2022’yi mücadele içinde geçiren kadınlar ve lubunyalar, 2023’e de mücadele ile başlıyor. Bugün, saat 15.00’da Kadınlar Birlikte Güçlü’nün çağrısıyla Kadıköy'deki Beşiktaş İskelesi’nde bir araya geliyor kadınlar.
Bir gazeteci olarak mücadele edenleri kaydetmek, seslerini duymak, duyurmak kuşkusuz heyecan veriyor insana ve hep “geçmişte kadınlar, özellikle sol örgütlerde kadınlar nasıl mücadele ediyordu?” sorusunu akla getiriyor.
Türkiye’de bu sorunun yanıtı bulabildiğimiz kitap sayısı maalesef oldukça az. İlk akla gelenlerden biri, Dipnot Yayınları’ndan çıkan “Kaktüsler Susuz Da Yaşar - Kadınlar Mamak Cezaevini Anlatıyor” isminde. Bir başkası da aynı yayınevinden 2022’nin sonlarına doğru okurla buluşturulan “Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar.”
Sorular çeşitleniyor okuma iştahınız artıyor
Kitap ilk başta yolu sosyalist mücadelede Kurtuluş hareketinde ilerleyen kadınları anlatıyor gibi görünse de net olarak söyleyebiliriz ki 1980 Darbesi’nin de atmosferini okura geçiriyor. Farklı fraksiyonlarda olsa dahi kadınların çok etkin olduğu sol sosyalist mücadelede ne kadar az göründüklerini de okuyorsunuz kitapta.
Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar’da kadınlarla görüşme yapan yani söyleşileri yapan kadınların soruları kadar, sorulara verilen yanıtlar da oldukça samimi, içten, kalpten.
Bu tarz benzer soruların yer aldığı, aynı dönemi anlatan kitapları okumak zordur, ilerlemez ve bir noktada bu kitapla veda etmenize neden olur. Ne şaşırtıcı bir durum ki bu kitapta kadınların yanıtları, az önce söz ettiğim veda etme halinden okuru uzaklaştırıyor ve merakınızı perçinliyor. Okudukça okumak istiyorsunuz. Kadınlar, hareketin içinde ne yaşıyordu? Devrimciliği nasıl tanımlıyordu? LGBTİ+ harekete nasıl bakılıyordu?
Sorular çeşitlendikçe okuma iştahınızı artıyor ve “Keşke belgeseli de çekilse keşke daha çok böyle kitaplar, sol hareket içindeki kadınları anlatan kitaplar yazılsa” diye düşünüyorsunuz.
Osmanlı'dan bugüne ve yarına, politik olsun olmasın her kesimden mücadele eden kadının yaşadıklarının anlatımlarının kaydedilmesini çok kıymetli. Mücadelenin nereden geldiğini, ne yöne evrileceğini, çocukları ile ilişkilerini, özgürlük hareketlerinin dinamiklerini anlamak, öğrenmek bir yanıyla ilham verici bir yanıyla da güç. Açıkcası kitap, bir çok yönüyle samimi bir itiraf ve iltifatname gibi.
Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar’a konuşan kadınlardan bazıları uzun süre sürgünde yaşamış, bazıları “gizli kimlikle” yaşamak zorunda kalmış büyük bir kısmı cezaevleri sürecinden geçmiş, yine de değişime olan umutlarını kaybetmemiş.
İnanın bunu görmek, yani bunca baskıya tanık olmuş yine de hayatın bir yanından tutmuş bu kadınların varlığı, sözleri insana başka türlü bir inanış ve düşünme hali olarak yansıyor.
Sonundaki kronoloji, söyleşilerin soruları, çeşitliliği ve yanıt verenlerin hakiki cümleleriyle Türkiye sol hareketlerindeki kadınların mücadelesi, okura sessizce şunu da söylüyor: “Lütfen daha fazla anlatılsın, daha fazla yaygınlaştırılsın…”
Kuşkusuz kitabın en önemli yanı dönemin feminist hareketi ve sol hareketine de içeriden bir bakış sunması. Kimi zaman özeleştirel yanıtlar da duyduğunuz kitap, döneme ve kadınlara içeriden bir mercek tutuyor.
Devrimci kadınlar
Kitabın en başında bir cümle var ki size kitabın içine alıp götürüyor.
Görüşmeyi yapan Birsen Atakan ve Fatoş Altınkök, Belkin Koç’a soruyor, “Devrimci olduğunda hayatında ne gibi değişikler oldu?”
Yanıtı tüm kadınların doğasında da var gibi:
“Aslında önemli değişikler oldu. Önce bendeki değişikleri anlatayım. Herhalde o bir kere yapıştı ve bir daha gitmiyor, değiştirme arzusu, değişim arzusu, değişime yönelik bir arzu. O gün öyle ifade edemesem de toplumsal yaşayışta bir aksilik, bir terslik olduğunu biliyordum…“
Kitabı hazırlayan kadın kolektif, sunuş yazısında şöyle diyor:
“Gün yüzüne çıkmamış tanıklıklar, görünmemiş tanıklıklar bambaşka bir Kurtuluş tarihini gözler önüne seriyordu. … Bu kitapta Türkiye’de sosyalist hareketin yükseldiği ve 12 Eylül 1980 darbesi ile kesintiye uğrayarak gerilediği dönemlerde, kendilerinin ve halklarının kurtuluşu için mücadele ederken yolları Kurtuluş hareketi ile kesişmiş kadınların anlatımları var. Bu anlatımlar o günleri benzer biçimde yaşamış tüm devrimci kadınların da hikâyesidir.”
Yirmi kadınla yapılan görüşmeleri içeren Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar’ı okumak, feminist harekete de farklı bakmanıza neden olacak.
Yeni bir mücadele ve direniş yılı başlıyor. Sözümüz, kitaplarımız, yazdıklarımız, kaydettiklerimiz mücadelemiz, hele inancımız hiç tükenmesin...
Tıpkı, Yolu Kurtuluştan Geçen Kadılar'da Zehra Çınar'ın söylediği gibi:
"Korku diye bir şey yok. Devrim olacak. Devrim olacak diye umuyor, öyle inanıyorum..."
Şiddetsiz yeni bir hafta dileğiyle...
Kitabı yayına hazırlayan kolektifin sunuş yazısındanSosyalist hareketin bileşenlerinden biri olan Kurtuluş, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi geleneğinin ihtilalci mirasını eleştirel bir perspektifle benimseyen bir zeminde, Kurtuluş Sosyalist Dergi etrafında örgütlenerek Haziran 1976 tarihinde ortaya çıktı. Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin, Bursa, Samsun, Kayseri, Adana, Antakya, Muğla, Zonguldak, Sinop, Giresun, Ordu, Trabzon, Rize, Gümüşhane, Mardin, Diyarbakır, Dersim, Antep, Sivas, Ağrı ve Kars illerinde yaygın örgütsel ilişkiler oluşturdu. 12 Eylül 1980’de kadroların ve örgütsel ilişkilerin korunması amacıyla işçi sınıfı içine ve büyük kentlere doğru yönelmeyi öngören bir politika ile geri çekilme karan aldı. 1983 Mart ayında Şam‘da yapılan toplantı ile Kurtuluş, kendini Türkiye ve Kuzey Kürdistan Kurtuluş Örgütü olarak tanımladı. 12 Eylül darbesi ile birlikte üyelerinin büyük çoğunluğu tutuklanarak işkence gördü ve hapsedildi. Öldürülenler, bedenleri ve ruhları büyük zarar görenler oldu. Mücadele, cezaevinin içinde ve dışında direnişlerle sürdü. Bu kitapta, Türkiye‘de sosyalist hareketin yükseldiği ve 12 Eylül 1980 darbesi ile kesintiye uğrayarak gerilediği dönemlerde, kendilerinin ve halklarının kurtuluşu için mücadele ederken yolları Kurtuluş hareketi ile kesişmiş kadınların anlattırılan var. Bu anlatımlar o günleri benzer biçimde yaşamış tüm devrimci kadınların da hikâyesidir. Kadınlar politik bir hareketin içinde yer alırken neler hayal etmişti? O tarihsel dönem içindeki algıları neydi? O zor günleri yaşarken neler hissettiler ve nelerle karşılaştılar? Bunlar sonraki hayatlarını nasıl etkiledi? Yarım asır önceki politik ortam, örgütlenme biçim ve yapısı, karar verme süreçleri, yol ayrımları gibi tarihi süreçleri Kurtuluş içinde yaşamış kadınların anlatımlarıyla hatırlamaya çalıştık. Kadınlar, fabrikalarda, mahallelerde, okullarda, derneklerde, sendikalarda, yayın organlarında, mahkemelerde, cezaevlerinde, karakol ve cezaevi kapılarında, hayatın daha birçok alanındaki siyasi mücadelenin içinde yer aldı. İlişki, sempatizan, militan, kadro gibi kategorilerle erkek yoldaşlarının yanı başında koştururken onların karısı, annesi, kızı, bacısı, yakını vb. olarak tanımlandılar. Yok sayılmaya çalışıldıkları her durumda bıkmadan, usanmadan mücadeleye devam ettiler. Bir yandan örgüt için çalışırken diğer yandan kendilerini ve yakınlarını hayatta tutabilmenin mücadelesini verdiler. |
(EMK)
*Kurtuluş Kendini Anlatıyor-9/ Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar, Dipnot Yayınları, 2022/ 711 Sayfa