Ve toplumda adalet hüküm sürüyordu,
Ve dünyanın bütün canlıları mutluydu,
Cömert barış hüküm sürdüğünde."
5000 yıl önceki Minos uygarlığının,
Barış Şarkısından.
Yaşamım boyunca adalet kavramı kadar istenilen yere çekilen, istenildiği gibi yorumlanan başkaca bir lastikli kavramla karşılaşmadım dersem yeridir.
Ortaokullu, liseli yıllarımda bir partiyle "Adalet Partisi"yle karşılaştım. Ama hiç Adalet Partili olmadım. Hiç mi hiç o partiye sempati duymadım. Oy verme yaşıma geldikten sonra da, ne ona ne de bir benzerine hiç oy vermedim. Ama adı Adalet olan partiyle neredeyse 20 yıl haşır, neşir olduk.
Lideri başbakanlık da cumhurbaşkanlığı da yaptı bu ülkede. Partisinin adıyla da özdeşleşerek ben adilim de dedi. Dicle kıyısında kaybolan iki koyunun "Hazreti Ömer'in adaleti"ne izafeten, hesabını benden sorun dedi. Ama onun döneminde kaybolan kayıpların adını bile anmadı adil! lider.
Sonra koca cüsseli ve cüppeli şahsiyetler yüksekçe bir yerlere oturup, arkalarına aldıkları duvardaki "Adalet Mülkün Temelidir" ifadesinden güç aldılar. Adalet genellikle mülkün ve mülk sahiplerinin temeli oldu. Adalet isteyen mülksüzler genellikle istedikleriyle kaldılar. Üstüne üstlük çoğu kez de bir araba sopa yediler.
1927 yılından beri faaliyet yürüten Cumhuriyetle yaşıt Diyarbakır Barosu, adalete hakkaniyetle ulaşmanın ne denli zor ve o kadar da gerekli olduğuna kanaat getirerek "Adli Yardım Bürosu" kurmuş.
Geçtiğimiz hafta bir kokteylle Avrupa Birliğinin desteğini de alarak "Herkes İçin Adalet" projesini başlattı baro. Diyarbakır Barosu, daha çok risk altındaki grupları hedef almış. Kadınlar, çocuklar, işkence görenler, zorla göç ettirilenler, faili meçhul cinayetlerde yaşamını yitirenlerin ve kaybedenlerin yakınları, mayın ve patlayıcılar nedeniyle mağdur olanlar, tutuklananlar-hükümlüler ve yakınları.
İşleri epeyce zor baro üyelerinin. Son yirmi yıldır risk altındaki gruplar yalnız değil, neredeyse bütün bir coğrafya sakinleri potansiyel suçluluk kavramıyla özdeşleştirilip adalet kavramıyla tanışmak telaşına düşmek zorunda kaldı. Ülkedeki bir dolu yargı organının talep edilen adaleti sunamadığı kanaatine varılıp AİHM'nin kapıları aşındırıldı/aşındırılıyor. Bir çok yargılamadan da olumlu sonuçlar alındı. Bunun da en önemli tanığı elbette Diyarbakır Barosu ve üye avukatlarıdır.
Neyse şimdi malı, mülkü, maaşı, işi, bir de sosyal güvencesi olmayan bilcümle adalet arayanları; Diyarbakır Barosu "Herkes İçin Adalet" şiarıyla "Adli Yardım Bürosu" na bekliyor.
Bunun için iki dilde Türkçe ve Kürtçe olarak broşürler de bastırmış baro. Broşür bastırıp dağıtmakla kalmamış, Diyarbakır'ın bilboardlarını iki dilde afişler de süslüyor bugünlerde. Siz, siz olun; Adalet neme lazım demeyin. Kim bilir gün olur sizin de adalete ihtiyacınız olur. İşte Diyarbakır barosu diyor ki "Ji bo her kesî Êdalet".
* Duyduk ki; Ankara Valiliği Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nın (Eğitim-Sen) kapatılması için dava açmış. Gerekçe sendikanın tüzüğünde yer alan ilkelerden "anadilde eğitim"den dolayı imiş. İşi, ilgi alanı ve örgütlenme sebebi eğitim olan bir sivil toplum kuruluşunun çağcıllığın, çok kültürlülüğün ve çok dilliliğin erdemini ve de gereğini savunmasından daha doğal ne olabilir. Eğitim-Sen kapatılmasın diyor ve Eğitim-Sen'i destekliyorum. (ŞD/BB)