*Orhan Veli, Ankara'da memuriyetinin ilk yıllarında...
Ölümünün üzerinden yetmiş bir yıl geçmesine rağmen bugün dizeleri en çok bilinen şairlerden biri Orhan Veli.
"Benim için her zaman şiir ve şairin karşılığı sadece Orhan Veli'ydi" diyen gazeteci-yazar Seray Şahinler, pek çok insanın hayatına dokunmuş şairin izini kız kardeşi Füruzan Yolyapan'ın tanıklığıyla sürüyor "Ağabeyim Orhan Veli" kitabında.
Çocukluğu, gençliği, Beykoz'daki günler, aile ilişkileri, Garip akımı, tartışılan şiiri, Beyoğlu meyhaneleri ve dönemin sanat üretimi, sanatçıları...
Şahinler şairin kardeşi Füruzan Hanım'la yaptığı röportajların yanı sıra derin bir arşiv taraması da yapmış kitap için. "İstanbul o yıllarda da sanatın merkezi. Fonda hep İstanbul var. Ben edebiyatçıların sokaktaki izini sürdüm" diyen Şahinler kitabı "Ağabeyim Orhan Veli"yi anlattı.
Herkesin bir şekilde, bilerek ya da bilmeyerek Orhan Veli'yle yolu kesişmiştir. Bu sadece edebiyat dersleri değil elbette, bir şarkı, dize, fotoğraf... Günümüze çok etki etmiş, yansımış bir şair. Siz ise özellikle 2012'den beri Orhan Veli üzerine çalışıyorsunuz. Bu ilgi nasıl başladı?
Benim için her zaman şiir ve şairin karşılığı sadece Orhan Veli'ydi. Hayatı bu kadar incelikle şiire taşıyan ve kendi ruhunun kodlarını da şiire bu denli işleyen başka şair benim için yoktu. Orhan Veli'ye her zaman ilgim ve sevgim vardı. 2012 yılında kendi şiirlerini okuduğu ses kayıtlarının yayımlandığını duyunca heyecandan yerimde duramadım. Kayıtları alıp dinledikten sonra heyecanım katlandı. O sıralar Akşam gazetesinde haber merkezi muhabiriydim ve gündeme dair sıcak haberleri yapıyordum. Fakat bu ilgi beni kız kardeşi Füruzan Hanım'a ulaştırdı. Kayıtların Füruzan Hanım'ın izniyle yayımlandığını öğrendiğimde kendisiyle hemen iletişime geçtim. Böylece ilk söyleşimizi yaptık. Zamanla kendisini ziyaret etmeye ve Orhan Veli üzerine sohbet etmeye koyulduk. Hiç bilmediğim, duymadığım anılara tanık oldum. Orhan Veli üzerine çalışma bu şekilde başladı.
1939
1930 ve 1940'lı yıllar: Üst düzey bir sanat üretimi
Kitapta sadece Orhan Veli ve kardeşi Füruzan Hanım'ın şair hakkında anlattıklarını aktarmıyor, dönemin insanlarıyla beraber kültür sanat portresini de çiziyorsunuz. Sizi, sade bir Orhan Veli ve Kanık Ailesi sunmak yerine böyle bir yol izlemeye yönelten neydi?
Orhan Veli'nin şiiri, sanata ve hayata bakışı 1930 ve 1940'lı yıllardan bağımsız düşünülmemeli. O yıllarda üst düzey bir sanat üretimiyle karşı karşıyayız. Şairler, yazarlar, ressamlar, eleştirmenler, çevirmenler bir arada. Hepsi bugün sanat tarihine imza atmış isimler. Hayatı maddi zorluklarla geçen Orhan Veli'nin hep yanında olan isimler var, Sabahattin Eyüboğlu, Şevket Rado gibi... İlk şiirlerinin yayımlandığı dönemde, bu şiirler hemen herkes tarafından alay konusu olurken Nurullah Ataç gibi önemli bir ismin desteği, Yaşar Nabi Nayır'ın Varlık'ın sayfalarını Oktay Rifat, Melih Cevdet ve Orhan Veli'ye açması önemliydi. Bunların biyografisinde yer almasını istedim. Ayrıca Orhan Veli'nin şiirleri neden garip karşılandı, o dönemde hakkında neler yazıldı, çizildi, tartışmalar hangi eksende ilerliyordu sorusunun yanıtı her zaman kafamı kurcalıyordu. Bunların Orhan Veli'nin hayatını anlatan bir kitapta mutlaka yer alması gerektiğini düşündüm. Bu yüzden ailesinden aşklarına şairliğinden hayatına dokunan isimlere uzanan geniş bir portre sunmak istedim.
Orhan Veli, Füruzan ve anneleri Fatma Nigar Hanım Beykoz Korusu'nda.
"Ağabeyini kaybettiğinde 26 yaşındaydı"
Buradan hareketle anlaşılıyor ki iyi bir arşiv taraması da yapmışsınız. Makaleler, haberler, fotoğraflar... Bu süreçten de biraz söz eder misiniz? Mesela kitap için topladığınız dokümanlardan neler kaldı, neler elendi?
Evet, özellikle Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde uzun zaman geçirdim. Ulaşabildiğim kadar gazete ve dergiyi taradım. Bazen akademik bir makalede rastladığım konunu perde arkasına dair detayları mecmualarda buldum.
Orhan Veli 5 yaşında, 1919
Orhan Veli çok erken yaşta hayata veda etmiş. Ondan geriye pek bir şey kalmamış. Bir evi, eşi, çocuğu, eşyası vs yok. Dolayısıyla elimde dev bir arşiv yoktu. Füruzan Hanım'ın anıları bir yere kadar getiriyordu beni, çünkü o da ağabeyini kaybettiğinde 26 yaşındaydı. Zihninde taze olanlar daha çok çocukluk ve ilk gençlik yıllarına ait anlardı. Orhan Veli şiirde kırılmayı yaratan bir şair. İlk şiirlerinden Yaprak'a uzanan süreçte şiirleri nasıl yankı buldu, hakkında neler yazıldı, o bu eleştirilere nasıl yanıt verdi sorusu benim için önemliydi. 1940'larda hakkında çıkan çok fazla kritik var. Her şiiri büyük sükse yapıyor. Bu yazıların tamamını koymam mümkün değildi, kesitler sunmaya çalıştım. Büyük kısmını alıntılar halinde kullandım, fakat elbette tekrara düşmemek adına elediğim yazılar, karikatürler oldu. Bir de Füruzan Hanım'ın paylaştığı aile arşivinden fotoğraflar var. Onlardan da bir seçki yaptım.
Lambo'nun Meyhanesi, Küllük Kahvesi...
Kitabın bir yerinde o dönemi anlatırken "Şiir sokakta, şair sokakta! 1930 ve 1940'lı yıllardayız... İstanbul'un en güzel yılları, en güzel adamlarını ağırlıyordu" diyorsunuz. Biraz o dönemin İstanbul'unu tasvir etmenizi istesem...
İstanbul o yıllarda da sanatın merkezi. Fonda hep İstanbul var. Ben edebiyatçıların sokaktaki izini sürdüm. Nerelerde zaman geçiriyorlardı, kimler nerede buluşuyordu merak ettim. Lambo'nun Meyhanesi, Lefter'in Meyhanesi, Küllük Kahvesi gibi mekânlar öne çıkıyor. Ben Lambo'nun Meyhanesi'ne odaklanmayı istedim çünkü Orhan Veli buranın müdavimi. Rıfat Ilgaz'ın deyimiyle "Orhan Veli'nin Türk edebiyatçılarına armağan ettiği bir köşeydi Beyoğlu'nda Lambo'nun Meyhanesi..." Ece Ayhan'dan öğrendiğimize göre Orhan Veli büyük aşkı Nahit Hanım'la da burada buluşuyormuş. Sait Faik, Peyami Safa, Mîna Urgan, Oktay Rifat, Melih Cevdet, Cahit Irgat, Naim Tirali, Mücap Ofluoğlu, Cavit Yamaç gibi isimleri bir arada görmek mümkün. Orhan Veli'yi İstanbul'dan İstanbul'u Orhan Veli'den bağımsız düşünmek imkânsız.
Orhan Veli arkadaşı Ekrem ve küçük Füruzan ile Beykoz'da kayık üzerinde...
"Bir yandan da Füruzan Yolyapan'ın hikâyesi"
Orhan Veli'nin kardeşi Füruzan Yolyapan o dönemin İstanbul'unu, entelektüel çevresini solumuş biri. Görüşmelerinizde, anlattıklarında sizde nasıl bir izlenim oluştu Füruzan Hanım ile ilgili? Evinde, anıları içinde olmak nasıl hissettirdi?
Bu Orhan Veli'nin hikâyesiydi; ama bir yandan da Füruzan Yolyapan'ın hikâyesiydi. Karşımda Orhan Veli'nin kız kardeşi ama aynı zaman 90'lı yaşlarda bir İstanbul hanımefendisi vardı. Muhteşem bir entelektüel, dünyanın ve Türkiye'nin gündemine oldukça hâkim, her gelişmeyi takip eden, olayları her yönüyle okuyup yorumlayan engin bir kadın.
Füruzan Yolyapan ve Seray Şahinler
Füruzan Hanım yaşam felsefesini ağabeyinin öğütleriyle şekillendirmiş. Onunla birlikte sergilere gidermiş, Yaprak dergisi yayımlandığı zaman İstanbul ayağını yürütüyormuş. Oktay Rifat, Melih Cevdet, Sabahattin Eyüboğlu, Ercüment Behzat Lav gibi çok kıymetli isimlerle anıları var. Bunları dinlemek bile o kadar kıymetliydi ki benim için... Hepsi eşsiz anlardı. Füruzan Hanım'ın evinde, anılarının içinde olmak beni hem bir kadın olarak hem bir gazeteci olarak çok besledi diyebilirim.
Tiyatroyla ilişkisi
Benim hafızamda hep içe dönük bir Orhan Veli portresi var. Ancak kitabı okudukça tam tersi bir insan belirdi zihnimde. Sizi bu hikâyeleri dinlerken ya da araştırma yaparken şaşırtan bir şeyler oldu mu şair ile ilgili?
Orhan Veli'nin ailesiyle ilişkisini, özellikle annesine düşkünlüğünü duyduğumda şaşırmıştım doğrusu. Çünkü Orhan Veli'yi ağırlıklı olarak hep sokakla özdeşleştirdiğimiz için ailesiyle bu kadar derin bir bağı olduğunu bilmiyordum. Tiyatro merakı da aynı şekilde... Orhan Veli'nin ilk gençlik yıllarında Beykoz'daki evlerinin bahçesinde Moliere oynadıklarını Füruzan Hanım anlatmıştı, fakat Orhan Veli'nin sahneye çıktığını, bir tiyatro açmak istediğini, dünya tiyatrosundan önemli metinleri Türkçeye çevirdiğini araştırmalarım sırasında öğrendim. Fakat beni en çok şaşırtan Yaprak dergisinde okuduğum yazılar oldu. Orhan Veli'nin gündeme, siyasete, toplumsal gelişmelere yönelik kritikleri, olayları kimsenin yakalayamadığı yerden yakalaması, bunu müthiş bir dille ele alışı; aynı zamanda dünyaya hâkimiyeti... Hepsi bir araya geldiğinde zihnimde Orhan Veli'ye dair portre tamamlanmış oldu.
Ankara Erkek Lisesi (Orhan Veli soldan döndüncü sırada) 2 Aralık 1932
Aşkları: Nahit Hanım ve Bella Kent
Kitapta Orhan Veli'nin özellikle iki aşkı için ayrılmış bölümler var. Nahit Hanım ve Bella Kent. Özellikle Bella Kent ile görüşme şansınız oldu. İki kadında nasıl bir iz bırakmış Orhan Veli?
Orhan Veli çapkın biri. Birçok kadına ilgi duymuş ama en büyük aşkı Nahit Hanım olmuş. Aralarındaki çok özel mektuplar geçtiğimiz yıllarda gün yüzüne çıkmıştı. Füruzan Hanım'ın tanışıklığı ise Nahit Hanım'ın portresini daha da belirginleştirdi.
Nahit Hanım o sıralar Halil Vedat Fıratlı'yla evli. Fakat Orhan Veli'yle aralarında büyük bir aşk var. Mektuplardan bunu okuyabiliyorsunuz. Nahit Hanım çok kıymetli, saygın biri; Orhan Veli'ye çok aşık olduğu aşikar. Aynı zamanda içine kapanık bir karaktere sahip. Orhan Veli öldükten sonra dahi Füruzan Hanım'la bu konuyu hiç konuşmamışlar.
Bella Kent
Bella Hanım ise Orhan Veli'nin "Sere Serpe" ve "Anlatamıyorum" şiirlerini ithaf ettiği kişi. Orhan Veli'nin bir dönem Bella Hanım'a ilgi duyduğu malum, fakat Bella Hanım bu muhabbeti hep dostça karşılamış. O da Orhan Veli'ye büyük saygı duyuyor ve onu sevgiyle anıyor. "Biz başka bir nesildik; böyle şeyleri pek düşünmezdik" diyor. Peki, bu mektuplardan size olan ilgisini hiç anlamadınız mı diye sorduğumda, "Anlasaydım belki ben de aşık olurdum" diyor. Orhan Veli'nin terbiyeli, dürüst ve kimseye kötü bir kelime konuşmadığını anlatırken onun şahsına duyduğu saygıyı daha iyi anlayabiliyorsunuz.
(AÖ)