Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) 3.8.2002 kabul tarihli 4771 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" Cumhurbaşkanına sunuldu. Sayın Necdet Sezer bu yasayı onayladı.
"Son uyum yasası" olarak anılan yasa için Cumhurbaşkanlığı'nca yapılan 8 Ağustos 2002 günlü açıklama aynen şöyle:
"Avrupa Birliği'ne uyum yasaları paketi Sayın Cumhurbaşkanımızca bugün onaylanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından gerçekleştirilen bu önemli düzenlemeler karşısında Avrupa Birliği'nin de sorumluluklarının bilinci, gerekli özen ve duyarlılık içinde hareket edeceğine ve Türkiye'nin üyeliğinin olabilecek en kısa sürede gerçekleşmesine yönelik düzenlemelerin aksamadan işletilmesini sağlayacak bir sürecin başlatılacağına inanmaktadır. Avrupa Birliği'nin bu yönde atacağı adımlar Türkiye'nin üyeliğine ilişkin içtenliğinin de ölçüşü olacaktır." Yasa 9.8.2002 günlü ve 24841 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı.
"Uyum Yasaları" olarak adlandırılan bir çok yasanın genel gerekçesinde yazılı olduğu gibi, bu yasa da AB Müktesebatı'nın üstlenilmesi için çıkarılmış olan en önemli yasadır. Çünkü bu yasanın en önemli özelliği önceki uyum yasalarının eksiklerini gideren ve demokrasi denklemlerini yeniden kuran yasadır. Ancak bu yasa veya öncekiler acaba ".. düzenlemelerin aksamadan işletilmesini sağlayacak bir süreç..." başlatılmış sayılacak mıdır? Uyum yasaları arasında denkliği sağlayan bu yasa; aynı zamanda Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin ve hükümet ortaklarının zihniyetini açığa çıkaran turnusol kağıdıdır.
Anayasa'da 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle, temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın ancak yasayla sınırlandırma yapılabileceği kabul edilmiştir. Anayasa Komisyonu'nda yapılan tartışmalarda Anayasa ve Medeni Yasa değişikliklerine atıf yapılmaktadır. Anayasa Komisyonu'nun 2/1020 sayılı Raporunda (TBMM Tutanakları. Dönem : 21. Yasama Yılı : 4 S. Sayışı : 890.) yasanın genel gerekçesinde yazılı olan bu yaklaşım dışında, diğer uyum yasaları gerekçelerinde de yer alan aşağıdaki bölüm 4771 sayılı bu yasanın genel gerekçesinde de yazılıdır.
"Öte yandan, 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan Avrupa Birliği Toplantısı'nda tam üyelik için ülkemizin aday olarak kabul edilmesiyle yeni bir boyut kazanan Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, her geçen gün yoğunlaşmaktadır. Tam üyeliğe giden süreçte hem ülkemizin, hem Avrupa Birliği'nin karşılıklı yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda ülkemizle ilgili olarak 4 Aralık 2000 tarihinde onaylanan "Katılım Ortaklığı Belgesi" nin ardından, 19 Mart 2001 tarih ve 2001/2129 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen "Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı", 24 Mart 2001 tarih ve 24352 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Çağdaş demokrasiler, temel hak ve hürriyetleri sağlamayı hedef alan çoğulcu, katılımcı düşünceye dayanan ve hoşgörü ortamında gelişen sistemlerdir. Çağımızda insan hakları ve temel hürriyetlerin tanınması, evrensel bir ilgi konuşu olmakla kalmamış; bunların güvence altına alınarak aykırı uygulamalardan korunması ve daha ileri düzeyde gerçekleştirilmesi amacıyla bazı uluslararası kuruluşlar oluşturulmuş ve bu kuruluşlar bünyesinde çeşitli uluslararası belgeler kabul edilmiştir. Bu kuruluşların başında, hemen hemen tüm dünya ülkelerini kapsayan Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile demokratik Avrupa ülkelerinin siyasal birliği olan Avrupa Konseyi'nin geldiği bilinmektedir. Konuyla ilgili uluslararası belgelerden en önemlileri, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen insan Hakları Evrensel Bildirgesi ile Avrupa Konseyi bünyesinde imzalanan ve kısaca "Avrupa insan Hakları Sözleşmesi" olarak anılan İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme ve eki protokollerdir."
TÜSİAD raporlarında bulunan ve uyum yasaları olarak adlandırılan diğer yasalarla son yasanın genel gerekçesindeki "durum saptaması" budur. "Yasaların gerekçeleri, Türkiye Sanayi ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) belgelerinden yararlanılarak oluşturulmuştur" da denilebilir. Veya uyum yasaları gerekçeleri yazılırken TÜSİAD belgelerinden yararlanılmıştır...
Meclis'in çalışması takdirle karşılanmalıdır. Ama asıl önemli olan artık, çeşitli yasalarda bir yasa adı altında değişiklik yapılarak on dört yasayı birden değiştirmek yerine uyum yasalarının kendi içinde uyumunu sağlayacak hukuksal temellerin yaşama geçirilmesini istemeliyiz.
Sayın Sezer'in dediği gibi, AB'nin de aksamadan yürütülecek karşılıklı özen ve sorumluluk bilinci ile hareket etmesi gerekiyor. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı gösterilmesini ve korunmasını garanti eden kurumların istikrarı gerçekleştirilmelidir. Kopenhag kriterleri yaşama geçirilmelidir. AB için bu yasa değişiklikleri yeterli görülebilir. Acaba Türkiye için yeterli sayılır mı? (EÖ/BB)