"Ben aslında dünyayı bir resme ya da bir orkestraya yani bir esere benzetiyorum" diyor 12 yaşındaki piyanist İlyun Bürkev.
Yakın zaman önce Chopin Uluslararası Piyano Yarışması birincilik ödülüyle gündeme gelen İlyun, şimdideler ise Arter'deki "Yağmur Ormanı V (varyasyon 3)" adlı sergiden aldığı ilhamla bestelediği eserinin paylaşmasının heyecanını yaşıyor.
Dört yaşında piyano eğitimine başlayan İlyun Bürkev, altı yaşında piyano eğitimi konusunda referans kurum olarak gösterilen The Associated Board of the Royal Schools of Music'ten takdir belgesiyle sertifika aldı. Bürkev, 8 yaşında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Devlet Konservatuarı'nda yarı zamanlı piyano eğitimi almaya başladı. Şimdi ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Devlet Konservatuarı akademisyenlerinden Prof. Dr. Burcu Aktaş Urgun tarafından verilen piyano eğitimine devam ediyor. Devlet Sanatçısı Gülsin Onay ile düzenli olarak derslerini sürdürüyor.
"Evde hep piyano vardı. Annem ben doğmadan önce dersler alıyormuş. Benim doğumumla birlikte bırakmak zorunda kalmış. Evde hep bir piyano vardı kendimi bildim bileli. Yürümeye başladığımdan itibaren kendimce vakit geçiriyormuşum" diye anlatıyor piyano ve müziğe başlama hikayesini.
Sanki bir rüzgar dolaşıyor
"The Wind'i dinlerken bir rüzgarın dolaştığını hissediyorsunuz sanki.
"İnişleri çıkışları olan bir beste. Çok fazla duygu değişikliği oluyor; mutlu, üzgün, heyecanlı yerleri var bestemin."
Genç piyanistin eseri, Arter'in Sevgi Gönül Oditoryumu'nda kayıt atına aldı. Performans, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'ne ithafen aynı gün İlyun'un sosyal medya hesaplarından yayınlanacak.
İlyun Bürkev, "Gelecek için şimdiden adım atmazsak yarınlarımızı kurtaramayacağız. Doğanın dinamiklerini, hüznünü ve sevincini notalara aktarmaya çalıştım. Dilerim doğanın gücünden ilham alarak onu korumaya bugünden başlarız" derken Arter'deki sergiden başlayan süreci şöyle anlatıyor:
Yağmur Ormanı'ndan The Wind'e
"Arter'e üç, dört ay önce gittiğimde "Yağmur Ormanı V (varyasyon 3)" adlı eseri görme imkanım oldu. Çok ilginç bir eser, beni çok etkiledi. Bu eserin ortaya çıkışı 1968 yılında bir koreografın David Tudor'dan bir eser sipariş etmesiyle başlıyor. Eser John Driscoll ve Phil Edelstein tarafından geliştirilerek şimdiki halini alıyor. 2018'de dünya prömiyeri gerçekleşiyor. Salzburg Modern, Moma ve Arter'de üç farklı versiyonu yer alıyor.
"Eseri anlatmam gerekirse... Bir orman düşünün. Yağmur ormanları... Bir odada modern objelerle bu orman temsil ediliyor diyebilirim. Bir sürü obje var, hepsinde farklı ses dosyası var. Her seferinde objeleri farklı şekilde duyabiliyorsunuz, dokunabiliyorsunuz, hissedebiliyorsunuz. Her gittiğinizde bu değişiyor. O anki frekansa göre hangi sesi duyabileceğinizi o an deneyimleyebiliyorsunuz. Bu gerçekten mucizevi bir eser."
"Kısa vadede kazandığımızı düşünebiliriz..."
Ve buradan aldığı ilhamla bestelediği eseri "The Wind"e sözü getiriyor İlyun.
"Eserimde aslında insanlığa bir farkındalık yaratmak için anlatmak istediğim bir mesaj var. Biz insanlar olarak tüm canlılarla beraber aynı gezegeni paylaşıyoruz, dünyayı paylaşıyoruz. Bitkiler, hayvanlar, doğa ve biz insanlar bu gezegeni paylaşıyoruz. Bu dünyayı korumak, bu sorumluluğun bilincinde olmak ve sahip çıkmak biz insanların dikkat etmesi gereken bir konu.
"Bizim diğer canlılara göre dünyamıza daha çok sahip çıkmamız lazım, bu sorumluluk en çok bizim.
Ama özellikle son zamanlarda doğamıza çok zarar veriyoruz. Hayvanların yaşam alanlarını yok ediyoruz, denizlerimizi plastikle doldurup kirletiyoruz. Havamızı kirletiyoruz. Tüm canlıların bu dünyada beraber yaşadığı bir sistem var aslında. Biz bu sistemi bozuyoruz maalesef. Kısa vadede bir şeyler elde ettiğimizi, kazandığımızı düşünebiliriz. Ama ileride gerçekten çok büyük kayıplar bizi bekliyor."
"Dünyamızı bir resme, orkestraya benzetiyorum"
"Ben aslında dünyayı bir esere, resme ya da bir orkestraya benzetiyorum. Mesela bir resme baktığınız zaman bir sürü renk tonlarını ve fırça dokunuşlarını görürsünüz. Oradaki renk geçişlerini görürsünüz ve ressamın bu eseri yaparkenki mucizevi durumları görürsünüz. Bunların bir tanesi eksik olsa... Mesela yeterli boya olmasa ya da yeterli yetenek olmasa, fırçalar olmasa o resmin büyüsü bozulur.
"Aslında dünya da böyle bir şey. Ne zaman doğamıza zarar verirsek dünyanın büyüsü, güzelliği, sistemi bozuluyor. Ben de 'The Wind' adlı eserimi bu mesajı düşünerek besteledim. Bu eserde de iniş çıkışlar var, bunlar da doğayla ilgili umutlarımızı üzüntülerimizi artık bir şeyler yapmamız gerektği gibi bir sürü duygular iç içe bu eserde.
"Müzik sonsuzluk gibi bir şey"
İlyun Bürkev sahnede olmak, eser bestelemek ve müziğin onun için ne ifade ettiğini ise şu sözlerle anlatıyor:
Öncelikle sahne ortamında olmak ki en son Adana Çukurova Devlet Senfoni Orkestrasıyla sahnedeydim. İlk kez bir orkestrayla konserimdi, o atmosfer ve alkış sesleri muhteşemliği bambaşkaydı. Müzik sonsuzluk gibi bir şey. İlk insanlıktan bugüne kadar ve belki daha öteye uzanan bir sonsuzluk... Bir sürü bir sürü besteci, yorumcu, beste, hoca... Milyonlarcası günümüze kadar geldi ve gelmeye devam ediyor. Çok değerli isimlerin, seslerin olduğu bir bütün aslında. İleride bu kocaman ailenin minik bir parçası olarak yer almak benim en büyük hedefim. Büyük bir mirası sahnede taşımak ve insanlara aktarmak çok değerli."
(AÖ)