*Fotoğraf: Pixabay.
Bir okurum sosyal medyada paylaşımımın altına yazmış; "yazarlığınız kadar okuma gücünüze de hayranım" demiş. Çok sağolsun, incelik göstermiş.
Okur, elbette okuru olduğu yazara/yazarına yazdıkları nedeniyle ilgi duyar. Ama ilgi gösterdiği yazarının okuduklarına da ilgi göstermesi ayrı bir güzellik olmalı.
Ama bu ilgi aslında çarpıcı bir realiteyi de bağrında taşır. Adına yazmak denen meseleyi kimilerimiz artık sadece "yazma" olarak kabullenir(iz). Yazar dediğiniz artık yazandır sanki. Okumakla neden zaman kaybetsin ki hem!
Bir keresinde dostum arkadaşım Mehmed Uzun anlatmıştı:
- "İsveçte, Stockholm'deyim. Deli gibi okuyorum. İstanbul'dan sık sık kitap istetiyorum. Evime ziyarete gelen bir dostum her gelişinde kitaplarımdan bir kaçını alıp götürüyor. Ben de okur diye keyifle veriyorum. Bir gün bir başka arkadaşım ziyaretime geldi. Sohbet esnasında 'kekê hiç sorma bugünlerde bir hazine bulmuşum ki sorma, filanca arkadaşın evinde çok güzel kitaplar buldum, çoğu da yeni çıkanlar. Sordum, -istediğini al götür senin olsun- dedi'. Sorunca kitapları, anladım ki benim kitaplarım. Bir kaç gün sonra kitapları alıp götüren arkadaş yeniden ziyaretime geldiğinde, o götürdüğün kitapları okudun mu? Okuduysan getir, yenilerini vereyim, dedim. Dönüp dedi ki; 'Hayır okumadım. Öylesine götürdüm. Ben yazarım ya hu Mehmed, yazar adam okur mu hiç'. Şaşırdım ve başka da bir şey demedim..."
Bu bir gerçeklik aslında. Toplumun geniş kesimi sadece okur olanın okuduğunu, okuması gerektiğini sanır ve öylece kabullenir.
Oysa okuma kültürü dediğimiz toplumun her kesimi için olması gerekendir. Her kitap fuarına imza ve söyleşiler için gittiğimde gerek yazar ve yayıncı dostların armağan olarak verdikleri, gerekse benim seçip aldıklarımla poşetler dolusu kitaplarla döndüğüm vakidir.
Ve tabii konu bazlı fuarlara gidenlerin sadece başlıkla ilgili olanların (mobilya, giyim, gıda gibi...) ilgi göstermesi söz konusu iken! Kitap fuarlarının ilgilisi toplumun her kesimi olur.
Öğrenci, işçi, memur, iş insanı gibi. İşte budur asıl kitabı okur-yazar nezdinde muteber ve vazgeçilmez kılan...
Kitaplıksız evler...
O sebepten kitap okumaya maalesef hâla bunca mesafeli durulan, popüler yazarların yazdıkları dışında her baskısı ortalama bin adetle sınırlanan kitaplar dünyasında okur olmak çok kıymetli ve anlamlı.
Hep hatırlarım, mevzu kitaplar ve kitaplık olunca! Epey yıllar evvel genç bir dostum evine yemeğe davet etmişti. Evi gayet güzel özenle döşenmişti. Yemekten önce evini dolaştırdı. Ve sordu cevapladım; "Gayet zevkli, ama bir eksiği var".
Şaşırarak "nedir" diye sordu. Bu evde hiç kitap ve kitaplık görmedim deyince! Utanarak yüzünü önüne eğdi ve "haklısın, çünkü ne ben ne de eşim kitap okumuyoruz ki!" dedi.
O gün bu gündür özellikle ebeveynler için evde kitapların olması daha küçük yaştan çocuklarda ilgi oluşturur kitaplara derim her fırsat buldukça.
Ha, okumanın ise yaşla-başla, ya da her hangi bir meslekle ilgisini ise hiç düşünmem. Bu sebeple yazar olanın ise elbette daha çok okumasını her daim önemserim...
Haziran 2021 Diyarbekir
(ŞD/PT)