Milliyet Gazetesinin 5 Aralık 2010 tarihli nüshasının birinci sayfasında yer alan iki haber, özgürlüklerin kullanımında bir arpa boyu yol almadığımızın kanıtıdır. Sadece okumak bile yeterli oluyor. Düşündürüyor ve sorguluyorsunuz.
Birinci haber... Milliyet gazetesinin başlığı "Demokrasi İleri Gitti!". Kim bu başlığı vermişse kutlamalıyım. Devamında yer alan spot ise olup bitenleri açıklıyor: " Her ileri demokraside olduğu gibi öğrenciler dün protesto haklarını kullanmak istedi. Ancak polis hiçbir ileri demokrasi görülmeyecek kadar 'ileri gitti'...Dolmabahçe&deki öğrencilere polis çok sert şekilde müdahale etti. Öğrenciler olay sonrası uzun süre kendilerine gelemedi"
Demek ki "ileri demokrasi" dedikleri böyle bir şey... Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı için özgürlüklerini kullanan öğrenciler "çok sert biçimde", dayakla, kaba kuvvetle yerlerde sürükleyerek ve gaza boğarak önlenirse "ileri demokrasi"(!) oluyor.
"Yumurta atarak özgürlük olmaz" başlığı altındaki ikinci haber şöyle: "Başbakan Erdoğan öğrenci eylemlerine tepkisini geçen hafta aynı yerde yapılan protestoyu hatırlatarak ifade etti: "Herhalde paraları var, bol bol yumurta atıp bu yumurtaları buraya doğru sallamışlar. Bu bir özgürlük anlayışı değildir, yol kesmek bir özgürlük değildir."
Sayın Başbakan'ın öğrencilere özgürlük anlayışını nasıl olacağını öğretmesine gerek yok. Çünkü ileri demokrasilerde "özgürlükler" karşısında alınan "güvenlik" önlemlerinin nasıl ve ne kadar acımasız ve sert olduğu konusundaki icraatları yeteri kadar açık.
Herkes, tek ya da toplu olarak, kimseden korkmadan ve çekinmeden bir düşünce, inanç ve kanaatin sahibi olmaya ve düşüncesini, inanç ve kanaatini sergilemeye, ortaya koymaya hakkı vardır. Bu kişilerin hakkıdır ve bu hakkın kullanılması biçimi bakımından özgürdür. Gösteri yürüyüşü yapan, yumurta atan gençler protesto hakkını kullanıyorlar. Yumurta pahalı ise fiyatlarını düşürecek bir ekonomi politika izlersiniz. Öğrenciler harçlıklarını katıştırıp bolca yumurta satın almışlarsa, protesto aracı olarak pahalı bir yol seçip yumurta atmışlarsa, öğrencilerin bu eylemi "yol kesme" suçu mudur? Yumurta parası, ileri demokrasinin özgürlük sorunu değildir. Aksine "pahalı yumurta" ülke ekonomisinin ve sizin sorununuzdur. Umarım bir gün size ne atılan yumurta isabet eder ne de protesto için ayakkabı fırlatılır. Çünkü ikisi de birbirinden pahalı...
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümlerine uygun olarak; açık ve kapalı yer toplantıları ile gösteri yürüyüşleri; belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için düzenlenir.
Anayasanın 34 üncü maddesine göre, "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." AİHS'nin 11. maddesine göre de "Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir."
Hem Anayasa ve hem de AİHS'deki sınırlandırma ölçütlerine göre bu hakların kullanımı, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olmak koşuluyla ve ancak kanunla sınırlanabilir. Nitekim Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde, 30.07.2003 tarihli yasa değişikliği ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda "barışçı toplantı hakkının çağdaş ölçülerde kullanımının sağlanması ve kolaylaştırılması amacıyla" değişiklikler yapılmıştı. Kanun'da toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin nasıl yapılacağı koşulları da düzenlenmiştir. Yanılmıyorsam Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, bu konuda Genelge (Numara 34. Tarih 01.01.2006) yayımlanmıştır. Anayasa ve Kanuna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla sınırlandırılabilir. Örneğin "yol kesmek" amacıyla yapılan gösterilere demokratik toplumlarda izin verilmez. Ama bazen bildirimde bulunmadan yapılan gösteri yürüyüşü bile demokratik bir hakkın kullanımıdır, yasal olmasa, yasadaki koşullara uymasa bile...
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hangi amaçla yapılırsa yapılsın, şiddet içermediği, hukukun öngördüğü kurallar içinde kaldığı sürece yasaldır, suç değildir. O halde hukukun öngördüğü kurallar içinde protesto eyleminde bulunmak amacıyla toplanan öğrenciler, örneğin iktidarı beğenmedikleri için gösteri yürüyüşü düzenlemekte hak sahibidirler ve gösteri yürüyüşleri yasaldır ve bence kanunda olmayan ama pahalı da olsa "yumurta atma" suçunu işlemiş sayılmazlar. Gösteri yürüyüşü düzenlemek gençlerin amacıdır, meşrudur ve yasaldır. Bu amaç meşru olduğuna göre, yumurta atma eylemi bir protesto aracıdır ve meşrudur. Sadece yumurta pahalıdır. Bu sonuç, bana göre, ileri olması şart olmayan demokrasinin en basit sonucudur.
Geçen sene verilen AİHM'sinin "Serkan Yılmaz ve diğerleri - Türkiye davası"nı (İkinci Daire. 13 Ekim 2009 Başvuru no: 25499/04 ) hatırlatmak isterim. 19 Aralık 2002 tarihinde, cezaevlerine müdahale ile ilgili "19 Aralık 2000 / Hayata Dönüş" operasyonunun ikinci yıl dönümünde düzenlenen gösteride polisin sert müdahalesiyle karşılaşan kişiler direnmişler, daha sonra tutuklanmışlardı. Bu gösteri yürüyüşüne katılan başvurucular gösteri ve sonrasında yapılacak basın açıklamasını engelleyen polisin ifade özgürlüğü hakları ile barışçıl gösteri yapma özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürerek AİHM' sine başvurdu. Mahkeme Sözleşmenin 3. üncü ve 11. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine ve 8 kişiye toplam 13 bin Euro tazminat ödenmesine karar verdi ve Türkiye mahkûm oldu.
AİHM kararında öncelikle, 11. maddeye ilişkin; Türkiye aleyhine Djavit An davası, Fransa aleyhine Piermont davası, Avusturya aleyhine Plattform « Ärzte für das Leben » davası içtihatlarındaki temel ilkelere atıfta bulundu. Spontane bir şekilde gösteri düzenleme hakkının ancak güncel bir olaya hemen cevap verme niteliği taşıması ve özellikle hemen yapılmadığı takdirde önemini kaybedecek olması gibi bazı özel koşullarda, genel kuralların aksine, yetkili makamlara haber verme zorunluluğundan muaf tutulabileceğini kararlaştırdı (Macaristan aleyhine Éva Molnár Davası). AİHM, halka açık bir alanda gerçekleştirilen her türlü gösterinin günlük yaşamın akışını belirli bir ölçüde bozacak bir karışıklığa ve hasmane tepkilere yol açabileceğini hatırlattı ancak bu durumun kurallara aykırı olmasının, tek başına, toplanma özgürlüğüne müdahaleyi haklı çıkarmayacağını belirtti (Karatepe ve diğerleri kararı). AİHM'ne göre; göstericilerin şiddete başvurmadıkları durumlarda, AİHS'nin 11. maddesi ile garanti altına alınan toplantı özgürlüğü kavramının içeriğinin boşaltılmaması bakımından kamu erkinin barışçıl gösterilere belli ölçüde hoşgörü göstermesi önem arz etmektedir (Karatepe ve diğerleri). AİHM, bu davada polisin kaba kuvvet uygulayarak müdahale etmesini ve başvuranlar hakkında ceza yargılaması başlatılmasını orantısız olarak kabul etmiştir. Bu önlemlerin AİHS'nin 11. maddesinin ikinci paragrafında düzenlenen gösteri yürüyüşünü ve protestoyu "sınırlandırma" ölçütlerine uymadığını ve kamu düzeninin korunması bakımından gerekli olmadığına karar vermiştir.
Yumurtanın pahalı olduğu bir ülkede hak ihlallerine çok para ödeyerek fakirleşmeye devam ediyoruz. Özgürlüklerin pahalı olduğunu anımsatan öğrencilere teşekkür borçluyum. (Fİ/EÖ)