11 belediye bölgesinde pilot uygulamasına başlanacak projeye göre, 3 yaşındaki bebeler hadlerini bilmezlerse, kayda geçirilecekler. Bundan sonraki hareketleri sosyal uzmanlar, polis ve bilumum ajan tarafından izlenecek ve böylece suç işleme potansiyeli yüksek olan bireylerin suç işlemeleri önceden
engellenecek.
Hangi kriterlere göre fişlenecekler?
Bu fişlenecek çocukların hangi kritere göre fişlenecekleri tam belli değil. Ama yüksek olasılıkla, çevresiyle pek de uyumlu olmadığı uzmanlarca rapor edilen çocuklar kaydedilecekler. Artık bunun içine duvara resim çizmekten, kızların tokalarını çekmeye kadar birçok fiil girebilir.
Üç yaşındaki çocuğun eline silah alıp okulu tarama ihtimali çok az olduğuna göre, kaldırabileceği en uygun ağırlık olarak elindeki plastik G. I. Joe figürünü arkadaşının Barbie bebeğine fırlatan çocuklar falan fişlenecek herhalde. Tabiî bu fişlemenin amacı, çocuğun büyüyünce G. I. Joe'lara karşı çıkmasını engellemek! (G.I. Joe'yu ve Barbie'yi üreten piyasanın hiç suçu yok; cinsiyetçiliğin, militarizmin, mülkiyetçiliğin hiç suçu yok; 3 yaşında G. I. Joe fırlatırsan suç, ama 40'ından sonra bomba fırlatırsan özgürlük, adalet ve demokrasi!) Yoksa, Afganistan'a saldırının baş aktörlerinden Büyük Büyük Britanya'nın (sözcüğü yanlışlıkla yinelemedim!) başka bir amaç için fişlediğini düşünmek pek mümkün görünmüyor.
Blair: "Bu bir devrim"
Blair, bu projeyi "devrim" olarak nitelemiş. Doğrudur, yüzsüzlüğün ve utanmazlığın insanlık tarihine geçecek bir devrimidir. Aslında bir yandan da iyi bir proje! Hala ısrarla öğretmenlerinin, psikologların, pedagogların insanlığa faydalı işler yaptıkları sanrısıyla çırpınanlara ilaç olarak tavsiye edilebilir.
Üç yaşında fişlenmiş bir çocuğun ebeveynleri, anaokulu öğretmenleri, rehber öğretmenleri, sonraki öğretmenleri ve daha sonraki öğretmenleri "fişlenmiş potansiyel suçluyu yakın takibe almış devlet ajanları" olarak çalışacaklar. Amaç toplumun huzurunu korumak. Ve tabiî ki, bireyin yanlış yola sapmasını engellemek.
İngiltere'de, bu projeye en hazırlıksız olan kurum polismiş. Yani eğitim sistemi, kilise, pedagoji, psikoloji ve bilumum -loji ve bunların -logları çoktan hazır ajanlığa. Bireyi yeteneklerine ve ilgi alanlarına göre yönlendiren "özgürlükçü" eğitim siteminin elindeki bu müthiş veri kaynağıyla neler yapabileceğini düşünmek, insanı gerçekten "heyecanlandırıyor"!
Yetenek ve ilgiye göre eğitimin dürüst adı ortaya çıkacak: "Fişe göre eğitim". Bizdeki fişlerle okuma-yazma öğretme ilkel sisteminden, alnındaki fişlerle gözetlenme-şekillendirilme sistemine geçiş...
Öğretmen ajan mı olacak?
Projenin ideal durumu, bu fişlenmiş bebelerin sistemli bir şekilde izlenmesi. Aslında ana-babaları teknolojik harikalarla izleniyor zaten, bir de bu çocuklara ayrı görevlilertahsis edilecek. Polis de işin içinde ("polis"i polislik işlevi anlamında kullanıyorum; bir kurum olarak polisten daha geniş bir alanı kaplayan bir mekanizma). Bundan sonra, en heyecanlı hikayesi "Çocuk kucağıma işeyince, hemen silahıma davrandım..." diye başlayan James Bond maceraları izleyebiliriz. Gülmekten de çatlayabiliriz, trajediden de.
Zaman geçtikçe eğitim ve eğitim ajanları iyice sorgulanır hale geliyor. Tamam, okul mimarisinin nerelerden miras alındığını bilebilirsiniz, öğretmenin sizi iktidarın istediği biçimde şekillendirmek üzere sıranızın karşısına yerleştirdiğini, devletin okulda kafanızı kendi ideolojisine uygun bilgilerle çöp yığını haline getirdiğini, bilmem kaç yıllık eğitim sonunda kafanızda yıkılması zor duvarlar örülmüş olduğunu falan da bilirsiniz. Ama bunlar bilgidir; ilkokuldaki "örtmen"inizin sıcaklığı hafif gülümsemeli hatıraları depreştirir kafanızda yine de.
Peki şu bilgiye, göğsünüzü baskı altına alan bir öfke, göz aklarınızı kızartan bir basınç eşlik etmeden dayanabilir misiniz:
Öğretmenin, seni düzenli olarak kendi hiyerarşik üstüne rapor eden bir kişiydi ve o rapor onaylandıktan sonra bilumum sosyal uzmanlara ve polise ulaşıyordu. Çünkü sen, 3 yaşında fişlenmiştin ve hayatın boyunca bu doğrultuda izlendin. Öğretmenin seni "başına bir şey gelmesin diye" yolun karşısına geçirdikten sonra, seni izleme nöbetini devralacak ajanla (o da bir -log falan olabilir) selamlaşıp seni onun göz hapsine terk ederdi. Öğretmenin bir ajandı, hani şu filmlerde gördüğüne benzer bir ajandı. Seni hep takip etti, rapor etti, kaydetti, ihbar etti.
Bu, salt teorik bir bilgiden daha fazla bir şeydir, değil mi?
Kuşkusuz ki, bu proje öğretmenlerden daha fazlasını "işlevli" kılacak. Ebeveynlerin bile fiilen işin içinde olmaları ihtimali, ailenin tarihsel bir misyon olarak sömürünün temellerinden olmasından biraz daha fazlasını öğretiyor insana. Bir tür 'irade', 'öznellik'. Toplumsal örgütlenmenin bir parçası olarak sömürene ve köleleştirene "yardım-yataklık"tan, fail olmaya geçiş. 'İletken nesne'den ileten özne olmaya...
İspiyoncu irade!
O halde, sana şöyle bir tavsiye verebilirim küçük: Küçükken sakın akranlarına G.I. Joe (ya da moda olan militarist kahraman neyse) fırlatma (yoksa suçlu, yaramaz, ahlaksız olursun), ama büyüyünce G.I. Joe ol (yoksa suçlu, işe yaramaz, vatan haini, ahlaksız, korkak, şerefsiz, terörist vs. olursun). Sen de kızım, küçükken Barbie bebeğinin orasını burasını açıp oğlan çocuklarına gösterme, ama on beşine basınca Britney Spears kasedi al.
İyi tavsiyeler değil mi? Ne yani, "Okula gitme!" mi diyeyim?