Kıbrıs’taki bazı yaşlı Ermenilerin “memleket” sözünü Türkiye için kullandıklarını hayretle işitmiştim. İnsanın yurdu çocukluğudur denir ya, ilk hatıralarımızın yaşandığı yerdir aslında yurt. Ulusun evi olarak yurt duygusu, insanın hiç görmediği, belki de hayatı boyunca görmeyeceği yerlere aidiyetine dair duygu, buraların bir çakıl taşını dahi düşmana vermemek için ölüme gidebilmesi biraz da öğretilmiştir. Bazı hatıralar ise ödünç alınmıştır. Ailemizdeki büyüklerinin hatıralarını öyle çok dinleriz ki bizim de hatıralarımız gibi olurlar. Dinlerken bir film gibi görselleştirerek izleriz onları ve belleğimiz kaydeder bunu. Bir süre sonra kendi hatıralarımıza karışır onların bazı ayrıntıları.
Bilmediğin memleket
Bir şiir festivali için Arnavutluk’taki Saranda şehrine gitmiş ve BirGün gazetesindeki köşeme bununla ilgili bir yazı yazıp sosyal medyada da fotoğraflar paylaşmıştım. Bu fotoğraflara Türkiye’deki Arnavut kökenliler tarafından yapılan yorumları, gösterilen ilgiyi unutmuyorum. Hatta gazetedeki yazı üzerine yayınevinden telefonumu alıp bana telefon eden ve Saranda’ya nasıl gidilebileceği konusunda bilgi almak isteyen bile olmuştu. Fotoğraflara yapılan yorumlar arasında şöyle cümleler hatırlıyorum “Vay, memleketim ne güzelmiş”. İnsan hiç görmediği bir yere ailesinin bağlarından ötürü “memleket” diyebiliyor bu durumda.
Kıbrıs bir ada ülkesi. Adaların, hele küçük olanların sınırları denizlerdir. Dünyada ortasından ikiye bölünmüş ve onlarca yıl bir yarının öbür yarıyla her türlü temasının kesildiği bir ada yoktur herhalde. Adaların kara ülkelerinden farklı olarak bütünsel bir algısı vardır zihinde. Kıbrıs haritası örneğin. Zihinlerde bütün kıvrımlarıyla bir bütün olarak mevcuttur. (Harita üzerine “Sırlı Aynada Kıbrıs Haritası” diye ayrıntılı bir yazım var meraklısı için.)
Kıbrıs'la ilişki durumları
Kıbrıs’ın kuzeyinde Kıbrıs’la kurulan ilişki bağlamında birkaç tip insan var. Birincisi yaş itibariyle Kıbrıs’ın bütününe, hatta 1963 öncesine dair geniş hatıraları olan belki de hayatlarının önemli bölümünü bölünme çizgisinin diğer yarısında geçirmiş olanlar. Bir diğer grup daha genç yaşta ya da çocuk yaşta adanın bölünmesine tanık olanlar ama çocukluk hatıraları Kıbrıs’ın bütününü kapsayanlar. Bir diğer kategori 1974 sonrası doğanlar ama ailelerinin Kıbrıs’ın öteki yarısına dair hatıralarını ödünç alanlar. Diğer grupta ise Türkiye’den gelenler ve uzun süredir yaşadıkları bu adanın kuzeyiyle bağ kuranlar (Çocukluk anıları Kıbrıs’a ait olmayanları kapsayan bir grup bu). Diğer kategori bu grubun Kıbrıs’ın kuzeyinde doğup Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan ve çocukluk hatıraları buraya ait olanlar ama ailelerinin Türkiye’ye dair hatıralarını da bir miktar ödünç alanlar ve onların çocukları…
Son seçimlerde de yapılan hile hurdayı, çıkar ilişkileri ve bağlantılarını dışarda tutarsak bu aidiyet algısının de seçmen davranışını etkileyen faktörlerden biri olduğunu düşünebiliriz. Arkasında güçlü bir parti desteği olmayan Mustafa Akıncı biraz da Kıbrıs’ın bütününe dair en güçlü aidiyeti ifade eden aday olarak önemli bir oyu kendine kanalize edebildi kanımca. Cepheleşme biraz da bu aidiyet duygusunu körüklediği için oylar o yöne döndü belki de.
Kuzeylileşme ve Güneylileşme
Kıbrıs’ın her iki yarısında da ortak, paylaşılmış, adanın bütüne dair bir gelecek projesinin önündeki en büyük engel Kuzeylileşme ve Güneylileşme bana kalırsa. Öğrencilerimden de görüyorum bunu. Adanın kuzeyine dair hiçbir duyguları yok. Orası bir tarih dersi yalnızca. Propaganda metinlerine ait şaibeli bir alan. Kamuoyu yoklamalarının yeniden birleşme için gençleri daha isteksiz ve umutsuz göstermesinin önemli bir nedeni de bu. Bu gençlerin iki toplumlu buluşmalarda ciğerileri parçalanıyormuş gibi ağlayan anne babaları ya da büyükanneleri ve büyükbabaları gibi duyguları yok. Adanın kuzey tarafına geçtiklerinde orada bıraktıkları evlerinin duvarlarını da öpmüyorlar.
Şu pandemi döneminin bölünme yanlılarını en çok memnun eden yanı sanırım karşılıklı geçişlerin durmuş olması. Hatıraların olmayan bir yere “yurt” diyebilirsin elbet ama seni ağlatacak, kalbini acıtacak bir duygu taşımaz bu kavram. Bunca antagonizm, yanlış bilgilenme ve milliyetçi hezeyan arasında sıkışmış gençler var Kıbrıs’ın geleceğinde. “Ağla sevgili memleket.”
Bu yazı Kıbrıs YeniDüzen gazetesininden alındı.
(NÖ)