Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Serpil Sancar, 29 Mart yerel seçimiyle ilgili sonuçları "seçmen ne mesaj verdi" diye yorumlamanın bir yanılgı olduğunu söylerken, seçim ve siyasi partiler sisteminin dışladıklarına dikkat çekiyor.
"Seçtik, vatandaş mesaj verdi, demenin kendisinin ideolojik bir şekillenme olduğunu görmeliyiz. Seçmen dediğimiz, yekpare bir kesim değil. Seçim, siyasi partiler sistemi, insanların tercihlerini şekillendiren yönetim stratejileridir. İnsanların düşündüğünü doğrudan vermez. Siyasi partilerin dışında kalan, görüşleri dile getirilmeyen geniş bir kesim var. İster istemez bir partiye oy veriyor. Örneğin, CHP'ye oy verenlerin büyük kesimi, partinin görüşlerine katılmıyor ya da başka bir parti olsa ona oy verecekler. İnsanlar taleplerini dile getiriyor ama bu siyasi partilere, bastırılmış, dönüştürülmüş şekilde yansıyor."
Sancar'a göre, öncelikle bu iktidar mekanizması eleştirilmeli. Bunu da öncelikle eşitlik ve özürlük diyenler yapmalı.
Sancar'ın seçim sonuçlarıyla ilgili önemsediği göstergeler ve yorumlarıysa şöyle.
AKP'ye destek geri çekiliyor: AKP'nin ilk seçildiği 2002'den beri temel vaadi Avrupa Birliği, sivil anayasa, Türkiye'nin siyasa yapısının demokratikleştirilmesi üzerinden "demokratikleşme adımları atacağım"dı. Bu vaatler gerçekleşmedi, tek çabası Ergenekon davası üzerinden sürdürdüğü sivilleşme .
AKP farklı kesimlere farklı vaatlerde bulunan bir parti. Militarizmin geriletilmesi, AB süreci, Kürt sorunu, kadın hakları ilerletilmesi, etnik ayrımcılığın önlenmesi gibi. Şimdi bu alanlarda derlediği destek geri çekiliyor, AKP kendi saf oylarına doğru geri gidiyor. Soldan ve liberal kesimlerden gelen destek büyük ölçüde geri çekilmiş durumda. AKP siyasi ittifak oluşturarak iktidar olabildi. Bu ittifakın çatırdadığını görüyoruz.
CHP'nin oy yükselmesi solda yeniden yapılanmayı geciktiriyor: Soldaki siyasi boşluğun doldurulmasıyla ilgili temel bir tartışma var. CHP bu alanı hiçbir zaman doldurmadı, ama boşaltmadı da. Seçimden önce, CHP'nin başarısız olması ve yeni örgütlenmeler için yeni hamleler yapılması beklentisi vardı. Ama CHP siyaset yapma tarzını temelden değiştirmeden, birkaç aday ve kampanya başarısıyla, AKP'deki gerileme sayesinde oylarını artırdı. Başarı imajı yarattı. Böylece soldaki yeniden yapılanma, en az bir seçim dönemi daha ertelenmiş görünüyor. Beklentiler CHP dışında yeni bir örgütlenmeye doğru giderken, şimdi CHP içinde yeniden bir oluşuma döndü. Bu olumsuz bir gelişme.
DTP ve Kürt sorunu: Kürt sorununda hiçbir parti açılım yapmadı; siyasi alanda ilişkilenme yerine farklı kulvarlarda siyasetin kalıcılaştığını görüyoruz. Ne DTP Türkiye partisi oldu, ne de diğer partiler Kürt sorunuyla ilgili açılım yaptılar. Kürt sorununda diğer partilerle yer değiştirebilme özelliğine sahip olmayan ayrı ve farklı kulvarda siyaset yapma tarzı yerleşti, etnik ayrımcılıkları önleme için sürdürülen siyasette kalıcı bir yapı oluştu.
DTP ve kadınlar: DTP'nin açılım yaptığı konu kadınların siyasi temsili. Türkiye'de ilk kez küçük yerleşim merkezlerinde kadın belediye başkanları seçtirebildi. Bu yeni ve çok önemli bir deneyim. Diğer partiler de zaman içinde bununla rekabet etmek ve taklit etmek zorunda kalacak. Artık birtakım "az gelişmiş" ilçelerde kadın belediye başkanları var. Bu Türkiye modernleşmesinin "doğulu kadın" imgesini ve buna dair iddialarını çürütüyor. (TK)