Tarihte olanları anlatmak kolay. Geçmişten geleceğe çıkarımlar yapmak ise bir o kadar zor. Charles Rosenberg AIDS nedeniyle, şimdilerde de David Stone COVID-19 çerçevesinde salgın hastalıkları ve bunların toplum düzeyinde yarattığı etkileri irdelemeye çalışmış (1,2).
Her iki yazar da Nobel ödüllü yazar Albert Camus’un ‘’Veba’’ romanından esinlenmişler.
‘’16 Nisan sabahı Doktor Bernard Rieux, muayenehanesinden çıktı ve sahanlığın ortasında ölü bir fareyle karşılaştı. O anda fazla önemsemeden hayvanı ayağıyla itti ve merdivenleri indi…’’
Fare veba mikrobu taşıyıcısı.
COVID-19’un ise yarasadan insana Wuhan’da bir hayvan pazarında bulaştığı biliniyor. Her iki olay da tabiatın insan önlenemeyen etkisini gösteriyor.
İnsanların ve toplumların sonraki yaklaşımları ise Charles Rosenberg üç perdelik bir trajediye benzetmiş:
Birinci perdede kendine güven, ekonomik çıkarları koruma hissi hakim. Ünlü sinema oyuncumuz Aydemir Akbaş’ın Şubat ayında sarf ettiği ‘’Corona virüsü bizden korksun…’’ mantığını birçok kişi paylaşıyor.
Askere gidenlere yapılan uğurlama törenleri hız kesmiyor. Umreden dönenlerin karantinadan kaçıyor. Yaşlı yurttaşlarımız ilk etapta sokağa çıkma yasağına karşı geliyorlar. Hükümet de ekonomik gerekçelerle ilk etapta AVM’lere giriş yasaklanmıyor. Spor karşılaşmaları seyircisiz oynanıyor, ama sporcular, takım çalışanları, yöneticiler virüs tehdidinde. İtalya’da, ABD’de ve İngiltere’de de aynı yaklaşım hakim.
İkinci perde salgının kapıya çalması; kendini tatmin, irdeleme ve soru sorma dönemi. İnsanlar gerçeklerle yüzleşmeye başlıyor. Korunma önlemi almayan İtalya’da ve tıbbi yetersizliğin olduğu İran’da durumun vahim olduğu, insanların yoğun bakım kapısında nefes nefese bekledikleri haberleri duyuluyor.
Bir ay önce “Koronavirüs benden korksun” diyen Aydemir Akbaş, şimdi ‘’84 yaşındayım, KOAH hastasıyım tabii ki evimde duracağım; herkesi de evde durmaya davet ediyorum’’ diyor. Maskeler karaborsada. Hidroklorokinin iyi geldiği duyuluyor, kinin içeren tonikler marketlerde yok satıyor. Kolonya da karaborsaya düşüyor. Apartmanlar ilaçlanıyor. Doğru yanlış bilgiler ortalıkta dolaşıyor, denenmemiş ilaçlar tedavi umudu oluyor.
Üçüncü perde ise salgının kendisi; daha yüzleşmedik. Ancak bununla ilgili yapılan çok önemli, kapsamlı ve ciddi öngörüler ise ayrı bir değerlendirme konusu…
Sağlık çalışanları dün veba salgınında olduğu gibi bugün de topun ağzında. Veba günlerinde bekar evleri ve fahişeler, AIDS salgınında LGBTl+’lar ön plandaydı, bugün ise Çinliler, ya da tüm çekik gözlüler hedefte.
Son COVID-19 salgınında görülen en önemli fark ise iletişim ve bilgi paylaşımı. İnsanlar ve özellikle bilim insanları bilgilerini, öngörülerini ve tedavi deneylerini tüm bilgi kirliliğine karşın anlık paylaşıyorlar. Virüsün yapısı, bulaşma şekilleri, neden olduğu patolojiler kısmen ortaya çıktı. Tedavide kullanılan ajanlar deneme aşamasında. Aşı ise şimdilik biraz bekleyecek gibi.
Politikacılar açısından ise durum karışık. Domuz gribi esnasında Sağlık Bakanı Recep Akdağ aşı nedeniyle hem muhalefet hem de başbakanından ciddi eleştirilere uğradı. ABD Başkanı Gerald Ford salgın önlemi olarak grip aşısını topluma uygulattı ve sonrasında seçimi kaybetti. Ronald Reagan ise AIDS’i önemsemedi, koltuğunda kaldı. Şimdikilerin yaklaşımları ve sonrasındaki politik gelecekleri ise merak konusu…
KAYNAKÇA
1RosenbergCE.,WhiteDO; What is an epidemic? AIDS in historical perspective. Daedalus 1988;188, 1-17
Jones DS. History in a Crisis-Lessons for Covid