Kamer Pul Evi 1942 yılında kurulduğundan beri Şişhane’den Galata’ya inen yokuş üzerinde bulunuyor. Kamer Arıkan’ın hocasının verdiği bir pul defteriyle merak saldığı pulculuğu, bugün oğlu Arman Arıkan devam ettiriyor.
Ailenin güçlü pul arşivini ve 80 yıla yayılan kültürünü devam ettirmeyi misyon edinmiş Arman Arıkan, babasının kendisine 10 yaşındayken verdiği pul defterinden bugüne uzanan deneyimlerini anlatıyor.
Kamer Pul Evi bugünlerde kuruluşlarının 80. yılına özel basılacak pul ile pulcuğun incelikleri, babadan oğula aktarılan dükkanın tarihi ve mekanın dönüşümünün anlatıldığı bir kitap çıkarma hazırlığında.
Arıkan, pulculuğu anlatırken “Pul için tutkunuz olacak, bunu seveceksiniz ve dürüst olacaksınız. Sevmeden, zoraki ve para kazanmak için pul yapılmaz. Kesinlikle başarısız oluyorsunuz” diyor.
"Pullarla on yaşımda tanıştım"
Babasının kendisine verdiği bir pul defteriyle pula meraklanan Arıkan’ın ilk defa pula ilgi göstermeye başlaması 1954 yılına uzanıyor.
“Benim ilk pulla tanışmam on yaşındayken babamın bana küçük bir pul defteri vermesiyle oldu. Teması hayvanlar olan bir pul defteriydi. Kuşlar, hayvanlar, böcekler… Ben yaramaz çocuktum tabii, hiç yerinde durmuyorum. Ne zaman ki babam o defteri verdi, büyük bir edayla deftere baktım. Bütün hayvanların isimlerini öğrenmeye başladım. İlk koleksiyonum da bunun üstüne gitti, hayvanlar alemi…
"İlk defa kronolojik olarak balıkları yaptım. Sonra bu memeli hayvanlardan insanlık tarihine kadar giden bir anlatıma uzandı. Bunu 1963 yılında Dünya Pul Sergisi’nde gençlik sınavına katılarak gümüş madalya kazanmam takip etti. Bunlarla başladık ve damgasıza dönerek bu işi yaptık.”
Arıkan, babası Kamer Arıkan’ın pula başlama hikayesini de anlatıyor:
“Babam Alman Ticaret Lisesi mezunudur. Alman okulunda okuduğu zaman hocası pullarla uğraşırken babam da merak etmiş. Hocası da onda bir defter olduğunu söyleyip babama veriyor. Yaptıklarını anlatınca babamın hoşuna gitmiş ve bu işe başlamış.
İki, üç mektup yazıyor, cevapları geliyor. Heyecanla açıyor zarfları, içinden pullar çıkıyor. Ellili yıllarından bahsediyoruz. Harp Devri’nde, 1942’de kuruldu burası. Gündelik satış yetmiş beş kuruş, elli kuruş, bir lira civarındaydı.”
1950’ler ve pul kuyrukları
Mekanın bulunduğu bölge İstanbul’un kalbi olarak da nitelendirilebilecek Beyoğlu’nda. Şişhane’den Galata’ya doğru giden yolda, tünel tarafına inmeden sol taraftaki yokuşu inmeye başlıyorsunuz.
Esnafın dükkan önünde çay içtiği, turistlerin içeriye davet edildiği kalabalık cadde üzerinde, sol tarafta Kamer Pul Evi görülüyor. Camekanlı dükkanın önüne yerleştirilen pullar ve Kamer Arıkan’ın fotoğrafları nesilden nesile aktarılan mekanın hikayesini aktarıyor.
Türkiye’de 80 yılı aşmış firmanın pek olmadığını söylüyor Arman Bey. Ellili yılların sonlarında bölgede yirmiye yakın dükkan olduğunu söylüyor. Pulun o dönemlerde çok rağbet gördüğünü ekliyor.
“Burası çok kabuk değiştirdi. Eskiden bu bölgede 17-18 tane pulcu vardı. Bir tanesi öğretmendi, pula merakı vardı. Emekli olduğunda pulcu dükkanı açtı. Fakat bu dükkanlar çabucak kapandılar.
1957-58 yılları pulun en canlı olduğu dönemdi. Altın borsasında pul alınıyordu. Pulların tirajları yüz bin, yüz elli binken yedi milyona çıktı. Şu an bizim pullarımızın tirajı 150 bindir mesela.”
“Pul, antikacıdan değil pulcudan alınır”
“İnsanlar pul almak için kuyruğa girerdi. Bir gün babam beni Galatasaray Beyoğlu Postanesi’ne, Malatya Savaşı pulundan almaya gönderdi. Normalde 50 kuruş civarı olan pul 5 lira, o dönem için yüksek bir paraydı. Bir tane amca bastonla girdi, bana ‘1 liraya kuyruğunu satar mısın?’ dedi. Ben de sattım.
“Herkes pul almak istiyor ama pul yok. Hatta o zamanlar dükkanda bırakmıyor, eve götürüyorduk ki yarın elli kuruş değeri artsın. O zamanki kültür bunu gerektiriyordu.”
“Bir gün bir antikacı dükkanı bana telefon etti. ‘Bir şey aldık içinden pul çıktı’ diyor. Ben hayatımda böyle bir şey görmemiştim. Çok değerli bir koleksiyondu. Bunun değerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bu yüzden diyorum, pul, antikacıdan değil pulcudan alınır.”
Nesilden nesile bir dükkan hikayesi
Kitabın derlemesini yapan Sevengül Sönmez, pulculuk ve pul toplamakla ilgili yanlış bilinen noktaları anlatıyor.
“Sanki pul eskiye ait bir şeyi toplamak gibi algılanıyor. Fakat dünyanın her yerinde pullar üretilmeye ve takas edilmeye devam ediyor. Bu hala yaşayan bir şey, bu anlamda da antikacılıktan ayrılıyor. Yine dünyanın her yerinde ülkeler pullarını çıkartıyor ve kataloglar hazırlıyorlar. Bu pullar dünyanın farklı yerlerine ulaştırılıyor. Dolayısıyla Avrupa pulu alacak birinin geldiği yer bu dükkan oluyor.
Pul, sadece tesafüfen bir şey almak ya da biriktirmek, alıp değerlenmesini beklemek değil; küratörlük yaparak oluşturduğunuz bir koleksiyon. Dolayısıyla bir şeyin eski tarihli olması onu kıymetli yapmıyor. Nadir karşılaşılan pullar olabilir ama onlar da bir bağlamın parçası olmadan tek başına bir anlam ifade etmiyor.
“Biz kitapta da bunlara değindik. Kamer Beyin güçlü bir görsel arşivi var. Onu da kullanarak kuruluşundan bugüne getirdiğimiz bir dükkan hikayesi anlatıyoruz. Bu aynı zamanda bir baba oğul, coğrafya ve mekanın değişim hikayesi de olacak.”
21. yüzyılın aykırı pulları
Arman Arıkan dükkanın bulunduğu caddenin dönüşümünü birinci elden gözlemlemiş biri. Bu süreçte pulculukta da değişimlere tanık olmuş Günümüzde pulların plastik, ahşap gibi farklı zeminlere basılmasından bahsediyor:
“Eskiden pul, diktörtgen ya da kare, kenarı dantelli ya da düz olan bir şeydi. Şimdi çeşitli pullar basıyorlar. Gül, çikolata kokulu pul, plastik, alüminyum, altın varak üzerine pul basılıyor. Ben bunlara aykırı pullar diyorum. 1955 yılında Macaristan alüminyum ile pul bastı sonra devamı gelmedi. Yeniden plastik ile basılmaya başlaması 2010 yılında uzanıyor.”
“Her şey varsa hiçbir şey yok demektir”
Arman Arıkan, pul toplarken ve muhafaza ederken dikkat edilmesi gereken pek çok incelik olduğundan bahsediyor:
“Pul, pul maşasıyla tutulur. Elle dokunulmaz, tabii bu damgasız pul için geçerli. Mesela pulla uğraştığınız zaman ciklet çiğnemek yasaktır. Siz anlayamadan bir şey kaçar, arkasına gelir, pulu koyduğunuz zaman yapışır. Pul ince bir şeydir, zaten pula başladığınız zaman çay kahveyi de unutursunuz ve sadece pulla ilgilenirsiniz.
Pula başlarken yapılması gerekenler şunlardır: Defterinizi ve pul maşanızı alırsınız. Hangi temayı veya hangi ülkeyi yapmak istiyorsunuz buna karar verirsiniz. Pul toplarken beğendiğinizi almazsınız. Bir koleksiyonda her şeyden varsa hiçbir şey yok demektir.”
(MD/EMK)