1 Kasım sonuçları üzerine daha çok şey yazılıp söylenecek ve bu konuda yazmak için de erken olduğunu biliyorum. Üstelik seçimin hangi koşullarda yapıldığının az çok bilinmesine karşın, 1 Kasım günü seçim sath-ı mahallinde nelerin olduğu henüz tam olarak bilinmiyorken. Ve de sonuçlara ilişkin bir sürü itiraz henüz sonuçlanmadan. Ama gel gör ki TV’lerde ve köşelerinde herkes kendince bir seçim değerlendirmesi yapmaya çoktan başladı bile. Üstelik o gece yemeyip içmeyip mi yetiştirdiniz bu yazıları. Yoksa HDP üzerine söyleyeceklerinizi önceden mi yazmıştınız? Emin kaynaklardan alınma bilgilere mi sahiptiniz HDP’nin alacağı sonuca ilişkin. Bu açıdan kısa bir değerlendirme de benim yapmam farz oldu…
Diğer partilerin aldığı oy oranları bu yazının konusu değil. Ama HDP’nin aldığı sonucu başarısızlık gibi göstermeye kalkıp, bu sonuç üzerinden onu dizayn etmeye kalkışanlara ve Osmanlı tokadı yedi diyen Mahçupyanlara da birkaç söz söylemek gerekiyor. Topla tüfekle bombayla ve de keleşle HDP’nin üzerine gidilirken, bırakın seçim mitingi yapmayı, milletvekili adayları dahi seçim bölgelerinde rahatça çalışamazken, birçok yöneticisi tutuklanırken, yitirdiği üyelerinin dahi yasını tutmaya zaman bulamazken, medyada görülmemiş bir ambargoya uğratılırken, tabiri caizse can derdine düşürülmüşken neredeydiniz ey tuzu kurular! Neden o mübarek ağzınızı açıp da bir kelam etmediniz! Osmanlı’da bu yöntemler mubah olduğu için mi? Yoksa hak ettiğini düşündüğünüzden mi?
Siz ne düşünürseniz düşünün, HDP tarihi bir başarı elde etmiştir. Önüne konulan bütün engelleri yıkıp geçmiştir. Kalıcı bir biçimde Türkiye siyasetinde yerini almış, ilerisi için bütün ezilenlerin ve mağdurların umudu olmayı başarmıştır. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar üzerine gidilen bir parti bırakın bu kadar oy almayı, seçimlere bile giremeyecek duruma gelir. Asıl sizin canınızı sıkanın da bu olduğu çok belli oluyor. Nasıl oluyor da hala barajı aşabiliyor?
Son birkaç söz de bu maksatlı yorumların etkisinde kalıp, şimdiden özeleştiri yapmaya kalkan parti yöneticilerine. Elbette özeleştiri bizlerin olmazsa olmazlarındandır. En öncelikli ilkelerimizdendir. Ama bir diğer olmazsa olmazımız da somut şartların somut tahlilidir. Daha neyin ne olduğu belli olmadan, sağlıklı bir seçim analizi yapmaya bile henüz zamanınız olmamışken nedir bu aceleniz? Neden kendinizi başarısız addedip, yaratılmak istenen bu umutsuzluk iklimine kapılıyorsunuz? Yorgunluktan neyi başardığınızın farkına mı varamadınız? Aceleye mahal yok. Zamanı gelince ve de gerektiğinde özeleştiriyi de yaparsınız.
Birkaç gün dinlenip zaferinizin tadını çıkarın. Bunu fazlasıyla hak ettiniz!...
Ne demişti Nazım Usta;
Hayal yollarında emeller sönmez
Oralarda bin nur yağar her gece
O yollara sapan bir daha dönmez
Yürüdükçe uzar, uzar, günlerce….
…
Önlerinde vecde gelmiş sallanan
Eslafın gölgesi bir siyah buğu
Ellerinde bir gül var ki rengi kan
Geçmek istiyorlar bu sonsuz yolu… (Şİ/HK)