Hukukçu Ergin Cinmen, 12 Eyül darbecilerini koruyan Anayasa'daki geçici 15. maddenin kalkmasıyla yeni bir hukuki tartışmanın başlayacağını öngörüyor: Darbeciler yargılanabilir mi, yargılanamaz mı?
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) anayasa hazırlık çalışmalarını yürüten Prof. Dr. Ergun Özbudun, taslaklarında geçici 15. maddenin kalkması önerisinin de yer aldığını, ama bunun "12 Eylül'le hesaplaşma gibi algılanmaması" gerektiğini söyledi; "Zaten bir suç işlenmişse, zaman aşımına uğramıştır" dedi.
Cinmen teknik olarak suçun işlendiği dönemdeki yasalar dikkate alındığında zaman aşımından söz edilebileceğini söylüyor ama bir başka olasılığı da dile getiriyor: "Yeni Ceza Yasası'na (TCK) göre 'insanlığa karşı suçlar'da zaman aşımı yok. 15. madde kalkarsa, işte bu tartışma başlayacak."
Cinmen bu tartışmanın başlamasının bile önemli olduğuna, açık bir tartışmanın başlamasının 12 Eylül zulümlerini yeniden gündeme getireceğine dikkat çekiyor.
12 Eylül'ün insanlığa karşı suçları
Peki 12 Eylül döneminde yapılanlar insanlığa karşı işlenmiş suç sayılabilir mi? "Elbette" diye yanıtlıyor bunu Cinmen. Güneydoğu'da Kürtlere Kürt oldukları için uygulanan zulmü anımsatıyor.
Aslında bununla da kalmıyor. TCK'de Madde 77 insanlığa karşı suçları tanımlıyor:
Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:
- Kasten öldürme.
- Kasten yaralama.
- İşkence, eziyet veya köleleştirme.
- Kişi hürriyetinden yoksun kılma.
- Bilimsel deneylere tabi kılma.
- Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.
- Zorla hamile bırakma.
- Zorla fuhşa sevketme.
(...) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
Öldürme, yaralama, işkence, özgürlüğünden alıkoyma, cinsel saldırı zaten 12 Eylül'ün hem de "siyasal, felsefi, ırki, dini saiklerle" ve "bir plan doğrultusunda sistemli olarak" gerçekleştirdiği eylemler. "Bilimsel deneylere tabi kılma bile" var. Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu'nun "Asılmayıp Beslenenler" kitabında, 1983'te Metris Cezaevi'nde psikiyatri profesörü Ayhan Songar'ın mahkumlar üzerinde uygulamaya çalıştığı "test"e dair bilgiler yer alıyor.
Genel "bilanço"ysa şöyle: Gözaltının işkenceyle eşanlamlı olduğu 12 Eylül döneminde Adalet Bakanlığı'nın resmi rakamlarına göre 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. Açlık grevinde, çatışmada, işkencede ve sebebi belli olmayan şekillerde kuşkulu ölümlerin toplamı 419 kişi. 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 50 kişi idam cezasıyla öldürüldü. 3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite öğretim görevlisi ve 47 yargıcın işine son verildi.
Kimler yargılanmalı?
"Milli Güvenlik Konseyi"nin beş generalinden Jandarma Komutanı Sedat Celasun 1998'de, Kara Kuvvetleri Komuıtanı Nurettin Ersin 2005'te öldü. Geriye hâlâ suçunu övebilen Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya ve Nejat Tümer kaldı.
Geçici 15. madde aslında yalnızca darbe liderlerini korumuyor. MGK'nin kurduğu hükümet ve Danışma Meclisi üyeleri, onların kararlarını uygulayan herkes bu kapsamda.
Cinmen: 15. maddenin kaldırılması yetmez
Cinmen 15. maddenin kaldırılmasının 12 Eylül'le hesaplaşmak ya da darbecileri yargılamak için tek başına yeterli olmayacağını, silahlı kuvvetlerin (TSK) hâlâ bir faktör olduğunu düşünüyor.
"Olay son derece siyasi. 12 Eylül tamamen TSK'nin emir-komuta zincirinin içinde gerçekleştirildi. TSK şimdiye kadar her konuda görüş bildirirken, bir kez bile '12 Eylül'le ilgili yanlış yaptık' demedi. 15. madde kalktıktan sonra Evren'e açılacak bir davaya da sıcak bakmayacaktır."
Olayın özünde militarizm de var Cinmen'e göre. "12 Eylül doğrudan militarizmle ilgilidir. Bugün Türkiye'de Güneydoğu'da süren savaş militarizmi güçleniyor. Dolayısıyla toplumsal isteğin siyaseti yönlendirmesi gerek. Bu olmadan istediğiniz maddeyi koyun, kaldırın; 12 Eylül'le hesaplaşamazsınız."
Cinmen bu nedenle Özbudun'un 12 Eylül suçlarıyla ilgili "zaman aşımına uğramıştır" demesini de yadırgıyor.
"Değerli bir anayasa hukukçusunun ceza mahkemelerinin alanına girecek bir konuda şimdiden görüş beyan etmesi akademik usule de uygun değil. Şimdiden TSK'ye garanti vermek için söylenmiş bir söz gibi."
Geçici 15. madde
Mevcut Anayasa'nın darbecileri koruyan geçici 15. maddesi şöyle:
12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır. (TK)