*Burgazada'daki sadık sinemasever Simiyon (Simo) Eken'in anısına.
Türk Dil Kurumu'nun Güncel Türkçe sözlüğünde anatomideki memenin eşanlamlıları olarak "bicik", "emcek", "emcik" geçse de Lubunca'daki karşılığı "titalar" kelimesini tercih etmemin sebebi Marie Valade imzalı filmde içeriğin kuir kültürüne göz kırpması oldu.
Herkesin mutabık gibi görünmesi yüzünden, özellikle karşı cins tarafından üzerinde fazla düşünülmeyen, derinlemesine konuşulmayan ve gerektiğince sorgulanmayan mevzulardan biri olarak meme, bilhassa kadınların muhtelif anlamlar yüklediği çok mühim bir organ.
Kadınların kendilerini günbegün daha fazla ifade etmeye başladığı çağımızda kadın bedeni sık sık incelemeye alınıyor, klişeler yerle bir ediliyor, tabular tek tek yıkılıyor.
"Boobs" (Lolos/Titalar) başlıklı kısa animasyon filmi, son zamanlarda muhtelif eserlere konu olmuş vajina veya klitoris gibi organlardan sonra memelere hak ettikleri alakayı gösterme girişimi olarak dikkat çekici.
Annecy Uluslararası Animasyon Film Festivali'nde dünya prömiyerini gerçekleştirdikten sonra Toronto'daki TIFF 2021'de de boy gösteren diyalogsuz Kanada yapımı film, seyirciyi hipnotik bir yolculuğa çıkarıyor.
Kullanılan muhtelif animasyon teknikleriyle yakalanmış estetik başarı hafızaya kazınan görsel detaylarla kendini belli ediyor; sade olduğu kadar tesirli anlatım dili sayesinde mevzuya ister istemez konsantre oluyoruz.
Sütyen baskısı
Tıpkı bu yazıda da olduğu gibi erkeklerin bakış açısıyla irdelenen, üstelik kadınları birebir ilgilendiren mevzuların artık kadınlar tarafından işlenmesi gerektiğini düşünen genç sinemacı Valade, film projesini şahsi tecrübelerinden yola çıkarak oluşturmuş.
Memelerin varlıklarını ergenlikte daha fazla hissettirmesiyle başlayan sancılı süreç bedenin bu yeniliğine karşı şahsın ne kadar hazırlıklı olduğuyla kesinlikle bağlantılı. Bu vesileyle insanın kendi vücuduyla barışık olup olmadığı da irdelenen dinamikler arasında filmdeki yerini alıyor.
Meme şekillerinin, boyutlarının veya dik duruşlarının kadınlar arasındaki rekabette mühim yer tutabildiğini de bir şekilde idrak ediyoruz.
İki cinsiyetin yakınlaşması mevzubahis olduğunda erkeğin kadın memelerine yönelik kaba yaklaşımı karşı cinsle empati kurma çabasının zayıflığı olarak ön plana çıkıyor. (Oysa eşcinsel münasebetlerde eşinize ilgi gösterirken kendi bedeninizden edindiğiniz tecrübeyi birebir yansıtmanız hiç de zor olmasa gerek.)
Filmde memeler hakkında beyin jimnastiği yaparken meme şeklindeki birçok objenin raflarda olası birer protez halinde teşhir edildiği bir dükkâna da giriyoruz: Yan yana duran iki ampul, iki vantilatör, iki süzgeç, iki tahinli çörek, iki deniz tarağı, iki dart tahtası, iki fes... Sadomazoşist pratiklerde kullanılan muhtelif aksesuarlar da cabası.
Aynı dükkânda, yönetmenin ta kendisi olduğunu anladığımız film kahramanının tercihi, içinde birer kuş olan meme şeklinde iki kafes oluyor. Fakat kafesin içinde çırpınan kuşlar kısa zamanda sütyenin içine sıkıştırılmış memelerin metaforu haline geliyor ve hemen azat ediliyorlar.
Sütyen takmamış kadının meme başlarını göz hapsine almaya meyilli "aç" erkeklerin ortalıkta olduğu dinamiklerde sütyenin mutlak kurtarıcı olarak vazife gördüğü de malum!
Meme deyip geçme
Kadınlık mevzusunun kurcalanması gerektiğini düşünen Marie Valade kadın memesiyle bağdaştırdığımız çok şey olduğunu ifade ediyor.
Memenin kadın bedeninin en sembolik uzuvlarından biri olduğunu ve çekiciliğinin ayrılmaz bir parçası gibi görüldüğünü belirtirken bazıları için cinselliği ateşleyen başlıca unsurlar listesinde müstesna bir pozisyon kapladığını da hissettiriyor.
Meme aynı zamanda, annelik söz konusu olduğu takdirde bir beslenme organına da dönüşüyor. Valade kadının süt üretimini, insan bedeninin ihtiyaç duyduğu gayet mühim bir besin olduğundan mucizevi buluyor.
Fakat meme genelde kanser ile fazlasıyla bağdaştırılan bir organ aynı zamanda. Pandemi yüzünden filmini geniş seyirci kitlesiyle şimdiye kadar ancak online paylaşabildiğini belirten Valade, ele aldığı konunun tartışıldığı platformlarda pek bulunamamış. Fakat kendisiyle temasa geçmiş bir seyircinin memelerini ameliyatla aldırmak zorunda kalışının ne kadar travmatik olduğunu ayrıntılarıyla idrak etmiş:
"Memelerimi çok seviyordum!" (Oysa memeli bir bedene doğmuş bir bireyin onları fazlalık olarak hissedip kurtulmak için neşter altına yatması rastlanan dinamiklerden.)
Filmdeki muhtelif sevimliliklerden biri olarak, normalde maço korsanların eşcinselliğini kamufle etmeye yarayan denizkızı değil de, şirin mi şirin bir deniz oğlanı, deyim yerindeyse rol çalıyor.
Ne de olsa filmin misyonlarından biri alışılagelmiş bakış açılarını değiştirmek, mümkünse altüst etmek, yepyeni olgulara alan açmak.
Gayet zahmetli bir iş olarak bir animasyon filmini hem yönetmek, hem senaryosunu yazmak, hem de yapımcılığını üstlenmek kolay değil tabii ki. Valade yaratıcı bir ekiple, canla başla çalışmış, fakat buna rağmen eserini sadece 7 dakikayla sınırlandırmak zorunda kalmış. Yansıtmak istediği tüm mesajları en etkili biçimde yansıtıp yansıtmadığı tartışılabilir fakat "titalar" hakkında düşünmemize, bilgilenmemize, konuşmamıza ve daha birçok şeye vesile olmuştur sanırım...
Teşekkürler Marie!
(MT/AÖ)