Gençlik örgütleri, 20 Temmuz 2015'te 33 kişinin hayatını kaybettiği, 100’den fazla kişinin yaralandığı Suruç Katliamı’nın üçüncü yıl dönümünde “Suruç için adalet herkes için adalet” diyerek kampanya düzenliyor.
Yaklaşık 20 örgütün katılımıyla gerçekleşecek kampanya kapsamında katliamın gerçekleştiği gün olan 20 Temmuz’da İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere birçok şehirde anma etkinlikleri olacak.
Kampanyaya ilişkin bilgilerin yanı sıra “Suruç için adalet herkes için adalet” demenin anlamını, katliama ilişkin yargı sürecini, Suruç’un gençlerdeki karşılığını Öğrenci İnisiyatifi’nden Roza Kahya ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’ndan (SGDF) Can Papila ile konuştuk.
"Mücadelemiz tüm katliamları aydınlatmak için"
Kampanyanın adı üç yıldır “Suruç için adalet herkes için adalet”. Ne anlatmak istiyorsunuz bu sözlerle?
Can Papila: Diyarbakır, Suruç ve Ankara ile başlayan süreç Erdoğan'ın kendi üzerinden kurguladığı tek adam rejiminin inşa süreci. Katliamlarla başladı; infazlar, gözaltılar, tutuklamalar, dernek kapatmalar, Olağanüstü Hal (OHAL), KHK'larla devam etti. Toplumsal hareket refleksini geriye çekerek toplumu kötürüm bırakmak üzerine kurgulandı. Son aşamada da hileli seçimlerle de bunu meşrulaştırarak yeni bir başlangıca daha imza attı.
Dolayısıyla biz üç yıldır Suruç için yaptığımız her kampanyada, talebimizin sadece Suruç'u değil geçmişte devletin karanlık güçleri tarafından örgütlenen katliamları da aydınlatmak olduğunu dile getirdik. Çünkü Suruç'un açığa çıkması öncesinde ve sonrasında yaşanan katliamlar arasında bir köprü görevi görecektir.
Çabamız geçmişe dönük bir adalet mücadelesi gibi dursa da biz bunu geleceği şekillendiren bir mücadele olarak önümüze koyuyoruz. Adalet arayışımız kan ve zorbalık üzerine kurulan bu sistemin meşruluğunu temelden bozmak üzerine kurulu.
Roza Kahya: Kobane'nin inşasındaki dayanışma ruhunda zamanında Deniz Gezmiş'lerin kurduğu enternasyonel köprüyü tekrar kurma niyeti vardı. Suruç katliamı doğrudan gençliğin bu dayanışmasını, dinamizmini ve muhalif yönünü hedef aldı.
Gençlik örgütleri olarak maruz kaldığımız hedef politikasına karşı dayanışmayla birleşik mücadele hattında yan yana geldik. Üç senedir Suruç özelinde yaptığımız kampanyalarla da tavrımızı destekliyoruz.
Soma, Çorlu, Ankara hep ihmaller sonucu ortaya çıkmış katliamlardır. O nedenle üç senedir salt adalet mücadelesini değil toplumsal vicdan arayışını da yaptığımız işe eyleme katıyoruz. Kampanyaya da sadece 20 Temmuz'da değil üç yıldır olduğu gibi bugün de gidişata dur demek için, 33 düş yolcusunun bize verdiği dayanışma gücüyle hazırlanıyoruz.
"Vicdan ve adalet arayışı olan herkes yanımızda"
Toplumsal vicdan arayışı örgütlü olmayan kitlelerde nasıl karşılık buluyor?
Roza Kahya: Sokak hareketine yönelik çok büyük saldırı var. Ülke OHAL'le yönetiliyor. Kendi hocasının KHK ile ihraç edildiğini gören öğrenciler geleceksizleştirme politikalarından kaynaklı tedirginlik duyuyor.
Ancak 16 Nisan referandum sürecinde gençlik sokağa çıktı ve cevabını hayırdan yana kullandı. Meşrulaştırılmaya çalışılan iktidara karşı ne olursa olsun diyerek gücünü sokağa taşıdı. Bugün de aynı şekilde vicdan, adalet arayışı olan her kesimi bu mücadeleye katabildiğimizi, onlara değebildiğimizi görüyoruz.
Suruç Katliamı ana davasının altıncı duruşması görülecek. Nasıl bir aşama kaydedildi?
Can Papila: 10 Ekim davası ve Suruç davasının sanığı ortak. Dava süreçlerinde yaşananlar da hemen hemen aynı. Ancak bu iki dava birleştirilmedi. Mahkemelerde sanki ihmal kaynaklı örgütlü bir katliam değil de kişisel bir nefretin sonucu işlenmiş cinayeti yargılıyorlar tavrı var.
Yargı hukukun ilkeleriyle değil, iktidarın arzularıyla hareket ediyor. Bu tavır, Erdoğan'ın kendinde cisimleştirdiği erkler ve toplumsal dinamikleri hegemonyası altına almasının sonucu olarak karşımızda.
Biz mücadelemizle yargı sürecini ifşa etmeye ve toplumsal vicdanı ortaya çıkarabilmeye çalışıyoruz. Soma davasında çıkan karardan Çorlu'daki katliama kadar sistemin temel zorba yapısını bozacak bir hat üzerine kuruyoruz. Dolayısıyla arzumuz ve eylemlerimiz, tek başına bir adalet mücadelesi değil aynı zamanda bu toprakların özgürleşmesi.
"Güvendiğimiz güç sokaktadır"
Çok sağlıklı koşullarda ilerlemediğini ifade ettiğiniz yargı sürecini ve mücadelenizin sokak ayağını 24 Haziran seçim sonuçları ne ölçüde etkiler ya da etkiler mi?
Can Papila: Hileli ve eşitsiz yürütülen seçim sonucuna baktığımızda bile tekçiliğin karşısında duran azımsanamayacak bir kesim var. Sadece, tarihte hiçbir diktatör ya da tek adamın seçimle gitmediğini hatırlamak lazım.
İktidarın ve sarayın her şeyi tekeline aldığı bir pozisyonda biz mahkeme salonlarından adalet bekleyemeyiz. Sadece mücadelesini verip toplumsal biçimde adaleti veya özgürlüğü kazanabiliriz.
Gezi'den Soma’ya kadar adaletsizliğe uğrayan, zorbalıktan payını alan bütün toplumsal dinamiklerin adalet arayışı olduğunu, tekçiliğe karşı rahatsızlık duyduğunu biliyoruz. Bunu sokağa açmak için de biz gençler üstümüze düşen rolü alıyoruz. Güvendiğimiz güç sokaktadır.
Roza Kahya: AKP-Erdoğan politikasının yıllardır hedef aldığı alanlardan biri gençliğin yanında kadınlardı. Geçirdiği tasarılarla kadınlara savaş açtı. Ama cevabını yine kadınların sokak hareketiyle aldı. OHAL sürecinde toplumsal güçler sokağa çıkmaya çekinirken kadın hareketi bir kere bile geri adım atmadı.
Suruç’u bu açıdan da değerlendirmek lazım. Orada hayatını kaybeden kadınlar feodal bağlarını yıkarak mücadele hattına katılmak ve bunu kadınlarla birlikte yürütmenin adımını attılar.
Bugün de Flormar işçisi kadınlar direnişte. Küçük küçük toplumsal direnişlerin buluşacağı, buluşturulacağı ortak paydalarımız olacaktır.
Ana dava ne durumda?Suruç Katliamı’yla ilgili dava, olaydan 21 ay sonra, 4 Mayıs 2017’de Hilvan’daki Urfa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’nün içerisindeki Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. 28 Ağustosta altıncı duruşması görülecek davanın firari olmayan tek sanığı aynı zamanda 10 Ekim Ankara Katliamı’nın da sanığı olan Yakup Şahin. Tutukluluk gerekçesi ise sadece Ankara Katliamı. TIKLAYIN - 6 Saldırı, 234 Ölü, Bir Görevden Alma, Sıfır İstifa Davanın ilk duruşmasında SGDF Eş Başkanı Ceren Çoban tanık olarak mahkemede ifade verdikten sonra duruşma savcısı, hakkında “cumhurbaşkanına hakaretten” suç duyurusunda bulundu. Tanıklar tutukluCeren Çoban, katliamda yaralanan tanık SGDF MYK üyesi Ali Deniz Esen ve katliamda kardeşi Hatice Ezgi Sadet’i kaybeden Özgen Sadet şu an tutuklu. Katliamdan hafif yaralı olarak kurtulan ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporlarını sunarak duruşmaya müdahil olmak isteyen bazı isimler ise davada müşteki olarak kabul edilmedi. Avukatlar tutukluAilelerin duruşma öncesi ve sonrasında yapmak istediği bütün açıklamalara polis müdahale ederek izin vermedi. Davanın asil avukatlarından Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar ise 26 Ekim 2017’den beri tutuklu. Tedavisi devam eden bir kişi varKatliamda yaralanan Güneş Erzurumluoğlu’nun tedavisi hala sürüyor. Öte yandan psikolojik destek almaya devam edenler de var. Duyma yetisinin bir kısmını yitiren, yürüyüş zorlukları çeken kişiler de mevcut. Ancak tedavi süreçleri sona ermiş durumda. İki polise dava açıldıSuruç aileleri ve yaralıları katliam sonrasında emniyet yetkilileriyle ilgili suç duyurusunda bulunmuştu. Ardından Suruç’ta müfettiş soruşturması yapıldı ve sadece iki polisin yargılanmasına dönük kanaat bildirildi. Suruç Emniyeti’nden iki polisin “ihmalkarlık” suçuyla yargılamalarına devam ediliyor. Saldırıda ölenlerin isimleri: Koray Çapoğlu, Cebrail Günebakan, Hatice Ezgi Sadet, Uğur Özkan, Nartan Kılıç, Veysel Özdemir, Nazegül Boyraz, Kasım Deprem, Alper Sapan, Cemil Yıldız, Okan Pirinç, Ferdane Kılıç, Yunus Emre Şen, Çağdaş Aydın, Alican Vural, Osman Çiçek, Mücahit Erol, Medali Barutçu, Aydan Ezgi Salcı, Nazlı Akyürek, Serhat Devrim, Ece Dinç, Emrullah Akhamur, Murat Yurtgül, Erdal Bozkurt, İsmet Şeker, Süleyman Aksu, Büşra Mete, Duygu Tuna, Polen Ünlü, Nuray Koçan, Vatan Budak, Mert Cömert. |
Etkinlik programı
Kampanya, Marksist Fikir Toplulukları, Öğrenci Kolektifleri, Dev-Güç, Devrimci Anarşist Faaliyet, Devrimci Gençlik Dernekleri, Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) Gençliği, Öğrenci İnisiyatifi, Diren Üniversite’nin de aralarında bulunduğu yaklaşık 20 gençlik örgütü tarafından gerçekleştirilecek.
20 Temmuz’da İstanbul’da sabah saatlerinde mezar anmaları yapılacak. Her ayın 20’sinde Kadıköy, Halitağa’da 33 dakikalık oturma eylemi yapan SGDF ve Suruç ailelerine gençlik örgütleri de eşlik edecek.
Ardından Süreyya Operası önünde buluşularak Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na yürüyüş yapılacak. Burada ailelerin, gençlik örgütlerinin ve Suruç yaralılarının konuşmaları olacak.
Aynı gün patlamanın gerçekleştiği Suruç’taki Amara Kültür Merkezi’nde de milletvekillleri, parti ve kurum temsilcilerinin katılımıyla anma programı yapılacak. (TP)