Hidroelektrik santralini alan şirket, elektrik enerjisi üretmek üzere gölden su çekiyor.
Ve Hazar gölü sürekli su kaybediyor. Son beş yıl içinde gölün su seviyesi epeyce düşmüş. Bataklık ve taşlık alanlar oluşmuş.
İklim bile değişmiş. Bu durumla ilgili bir duyarlılık oluşturmaya çalışan Hazar Gölü Koruma Derneği eski başkanı ve yeni Gezin Belediye Başkanına bir kamu kuruluşu müdürünün ifadesi hoş doğrusu: "Hocam nasıl olsa Diyarbakırlılar kullanıyor. Bırakın kurusun!"
Sonrası belki de Hasankeyf'tir. Hasankeyf'e vefa borcudur. Hasankeyf'e sadakattir. Tarihin bilinen ilk mağara ve antik şehirlerinden biri sular altında bırakılmaya çalışılıyor.
Yalnız Hasankeyf değil çevresinde envanteri bile henüz çıkarılmamış altında ne olduğu bilinmeyen 200 höyük de cabası!
Yani demem o ki; ülkenin doğusunda da batısında da aynı mantık hüküm sürüyor. Bir taraftan ekonomik ömrü azami 40 yılla sınırlı ve sonunda çamura, bataklığa dönüşecek barajlara, binler yıllık tarih ve kültür mirası eserler kurban edilmeye çalışılıyor.
Öte taraftan da yine insanlık mirası çevre değerleri üç kuruşluk rantiyeler uğruna yok ediliyor, ya da yok edilmesine göz yumuluyor.
Aslında bu bir mantıktır ve tarih-kültür-değer kıyımıdır. Kaynağı da geçmişten gelmektedir. Nasıl ki Allianoi sınırları içindeki tarihi Bergama tapınağının taşları bir zamanlar "Taş Ticareti!" mantığı ile batıya taşındı ya da taşınmasına göz yumuldu ise bugün de Allianoi'nin ve diğerlerinin yok edilmesine çanak tutuluyor.
Bu değerler yitimine/yitirilmesine çanak tutmaktır. Yeni bir tarih bilinci/bilinçsizliği oluşturmanın geçmişten bu yana süregelen ipuçlarıdır.
Değilse nedir? Sorgulanmalıdır. İpuçları çeşitli yerlerde mi gizlidir. Belki de!
İşte biri: "...İstanbul'un fethi, bütünüyle baştan ayağa bir destan, bir efsane ve bir gerçektir. Asıl mucize ve destan bir asır bile geçmeden bütün bir şehrin Türkleşmesi, İslamlaşması, şehrin yekpare bir Türk şehri olmasıdır. Altında kalan Bizans ve Roma, büyük bir medeniyet, büyük bir uygarlıktır ve silindirle ezilmiş gibi altta kalmışlar. Ve üzerlerinde büyük bir medeniyet, büyük bir devlet doğmuştur. Bu bir destandır, gerçek yaşanmış bir destan. Dünyada çok az devlet ve millet bizim gibi vatan olması güç olan bir toprağı vatan yapmıştır..." (Servet Kabaklı, Halka ve Olaylara Tercüman gazetesinde Prof. Dr. Cahit Tanyol'dan aktarıyor/ 01.06.2005)
O halde tarihe, kültürel değerlere, yıkıma ve insan teki eliyle yaratılmaya çalışılan vandallığa hayır demek aşkına Allianoi de Hasankeyf'te sular altında kalmamalı.
Belki de bu duyarlılık doğudan batıya Türk'ten Kürde yeni bir tarih ve kültür birlikteliğinde buluşmanın, paylaşmanın derin duygudaşlığıdır. (ŞD/BA)