* Fotoğraf: Tansu Pişkin / İstanbul / bianet
Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacılarına yönelik “Terör örgütü propagandası” suçlamasıyla açılan davaların ilk duruşmasının üzerinden bir ay geçti.
5 Aralık 2017'den 5 Ocak 2018'e dek geçen bir ay içinde akademisyenler sekiz gün adliyedeydi.
68 akademisyen bir kez, yedi akademisyen iki kez hakim karşısındaydı. Toplamda 82 duruşma görüldü.
Bunlara ek olarak bildiri nedeniyle haklarında ilk dava açılan ve bir süre tutuklu yargılanan dört akademisyenin davasının da altıncı duruşması gerçekleşti.
75 isimden 59'u duruşma salonlarında yer alırken 16'sı mazeret bildirerek duruşmalara katılmadı.
11 akademisyen ilk duruşmada, altı akademisyen ikinci duruşmada olmak üzere toplam 17 isim beyanda bulundu.
Savcı İsmet Bozkurt'un hazırladığı iddianamede imzacı akademisyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2 maddesinde yer alan "Terör örgütü propagandası" ile suçlanıyor. Davalar en az 148 akademisyen hakkında açıldı.
Mahkemeler
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde gerçekleşen duruşmalar 32, 33, 34, 35 ve 36. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde (ACM) görüldü.
Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy’un 2016 yılından beri yargılandığı dava 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti.
Talepler
Duruşmalarda öne çıkan talepler şöyleydi:
* Derhal beraat. Bu talepte ortada suç olmadığı, TMK 7/2 ve TCK 301. maddenin ikisinde de muğlaklık olduğu, bildirinin TMK 7/2’de belirtilen eylemleri içermediği vurgulandı.
* Birleştirme. Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy’un bildiriyi imzalamaları nedeniyle 2016 yılından beri yargılandıkları dava 13. ACM’de devam ediyor. 5 Aralık 2017’de başlayan davalar da ayrı mahkemelerde sürüyor. Duruşmalarda dile getirilen taleplerden biri de usul ekonomisine uygun davranılması, çelişkili kararlar verilmesinin engellenmesi ve adil yargılanma hakkını ihlal edilmemesi gerekçeleriyle davaların birleştirilmesiydi.
* TCK 301. Madde için Adalet Bakanlığı’ndan izin alınması. 13. ACM’de TMK 7/2 suçlamasıyla başlayan yargılamanın 22 Nisan 2016’daki ilk duruşmasında savcı suçlamayı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesinde belirlenen "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" şeklinde değiştirmesiyle yargılama izni için Adalet Bakanlığı'na başvurmuştu. Duruşmalarda dile getirilen talepler arasında aynı gerekçe ile görülen yargılamalarda suçlamaların TMK 7/2’den mi TCK 301’den mi görüleceği çelişkisinin giderilmesi, 301. Madde yönünde yargılama için Adalet Bakanlığı’na izin yazısı yazılması da yer aldı.
* TMK 7/2’nin Anayasa’ya aykırılığı iddiası. Avukat Emel Ataktürk savunmalarında TMK 7/2’nin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasında bulunduklarını belirterek bu konuda Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurulmasını istedi.
* OHAL süresince yargılamanın durması. Avukat Burak Can, 4 Ocak’ta gerçekleşen Prof. Dr. Yücel Candemir’in duruşmasında ülke yöneticilerinin bildiri hakkında karşı beyanatlarda bulunduğunu hatırlattı ve aynı yöneticilerin KHK ile hakimleri ihraç yetkisi olduğunu belirterek hakimlik teminatı olmadığını söyledi. OHAL süresince yargılamanın durdurulmasını talep etti.
* Kolluk kuvvetlerinin tanık olarak dinlenmesi: 21 Aralık 2017’de 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun avukatları bildiriyi Türkçe ve İngilizce'ye çevrilmesiyle ilgili kolluk kuvvetlerinin tanık olarak dinlenmesini talep etti.
* Duruşmalardan vareste tutulmak. İlk duruşmada beyanda bulunan Prof. Dr. Yücel Candemir, yaş ve sağlık sorunları nedeniyle duruşmalardan vareste tutulmak istedi.
* Ek süre: Yargılamaların büyük çoğunluğunda imzacılar savunma yapmazken, avukatları da genel olarak yargılamanın hangi madde üzerinden gideceğini bilmediklerini belirterek savunma için ek süre istedi.
Yanıtlar
Taleplere verilen yanıtlar ise şöyle oldu:
* Derhal beraat: Tüm mahkemelerderhal beraat talepleri reddetti. Ret gerekçesi olarak davaya konu eylemin suç oluşturup oluşturmadığı kovuşturma sonucunda belli olacağı, eylemin niteliğinin yargılamayı gerektirdiği, delil değerlendirmesi ve sanığın sorgusu yapılıp savunması alındıktan sonra hüküm kurulabileceği, beraat şartlarının somut olayda oluşmadığı beyanları öne çıktı.
* Birleştirme: Birleştirme talepleri kimi mahkemelerince reddedilirken, kimi mahkemeler savunmanın yapılması, 13. ACM’den dosyanın gelmesinin ardından talebin değerlendirilmesine karar verdi.
Ret kararlarında birleştirmenin zorunlu olmadığı, bazı dosyalardan sanıklara ulaşılamaması halinde savunmaların alınması için beklenmesi gerekeceğinden bu hususun yargılama süresini uzatmakla adil yargılanmanın ihlaline yol açacağı, her bir dosyadaki kişilerin ayrı olması, cezaların şahsiliği ve aralarında şahsi bağlantı olmaması gerekçeleri öne çıktı.
Bununla birlikte mahkeme heyetlerinin birçoğu 13. ACM’deki dosyanın istenmesi talebini kabul etti.
* TCK 301. Madde için Adalet Bakanlığı’ndan izin alınması: Mahkeme heyetlerin bu talebin genel olarak 13. ACM’deki duruşma zabıtları, bakanlığa yazılan yazı ve yanıtın istenmesinin ardından değerlendirilmesine karar verdi.
Kimi mahkemeler TCK'nın 301. maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığı, suç unsuru tartışılmadan TCK 301. Maddeden yargılama izni istemenin ihsas-ı rey olacağı, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki kararın mahkemelerini bağlayıcı niteliği bulunmaması gerekçeleriyle bu talebi reddetti.
* TMK 7/2’nin Anayasa’ya aykırılığı iddiası: Talebin reddi gerekçesi olarakmevcut delil durumu gösterildi.
* OHAL süresince yargılamanın durması: Mahkeme; yargılamanın OHAL süresince durması talebinin mevcut delil durumu ile durma şartlarının gerçekleşmemesi gerekçesiyle reddine karar verdi.
* Kolluk kuvvetlerinin tanık olarak dinlenmesi: Mahkeme heyeti bildiri metninin dosyada bulunduğu gerekçesiyle kolluk kuvvetlerinin tanık olarak dinlenmeleri taleplerini kabul etti
* Duruşmalardan vareste tutulmak: Mahkeme sanığın savunması alındığı için duruşmalardan vareste tutulması talebinin kabulüne karar verdi.
* Ek süre: Tüm duruşmalarda kabul edilen ortak talep savunma için verilen ek süre oldu.
Beyanlar
Duruşmalarda 17 isim beyanda bulundu. Beyanlarında bildirinin örgüt propagandası içerdiği iddiasını reddi ve barış vurgusu öne çıktı.
* İstanbul Üniversitesi’nden Nurten Ömeroğlu / 7 Aralık 2017 / 34. ACM birinci duruşma
“Bu ölümlere çatışmalara karşı görevimin olduğunu düşünüyorum. Körfez Savaşı öncesinde Londra’daki barış yürüyüşüne de katıldım. 1999 depreminde Adapazarı’nda ilk seyyar hastaneyi kuran ekibin başındaydım.
“Amacım insanlar ölmesin, barış içinde yaşasın. Derdim bu. Başlığı barış bildirgesi olan şeye katılmamın sakıncası olmadığını düşündüm.”
* İstanbul Üniversitesi'nden Dr. Asistan Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz / 7 Aralık 2017 / 32. ACM birinci duruşma
"Meslekte 16 yılımı doldurdum, hayatım boyunca akademide kalmak istedim. Tek idealim bilim insanı olmak ve topluma hizmet etmek.
"11 Ocak 2016'da attığım imza bu amaçladır. Her vatandaş gibi 2016 başındaki olayları üzüntüyle izliyordum. Avukatların AİHM başvurularını biliyordum. Yaralılara ambulans gerektiği, cenazelerin buzlukta bekletilmesinin acısını derinden hissettim. Neticede barışa katkısı olacağını düşündüm. Sosyal medyada hedef haline getirilmemizle kabus başladı. Barışın bir parçası olmak için attığım imza ile sanık olmamıza şaşkınım. Beraatımı talep ediyorum."
* İstanbul Üniversitesi'nden emekli Prof. Dr. İzzeddin Önder / 7 Aralık 2017 / 32. ACM birinci duruşma
"Bildiride sadece barışın ve toplumsal huzurun tesis edilmesi gerektiği vurgulanmıştı. Buna karşılık şu anda neyle suçlandığımı anlamış değilim. Suçlamayı kabul etmiyor, beraatımı talep ediyorum.
"Kimseden talimat almam mümkün değil. Maksadım devleti suçlamak değil, sivil halkın güvenliğini sağlama hususunda gösterdiği hassasiyete aykırı davranan yetkilendirilmiş kişi veya kişilerin yine devletçe tespit edilip yargılanmasını gerçekleştirmektir."
* Prof. Dr. Zübeyde Füsun Üstel / 7 Aralık 2017 / 32. ACM birinci duruşma
"BAK bildirisini yeniden başlayan çatışma ortamında imzaladım, değerlerim ve ilkelerim var. Birey olarak insan yaşamını ve onurunu en üstün değerler olarak görüyorum. Bu çerçevede medyadan yansıyan fotoğraflar gelecek konusunda umutsuzluğa sevk etti beni.
"Tüm kesimler için adil ve sürdürülebilir barış için ifade ve basın özgürlüğü dahilinde barış talebinde bulundum."
* İstanbul Üniversitesi'nden Veli Polat / 7 Aralık 2017 / 32. ACM birinci duruşma
"Barış olsun, anneler ağlamasın diye bu bildiriye imza atım. Sonradan bu işe farklı anlamlar yüklenmeye başlandığını öğrendiğimde imzamı 3 Ekim 2017'de geri çektim.”
İstanbul Üniversitesi'nin de kendisi hakkında idari soruşturma uygulamadığını belirtti. Polat önce derhal beraatini, gerçekleşmediği takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep etti.
* Marmara Üniversitesi’nden emekli kimya profesörü Melda Tunçay /14 Aralık 2017 / 36. ACM birinci duruşma
“Bu metni imzaladığım süreçte Güneydoğu'da yaşanan gelişmeler vardı. Bölgede yaşananlara dair birçok fotoğraf internette yer alıyordu. Bu bende büyük bir üzüntü oluşturdu.
“Bu bildiriyi imzalamamla devletten çözüm sürecine geri dönmesi çağrısında bulundum. Suç olacağı aklıma gelmedi. Benim muhatabım devlettir. Başkada hiçbir yapıyı muhatap almadım. Bir örgütün propagandasını yapmak asla aklımdan geçmedi. Ben yalnızca imza atan bin 28 kişiden biriyim. Bildiriyi tamamen insancıl bir düşünce ile imzaladım.”
* Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Sharo İbrahim Garit / 19 Aralık 2017 / 32. ACM birinci duruşma
“Bir akademisyen olarak hakikat arayışındayım. Yasaklar demokrasinin önünde, toplumun demokratik gelişiminin önünde engel teşkil etmektedir. Çağrımız şiddeti övmemekte, tam tersine barışa çağrı yapmaktadır.”
* Marmara Üniversitesi’nden Erol Katırcıoğlu / 21 Aralık 2017 / 33. ACM birinci duruşma
"Metin bir daha gelse bir daha imzalarım. İnsanların ölümü konusunda sessiz kalmanın ahlaki ve vicdani kalmadığını düşünüyorum. Devletin insanların öldürülmesi konusunda bir aydın, akademisyen ve vatandaş olarak tek sorumlu olduğunu düşünüyorum. 'Yangın var' diye bağırmazsak bir mahalle yanabilir. Kötü şeyler olurken razı olmak benim bir vatandaş olarak yapabileceğim bir şey değildi. Görev olarak gördüm ve imzaladım.
* Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu / 21 Aralık 2017 / 36. ACM birinci duruşma
“Bu dava, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuru için tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak görülmemeli; şu anda ihlal edilen haklarımızın burada geri verilmesi gerektiğine inanıyorum. Anayasa madde 138 gereği, ‘Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerinize göre bağımsız olarak karar vereceğinize inançla saygılarımı sunuyorum."
* İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Şahika Yüksel / 22 Aralık 2017 / 32. ACM ikinci duruşma
"Ben 'savunma' yapmıyorum. Ben 2016 Ocak'ında kendi yaşadıklarımı bir hekim ve insan olarak size açıklayarak, ifade etmek istiyorum. Savaş, tecrit, işkence sağlığı ve ruh sağlığını bozar, hastalıklara yol açar. En iyi panzehir barıştır. İnsanlar ve hayvanlar barış ortamında gelişir ve doğa barış durumunda tahrip edilmez.”
Prof. Dr. Şahika Yüksel'in Beyanının tamamı için TIKLAYIN - Şahika Yüksel'in beyanı
* İstanbul Üniversitesi'nden Araştırma Görevlisi Aslı Aydemir / 22 Aralık 2017 / 32. ACM ikinci duruşma
"Ben sosyal psikoloji üzerine doktora yapan bir araştırma görevlisiyim. Bildiriyi neden imzaladığını anlatarak savunmama başlayacağım. 1990 doğumluyum. Doğudan habersiz büyüdüm. 90’larda aklımda kalan asker, polis ölümleri ve Uğur Dündar’ın fırınlarda böcek bulmasıydı. Bir Türk olarak bölge kentlerinde yaşananlardan bihaber büyüdüm.
"Bildiklerim dışında yaşanmışlıklar olduğunu öğrendim değişen çevrem ve bilgi edindiğim kaynakların genişlemesiyle. Faili ben olmasam bile bir Türk olarak yaşananlardan suçluluk ve utanç duyuyorum. Sosyal psikoloji gruplar arası affetmeyi kolaylaştırarak, toplumsal barışı inşa etmeyi, utanç ve suçluluk duygularını çalışır. Çözüm süreci de buna vesile olacağı için önemliydi. Toplumsal barış adına ümit vericiydi.
"Çatışmasızlık koşullarında toplumsal barış ve eşitliği içeren pozitif barış için çaba sarf edebiliriz. İmzaladığımız metin de bu anlamda oldukça önemlidir. Barış inşaası için. O dönemki koşullar oldukça şiddet dolu ve travmatikti. Aralık ayında durumu belgeleyen rapor olması sosyal medya aracılığıyla bu bilgiye ulaştık. Bildiri barış çabası, dileği, talebi ve çağrısı içermektedir. Eşitlik duygusu olan bir insan olarak akademisyen olmasaydım da bildiriye imza atardım.
"Sosyal psikolojinin sunduğu bilgiler de beni imza atmaya itmiştir. Kimsenin çağrısına uyarak ya da herhangi bir örgütün talimatıyla bu metni imzalamadım. Geleceğe daha fazla travma taşınmasın diye eşitlik arzusuyla imza attım. Savcının isnat ettiği suçlama, bildiri suç unsurlarını taşımamaktadır. İsnat edilen suçlama kabul edilemezdir. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Sadece barıştan yana olduğumu belirterek beraatimi talep ediyorum."
Araştırma Görevlisi Aslı Aydemir'in beyanının tamamı için TIKLAYIN - Aslı Aydemir'in Beyanı
* İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden emekli, Prof. Dr. Ayşe Rezan Tuncay / 22 Aralık 2017 / 32. ACM ikinci duruşma
"İnsanın yaşatılmasına, iyileştirilmesine odaklanan bir mesleğe olmamadan kaynaklı Güneydoğu'da yaşananlara sessiz kalamazdım. Medyada izlemiş olduğum insan hakları ihlallerinin tespit edilip sorumluların cezalandırılmasını istedim. Ülkede yaşananlara sessiz kalmam mümkün değildir. Toplumsal olaylar karşısında çözüme ve barışa katkı kapsamında hazırlanmış bu metni imzaladım. Düşünde ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
"Herhangi birinden talimat almadım. Metin hiçbir şekilde şiddet içermiyor. Bir akademisyen ve vatandaş olarak çözüm olmasını istiyorum ve benim buradaki muhatabım devlet. Ben barış talep eden bir akademisyen olarak beraatimi talep ediyorum."
* İstanbul Üniversitesi'nden araştırma görevlisi Sezen Çilengir / 22 Aralık 2017 / 32. ACM ikinci duruşma
"Uzun zamandır bu savaş onamının sayılara indirgenen hali insanlık adına zaten çok üzücüdür. Bu dönemde kısıtlı haber olanaklanna rağmen bu bölgede yaşayan sivil halkın ölümüne dair gelen haberlerin günbegün artması ve yaşadıkları zorlukların en temel insan haklarını tehdit eder noktaya gelmesi ise sadece bilim insanlarında değil eminim toplumun pek çok kesimininde barışın tesis edilmesi noktasında harekete geçme isteği uyandırmıştır.
"Öncelikle, bu ülkenin bir yurttaşı ve akademisyeni olarak kalıcı barışın tesis edilmesi ve bölgede bu süreçte zarara uğrayan sivil yurttaşların ihtiyaçlarının karşılanması için mevcut siyasal iktidardan başka hangi odağa seslenmiş olmanın beklendiğini bilemiyorum. Aynı şekilde barışın şiddet sarmalını içeren hiç bir biçimi ya da yoruma açık yanı yoktur. Böylesi bir suçlama, tamamen bu imzanın özüne aykırı düşmektedir.
"Burada bizlerden değil, bizlerin kanında duş almak isteyenlerden, yerel ve ulusal gazetelerde boy boy fotoğraflarımızla, isimlerimizle bizleri hedef gösterenlerden hesap soruluyor olmalıydı.
"İddianamede 'Bu suça ortak olmayacağız' metninin sürekli olarak 'tarihi perspektif ve konjonktürel bir yaklaşımla' incelenmesi dikte ediliyor. Ama sanıyorum savcılığın bunu, sadece ve sadece barış talebi etrafında bir araya gelmiş 1128 akademisyen ile yapamayacağı çok açıktır.
"Eğer konu 'tarihi perspektif ve konjonktürel yaklaşım' ise, ziyadesiyle çözüm süreci devam ederken hükümet yetkililerinin kamuoyunda sıkça paylaştıkları görüşlerinin neden suç unsuru taşımadığı, yaşadığımız keyfi süreci de açıkça gösteriyor. Sonuç olarak tekrarlamam gerekirse ben iddianamede kurulan yapay bağlantıları ve suçlamaları kabul etmiyorum ve tüm bu keyfi hukuksuzluğa karşı 'bu suça ortak olmayacağız' metnindeki barış talebinin hala haklı bir talep olduğunu düşünüyorum."
* Galatasaray Üniversitesi’nden öğretim görevlisi Zübeyde Gaye Çankaya Eksen / 22 Aralık 2017 / 32. ACM ikinci duruşma
"Çatışmaların sürdüğü illerde yaşanan sivil can kayıpları o dönem bende derin kaygılar oluşturmuştu. Barış süreciyle umutlansam da tekrar ölüm haberleri gelince barışa olan inancım azaldı. O bildiriyi bu endişeyle, ölümlerin son bulması, barışa çağrı olması ve acilen bir şey yapabilme isteğiyle imzaladım. Benim için bu metin, söz konusu çatışma ortamının durdurulmasına yönelik bazı uygulamaların uzun ve kısa vadede ortaya çıkaracağı hasarı durdurması içindi.
"Taraf olarak sadece devlete çağrı yapılmasını bir sorun olarak görmedim. Bu ülkenin bir vatandaşı ve akademisyeni olarak sesimi bu ülkenin yetkililerine duyurmam gerektiğini düşündüğüm için onlara seslendim. Üniversitede verdiğim derslerde düşünmenin ve düşündüğünü özgürce söylemenin temeline sık sık vurgu yapan bir akademisyen olarak kendi ülkemde sürmekte olan çatışmaların durmasına yönelik yaptığım çağrıyı suç olarak görmüyorum.
"Sivil ölümlerin, hele hele bir anne olarak çocuk ölümlerinin haberini alarak bundan endişe duymam çok normaldir. Adımın terörle ilgili bir suçla anılmasını kabul etmiyorum."
* Galatasaray Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Nazlı Ökten / 22 Aralık 2017 / 32. ACM ikinci duruşma
"Askeri yöntemler bütün dünya için günü kurtarıcı politikalar üretir. Sosyal bilimci olarak işimizin gereği korkmadan düşünmek ve gerekirse otoritelere de fikirlerimizi söylemektir.
"Bu bildiriye destek vermem sadece düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Özellikle çözüm sürecinin başlamasıyla uyanan umutların aynı şekilde barış için umutlara vesile olması amacıyla imza attım."
* Marmara Üniversitesi imzacılarından Meryem Didem Dayı-Tirek / 4 Ocak 2018 / 36. ACM birinci duruşma
"Ben ne kahramanım ne de düşman sadece vicdanı olan bir insanım. Bunun bir suç olduğunu kabul etmiyorum.”
* İTÜ'den emekli Prof. Dr. Yücel Candemir / 4 Ocak 2018 / 36. ACM birinci duruşma
Candemir, iddianamede kendisine yöneltildiği söylenilen soruların sorulmadığını belirtti.
“İddianamede sözü edilen Bese Hozat’ın talimatı hakkında bilgim yok, olamaz. Metni bana gönderen arkadaşların da böyle bir yola sapmayacağını düşünüyorum.”
“Bana yöneltilen suçlamaları kabul etmiyorum. Eleştiri hakkımın bulunduğunu, bilim insanlarının en önemli işlevlerinden birinin yanlışlara dikkat çekmek olduğunu düşünüyorum."
“Türkiye’nin birliğine ve bütünlüğüne yönelik dış destekli bir terör örgütü olduğuna inandığım PKK’nın şiddetten beslendiği ve şiddet ortamından kazançlı çıkacağı, bu nedenle güneydoğuda olup bitenlerden kazanç sağladığı ve sağlayacağı konusundaki kaygılarımdan bunun önüne geçilmesi gerektiğini, medyaya yansıyan fotoğraflara bakarak metnin genel yaklaşımının buna uyduğunu düşündüm.”
Akademisyen yargılamaları haberlerinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
(BK)