*Fotoğraflar:Mervan Sak
Türkiye işçi sınıfı tarihinin işçi direnişlerinden biri olan 15-16 Haziran Direnişi, 51. yıl dönümünde Gaziantep’te anıldı.
Anmada konuşan DİSK Gaziantep Bölge Temsilcisi Ali Güdücü, "Ekonomik kriz ve salgınla beraber bu ülkenin işçileri başta olmak üzere geniş halk kesimleri ağır bedeller ödüyor. İşsizlik rekorlar kırıyor. Çarşıdaki, pazardaki zamlar ücretleri eritiyor. Ekmeğimiz küçülüyor, faturalarımız kabarıyor" dedi.
DİSK Tekstil İşçileri Sendikası Gaziantep Şube Başkanı Mehmet Türkmen ve Angel Halı Fabrikası tarafından Kod 46 ile işten atılan işçilerin katıldığı açıklamada “Sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam için bildiğimiz yoldan yürüyoruz”, “İş, emek, özgürlük” yazılı pankartlar açıldı.
"İşçilerin payına Kod 29 düşüyor"
Bir yandan yoksulluğun diğer yandan servetlerin arttığını ve iktidarın politik tercihlerinin adaletsizliği derinleştirdiğini belirten Güdücü, şöyle dedi:
"Başta işçi sınıfı olmak üzere halkımız yaşam mücadelesi verirken az sayıda para ve iktidar sahibi servetlerinin, lükslerinin, ihalelerinin, karlarının, rantlarının bir kısmından bile vazgeçmiyor.
"Asgari ücretten tıkır tıkır vergi kesilirken, üç beş şirketin milyonluk vergileri sıfırlanıyor. Ücretlerimizden kesintiler sürerken patronlara kıyak üzerine kıyak yapılıyor.
"Üç beş şirketin payına ballı beton ihaleleri, işçilerin payına ise Kod 29 ile tazminatsız işten atılmak, ücretsiz izin, asgari ücretin de altındaki kısa çalışma ödeneği düşüyor. "
Ülkeyi yönetenlerin tercih ettiği yolun milyonlarca insan için sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam vaat etmediğini söyleyen Güdücü, "Örgütlenmemizin, haklarımızı savunmamızın önüne çıkan engelleri omuz omuza aşmamız gerekiyor. Haklarımızı, yaşamlarımızı ve memleketimizi nasıl savunacağımızı tarihimizden biliyoruz. Bundan 51 yıl önce, 15-16 Haziran 1970’de ayağa kalkan işçi sınıfından dersler almamız gerekiyor" dedi.
"Taleplerimiz yerine getirilsin"
Bugün bir kez daha "Artık yeter” demenin günü olduğunu Güdücü, işçilerin taleplerini şöyle sıraladı:
- Kod 29 ve ücretsiz izin zulmüne son verilsin!
- Asgari ücret üzerindeki tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınsın!
- İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları patronlara değil işçilere ve işsizlere harcansın. İşsizliğe karşı kamu istihdamı arttırılsın, çalışma süreleri azaltılsın!
- Doğa katili projelere, Kanal İstanbul’a, betona değil; pandemide işini ve gelirini kaybedenlere kaynak ayrılsın!
- Örgütlenme, özgür toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki tüm engeller kaldırılsın!
Güdücü, son olarak “Sağlıklı, güvenceli, insanca bir yaşam için, sendikal ve demokratik haklarımız için bildiğimiz yoldan yürüyelim, birlik olalım, güçlü olalım, mücadeleyi büyütelim” diye konuştu
1970'te ne oldu?1970'te Adalet Partisi (AP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu'nda değişiklik yapılması için ayrı ayrı taslak hazırladı. Bu taslaklar komisyonda birleştirilerek tek taslak haline getirildi. Tasarı, önce Millet Meclisi ardından da Senato'dan geçirildi. "Güçlü sendikacılık yaratılması" iddiasıyla gündeme gelen değişikliğin asıl amacı sendikal örgütlenmenin ve grev hakkının kısıtlanmasıydı. Değişiklik, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlıyor, sendika değiştirmeyi güçleştiriyordu. Komisyondan büyük bir gizlilikle geçirilen tasarı için bilim insanlarının ve sendikacıların görüşü alınmadı. Yasa taslağı 11 Haziran 1970'te Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın onaylamasıyla yürürlüğe girdi. Kanunlaşan tasarı esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e işçi akışını önlemeyi amaçlıyordu. DİSK ve bağlı sendikalar yeni yasaya tepki gösterdiler. Türkiye İşçi Partisi (TİP) ise söz konusu yasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) götüreceğini açıkladı ve iptal davası açtı. DİSK'li sendikacıların ve yöneticilerin tepkileri, 15 Haziran 1970 sabahı, İstanbul'un belli başlı merkezlerine doğru yürüyüşe geçmeleriyle yeni bir evreye girdi. | |
Direnişte ve sonrasında yaşananlara buradan bakabilirsiniz.
(SO/DŞ)