Şimdi yeni bir heyecanla ikinci yarı izleniyor; bazıları ise sadece "dakika ve skoru" sormakla yetiniyor; aslında maçın sonucunu biliyor.
Fox News benzeri milliyetçi Amerikan kanallarının sunucu bayanları, insanların ölüşünü şuh kahkahalarla yorumluyorlar.
Oysa Arap kanallarının ahu gözlü, muhteşem güzellikteki sunucularının yüzünde ise sadece acıyı görüyorsunuz, Arapça bilmeseniz bile yaşananları anlayabiliyorsunuz.
Bütün dünya TV izliyor
Bütün dünya, oturmuş televizyondan izliyoruz: Yoksul görünümlü, ağıldan bozma bir evin kapısı saldırgan güçlerin tekmesiyle açılıyor. Siyah örtüler içinde ince, uzun boyluca bir kadın şaşkınlık ve korkuyla duvara doğru siniyor.
Gözlüklü, miğferlerinin üstünde çubuk olan adamlar bağırarak, üstünde sadece patiskadan yapılmış uzun bir don bulunan kocasının üstüne saldırıyorlar. Kadın şok içinde, kocasını ensesinden tutarak suratını yere yapıştıran bu yaratıkları daha önce hiç görmemiş; konuştuğu dilleri de anlamıyor.
Birden aklına geliyor; bunlar başka dünyalardan gelmiş olmalı... Ama, hani onlar ışıklar saçan uçan daireleri ile gelecek, şeffaf görünümlü masum yüzlerinden gülücükler dağıtıp, zzzt, bıızzt sesleriyle insanlarla ilişki kuracaklardı.
"Mamafih" kocasının ellerini bağlayıp, başına torba geçirdikten sonra onu bir hayvan gibi kamyon arkasına atıp, bir bilinmeze götüren bu yaratıkların görünüm olarak bir dünya insanına benzer halleri de yoktu; sonra... Kocası ne yapmış olmalıydı ki bu yaratıklar onu götürmüşlerdi? Yanında hıçkırarak ağlayan genç kızını hangi teselliyle susturacaktı, ruhundaki izleri nasıl yok edecekti ?
1991 Körfez savaşında
1991'deki ilk Körfez Krizi bize yeni savaş deyimleri öğretti. İlk tanıştığımız "sorti" oldu. Amerikan uçaklarının Bağdat üstüne kaç sorti yaptığını hava tahmin raporu gibi izledik.
Sonra "Seyir füzeleri"nin ( Cruise Missiles) ne denli akıllı olduklarını, çok alçaktan, radara yakalanmadan ve engelleri aşarak hedefi tam isabetle vurduğunu öğrendik.
Adına "Koalisyon" denen işgalci güçlerin, 2003 Mart ayındaki saldırısında ise, bu kez televizyon kanallarındaki eli değnekli paşalarımız devreye girdi. Düşman mevzilerinin "yumuşatılması"dan ya da bilmem hangi bölgedeki birliklerin "minimize edilmesi"nden oradaki askeri güçlerin açılan yoğun ateş ile yok edilmesini anlayacaktık. Yani, canların yok olması, peynir ekmek yer gibi, "yumuşatma" sözüyle belirtiliyordu. "Asimetrik savaş" ise dengeli olmayan güçlerin karşıtlığı demekti
"Embeded" muhabir uygulaması ise müthiş bir yenilikti. Amerika, istemediği haberleri iletmemesi koşuluyla 600 gazeteciyi savaş araçlarının içine koyup, onların cepheden haber geçmelerini sağlamıştı.
"Kiminleysen, ona benzersin " gerçeğine uygun olarak da, adı geçen muhabirlerin koalisyon çıkarlarını kollayacak haberler geçmesi kaçınılmazdı.
İşler beklendiği ölçüde kolay gitmeyip, bunun sonucunda da umulandan çok fazla sayıda sivil kayıp verilince yeni bir deyim ortalıkta dolaşmaya başladı: "To gain hearts and minds"...
Anne babası cennete gitti!
To gain hearts and minds, birisinin "aklı ve gönlü kazanmak" demek.Yani artık, Saddam'ı devirdikten sonra, sıra, canlarına okudukları, kan ve göz yaşına boğdukları insanların kalbini kazanmaya geldi diyorlar....
Öyle zannediyorlar... Gecekondu gibi bir evde, gece uykularındayken bombalanan ve tüm ailesini yitiren, kendisi de tamamen yanmış vücudu ve iki kolu omuz başından kopmuş bir şekilde hastaneye yetiştirilen dünya güzeli 12 yaşındaki Ali Mussa'nın kendilerini affedeceğini umuyorlar, anne babasının cennete gittiği söylenerek avutulan Ali Mussa'nın...
Bağdat'taki hastanelerde ilaç ve hasta yatıracak yer kalmadığı söyleniyor. Güney Irak ise susuzluktan kırılıyor, salgın hastalıklar başladı başlayacak. Savaşın etkisiyle psikolojik yıkıma uğrayacak çocuk sayısının 500 bini aşacağı biliniyor.
Mezopotamya halklarını batılı güçler yıllarca sömürdü. Saddam ise baskıcı rejimi ile kan kusturdu. Ama Irak halkları, insan onurunun bu kadar ayaklar altına alındığı, böylesine acımasız bir saldırı ile ilk kez karşılaştı; üstelik saldırganların onları "özgürleştirmeye" geldiğinin söylendiği bir zamanda...
Ülkemizdeki zalim savaş çığırtkanları, bu görüntüleri olağan "savaş zayiatları" olarak mı değerlendiriyorlar, çok merak ediyorum...(FA/NM)