Biraz sonra Nazmiye'nin "Sen asıl bununla konuş" diye işaret ettiği Sevcan Altaş'la konuşuyoruz. "Ekmek davası hiçbir şeye benzemez. Bunu yaşamayan bilmiyor. Milletvekiline de söyledik bunu."
Nazmiye'yle Sevcan, hükümetin kapatmak istediği Adana Tekel Fabrikası'nın kadın işçileri. 700 işçi, iki ayı aşkın bir süredir, fabrikayı kapattırmamak için işyerini terk etmiyorlar. Maaşlarını almaya devam ediyorlar. Fabrikada Türkiye Tütün, Müskirat, Gıda ve Yardımcı İşçileri Sendikası (TEKGIDA-İŞ) örgütlü.
Fabrikanın lokalinde, işçilerle gazeteciler konuşuyor. Biz arkada, Nazmiye'yle ve Sevcan'la sohbet ediyoruz.
Nazmiye fabrikanın en eski işçisi; 20 yıldır burada çalışıyor. Erkek işçilerin de, kadın işçilerin de "Nazmiye Anası".
"Sadece 700 işçi diye düşünme. Aileleriyle birlikte 4 bin kişi eder bu" diyor Nazmiye.
250'sinin kocası çalışmıyor
Biraz önce dışarıdaydık. Çocuk Hakları ve Haberciliği eğitimine katılan yerel medya temsilcileriyle birlikte Adana'nın İstanbul'un baharını andırır şubatında, fabrikanın bahçesindeydik. Önce sloganlarla karşıladı işçiler bizi; sonra Ertuğrul Kürkçü kürsüye çıktı, işçilerle konuştu, yeni liberalizmin basın emekçilerinin de üzerine geldiğini söyledi.
Tütün ekicisi bir ailenin kızı Sevcan. Fabrikaya beş yıl önce gelmiş. Hatay Yayladağ'daki tütün işleme fabrikasından.
"Bize ya mevsimlik işçi olarak çalışacaksınız ya da sizi Adana'ya göndereceğiz; orada kadrolu olacaksınız dediler. Üç dört ay süre verdiler düşünmek için. Zor karar verdik; Adana büyük şehir, diye düşündük. Geldik."
"Burası toplama kampı gibi" diyor Nazmiye. "Arkadaşlar Tekel'in kapatılan diğer fabrikalarından, alkollü içki fabrikalarından, tütün işleme fabrikalarından, Hatay'dan, Nevşehir'den, Antep'ten buraya geldiler."
700 işçinin yaklaşık 300'ü kadın.
"250'sinin kocası çalışmıyor" diyor Nazmiye.
"Kadın işçiler gelince, mecburen eşleri de geldi. Kapatma meselesi ortaya çıkınca, evlerde aileler birbirine düştü. Benim eşim de çalışmıyor. Çocukların psikolojisi bozuldu. 4 çocuğum var; okuyorlar."
Sevcan'ınsa 12 ve 11 yaşında iki oğlu, 5 yaşında bir kızı var. Kocası marangoz. Beş yıldır işsiz. Kızı kronik bronşit. Evin tek geliri Sevcan'ın geliri.
"Önce özelleşecek demişlerdi. 'Özelleştirme durduruldu' denince çok sevindik. Şimdi kapatılacak diyorlar. Onun için direniyoruz. Çalışma hakkı yaşam hakkı kadar kutsal; bunu öğrendim ben."
"Kâr eden fabrikayı kapatıyorlar"
Önce gece vardiyası kaldırılmış. İki aydır da üretim için mal gönderilmiyor fabrikaya.
Nazmiye, "Günlük 50 ton sigara üreten bir fabrika burası" diyor; "4 trilyon değerinde."
2000-2005 arasında fabrikanın yüzde 70'i yenilenmiş, 10 trilyon yatırım yapılmış. 2003'teki kârı 13,5 trilyon; 2004'te 14 trilyon.
İşçiler, "2005'te üretim kasıtlı olarak sınırlandırıldı. Buna rağmen fabrika 4,5 trilyon kâr etti. Burası Adana'ya ayda 3 trilyon para sağlıyor" diyorlar.
Nazmiye'ye kâr eden fabrikayı neden kapatmaya çalıştıklarını soruyorum.
"IMF'ye söz vermişler" diyor.
"6 fabrikanın 3'ünü kapatmak için söz vermişler. Bitlis'i, Malatya'yı, Adana'yı. Bunlar kapatılınca, kalanların özelleştirmesi kolay olacak çünkü.
"Ama Bitlis milletvekilleri ağır bastı; bir iki yıldan sonra fabrika yeniden vardiyalı üretime geçti.
"Mesele yabancı sigara şirketlerinin pazarını açmak. Yoksa 'devlet sigara üretmesin' falan diye düşünen yok. Burası kapanınca bak bakalım; sigara üretiminde, pazarında daralma mı olacak sanıyorsun? Önce kaçak sigarayı önlesinler."
Bir paket Maltepe'nin maliyetinin 250 bin lira olduğunu anlatıyor. Satış fiyatıysa 1 milyon 900 bin.
"Ama devlet 4 buçuk milyonluk Marlboro'dan da Maltepe'den de aynı özel tüketim vergisini alıyor. 1 milyon 200 bin lira.
"Sen bu askeriyeye, polise giden yardımların parası nereden geliyor sanıyorsun? Hep Tekel'in gelirleri bunlar."
"Çocukları uyurken görüyoruz"
Sevcan, "Adana AKP milletvekili gelip bizi dinledi. Anlatınca ağladı" diyor.
"Ama ona 'anlamak için asıl yaşamak gerek' dedik. Başbakan bu sorunu çözecek, dedi. Bana biraz göz boyama gibi geldi; ama inşallah iyi olur."
Sevcan milletvekili seçimlerinde de, belediye seçimlerinde de AKP'ye oy vermiş.
"Ben şimdi burada 'AKP hesap verecek' diye bağırıyorum, ama asıl dert ekmek davası. Sadece üretim istiyoruz."
Sevcan'ın maaşı 600 milyon. 150 milyon kira veriyor. 50 milyon iki oğlunun dersane parası. Kızı içinse her ay 100 milyon harcaması gerekiyor.
"Kızımın tedavisi için bankadan kredi çekmiştim. Bu işyerine güvenerek çektim o krediyi."
Direniş için sürekli fabrikada; eve günde yalnızca iki üç saat gidebiliyor.
"Çocukları ancak uykularında görüyorum. Halimiz ecelini bekleyen hastadan daha kötü. Sosyal yaşantı diye bir şey kalmadı. Önce çocukların karnını doyurmak geliyor. Psikolojimiz berbat. Hale bak; çocuklar bile slogan atıyor, oradan anla.
"Benim oğlanlar hep takdir teşekkür getirirdi bu seneye kadar. Şimdi karnelerinde zayıflar var.
"Bir umut bekliyoruz. Sabah bir haber çıkıyor seviniyoruz, akşam bir haber çıkıyor üzülüyoruz. Nasılız dersin?"
"Umutla geldik buraya" diyor Sevcan. "Mücadele ede ede sonuna kadar gideceğiz. Başka alternatifi yok bunun. İşçi savaşına döndü."
Bu sözden sonra zor, ama "Kapanırsa ne yapacaksın" diye soruyorum.
"Herhalde memlekete döneceğiz" diyor. Gözleri buğulanıyor.
"Helalinden, alınteriyle para istiyoruz biz" diyor. "Bunu başbakan iyi bilir; yaz bunu.
"Ellerini vicdanlarına koysunlar. Birazcık insan sevgisi varsa, kapatmasınlar burayı. Öbür dünyada haram lokmanın hesabını vermek istemiyoruz biz." (TK)
* Fotoğraflar: Ahmet Şık