19 yaşındaki aktris Maria Schneider sinema hayatına kısa bir süre önce başlamış olmasına rağmen, kariyerinin zirvelerine doğru ilerlemekte olan Bernardo Bertolucci’nin dikkatini çekmeyi başarmıştı.
31 yaşındaki yönetmenin niyeti, mümkün mertebe saf, tecrübesiz ve manipüle edilebilir bir aktristen azami ölçüde gerçekçi bir performans elde edebilmek, setteki hakikati kamerasıyla ölümsüzleştirmekti!
Gözünü hırs bürümüş halde, kendinden emin adımlarla amacına ulaşmak üzere angaje ettiği erkek oyuncu ise dünyanın en meşhur yıldızlarından Marlon Brando olduğundan arzuladığı popülariteye ulaşması adeta garantilenmişti.
Aslında orta yaş krizine gömülmüş 50 yaşındaki ABD’li karizmatik aktör için de bu film biçilmiş kaftandı.
Brando engin tecrübesini gencecik Maria’yla paylaşmakta hiç tereddüt etmemiş, aralarındaki yaş farkına rağmen ikisi gayet ahenkli şekilde çekimlere devam ediyorlardı.
Maria filmdeki çıplak sahneler ve erotik sekanslar hususunda hazırlıklı olduğunu düşünüyor, 70’li yılların başındaki özgürlükçü atmosferde, bağımsız ve cesur bir kadın olarak yoluna emin adımlarla ilerlemesine hiçbir şeyin engel olamayacağını sanıyordu.
Lakin fazlasıyla tatsız bir hadise güvendiği dağlara kar yağmasına ve ruhunun bir daha toparlanamayacak şekilde yaralanmasına sebep oldu.
Kendini setin sonsuz salahiyetle donatılmış hâkimi ilan eden megaloman Bertolucci senaryoda yer verilmemiş olmasına rağmen aktrisin kendini aniden bir tecavüz sahnesini canlandırırken bulmasına yol açmıştı.
Brando da olacaklardan tabii ki haberdardı; meşhur tereyağ kalıbını yerde yüzüstü yatan Maria’nın pantalonunu zorla sıyırdıktan sonra anal bölgesine sürüp üzerine abanırken yönetmenle kesin işbirliği içindeydi. Oysa Maria’nın “HAYIR”ları, çırpınışları ve gözyaşları gerçekti. Olanlara inanmakta zorluk çekiyor ve yaşadığı ihanetin büyük hayal kırıklığıyla Brando’nun gittikçe ağırlaşmış cüssesinin altında eziliyordu…
Kalabalık film ekibi donakalmış şekilde olanları izlemiş, hiçbiri sesini çıkaramamıştı. Kısa bir süre sonra sete tekrar döndüğünde, onu belki biraz sakinleştirebilecek herhangi bir özrü Maria’ya Bertolucci ve Brando çok görecekti.
“Kötü kadın”
Simüle edilmiş olmasına rağmen hakiki bir tecavüz şiddetinde yaşanan hadise sonrasında Maria Schneider toparlanmakta epey zorluk çekti.
“Cesur” erotik sahnelerin varlığından dolayı "Paris’te Son Tango" filmi birçok ülkede yasaklandı, seyirciye yaş haddi getirildi; film muhafazakâr İtalya’da tam manasıyla lanetlendi, Bertolucci ve Brando’nun yanı sıra Schneider bile mahkemelik oldu.
Maria Parisli’ydi ve film Fransa’da gösterime girdikten sonra skandal peşindeki medya memleketlerine çoktan dönmüş Bertolucci ve Brando’yu bulamayacınca Maria’ya dadandı.
Meşhur bir aktör olan babasından bile destek alamayan Maria tek başına mücadele etti, ona zorla empoze edilmiş sahne hakkında açık açık konuşma cesaretini gösterince emprezaryosu tarafından uyarıldı.
Maria yalnız erkekler tarafından değil, normalde hemcinslerine destek olması beklenen kadınlar tarafından bile aşağılandı, kendisine utanması gerektiği söylendi, “kötü kadın” ilan edildi.
Daha önce mesafeli olduğu uyuşturuculara merak saldı, gece hayatına dahil olarak hedonizmi dolu dolu yaşadı. Aynı zamanda kendini hırpalamakta da bir beis görmüyordu.
Bir kadınla girdiği yoğun münasebet erkeklerin onu hayal kırıklığına uğratmasının sonucu olabilir miydi?
Genç yaşta gafil avlanmış, ruhu yaralı, tepkili ve öfkeliydi. Sinema dünyasında tutunmak kolay olmadı; çoğu önemsiz filmde gene de rol alarak yoluna belli bir istikrar içinde devam etti…
Küçük dağları ben yarattım dermişçesine…
#MeToo hareketine geç intibak etmiş diyarlardan Fransa "Maria Olmak (Being Maria)" adlı filmle sinema tarihine büyük bir utanç olarak geçmiş hadiseyi teferruatıyla aktarıp adeta günah çıkarıyor.
Kadın yönetmen Jessica Palud Maria Schneider’in yeğeninin kaleme aldığı biyografiden yola çıkarak bizi Maria’nın dramına layıkıyla dahil ediyor.
2024 Fransa yapımı 104 dakikalık filmde başrolü üstlenmiş olan Anamaria Vartolomei’nin yükselişini emin adımlarla sürdürdüğü muhakkak.
Annie Ernaux’nun romanından uyarlama "Kürtaj "filminde yönetmen Audrey Diwan’ın elinde de unutulmaz bir performans sergilemiş Vartolomei’nin enerjisi ekrandan adeta taşıyor desem yalan olmaz.
Marlon Brando rolündeki Matt Dillon’ın da kahramanının aurasını özümsemekte muvaffak olduğu kesin.
Kendini Tanrı katında sanan sinemacılardan Bertolucci’yi de Giuseppe Maggio yeterince tiksinebileceğimiz bir performansla canlandırıyor. Sinsi olduğu kadar küçük dağları ben yarattım dermişçesine davrandığı gözden kaçmıyor.
Adeta dokunulmazlıkları olan sinema sosyetesinin bu iki saldırgan erkeğinin ipliğini pazara çıkarmasına rağmen bir kadın olarak Maria’nın ömrü boyunca olaydan muzdarip olması manidar.
Film birçok eleştirmen tarafından baştaki tempo ve enerjisini akabinde koruyamadığı yönünde eleştirildi.
Tüm çıplaklığıyla şahit olduğumuz zoraki seks sahnesi sonrasında filmin ilgiyi ayakta tutmakta zorlandığı yazıldı. Oysa yıllardan beri herkesin bir şekilde bildiği gayet tatsız anekdotun sırası salındıktan sonra senaryonun esas amacı Maria’nın bu saldırıdan nasıl etkilendiği ve hayatında bıraktığı izler gibime geliyor.
Filmde mevzubahis sahne sona saklanmış olsa, sabırla beklenen ve röntgencilik dürtülerini kreşendoyla artıran basit bir formüle dayandırılmış olmaz mıydı?
Anlatımda belirli klişelere güvenildiği ve filmin sıradan bir biyografi olduğunu da düşünebilirsiniz.
Fakat mesele erkeklerin hâkimiyetindeki bir dünyada, fazlasıyla hürmet edilen bir sanat ortamında vuku bulmuş öylesine çirkin bir olayı hatırlatmak ve kadın direnişine katkıda bulunmaksa “Helal” demekten başka ihtimal kalmıyor.
(MT/EMK)