Barış ilkesi evrensel bir kazanımdır
Devletlerarası tüm sorunların müzakereler yoluyla, diplomasi kültürünü geliştirerek Barışçıl yöntemlerle çözüleceği İkinci Dünya Savaşı sonrası düzenlenen tüm resmi belgelerde, sözleşmelerde yazılı bir ilkedir.
Yirminci yüzyılda yaşanmış iki büyük felaket- iki dünya savaşı, milyonlarca insanın ölümüne sakat kalmasına milyonlarca ailenin parçalanmasına milyonlarca insanın göç etmesine, doğa tahribine, yaşam alanlarının bombalanmasına kentlerin yıkımına yol açtı. İnsanlık alemi derin acılar, İzleri uzun yıllar silinemeyecek travmalar yaşadı. “Bir daha asla” sloganı bir daha savaşlar olmasın anlamındadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti barış ülküsünün yazılı olduğu tüm uluslararası belgelerde taraftır, bu belgeleri imzalamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler de barış içinde yaşamayı savunmak ve ona göre davranmakla yükümlüdür. Irak’ın işgal edilmesinin Suriye’deki çatışma neden olduğu ölüm yıkım ve göçlerin ne denli derin acılar ve kayıplar yarattığına çok yakın bir tarihte de tanık olduk.
Hekimlik savaşa karşı olmak demektir
Barışı savunmak, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nde (TTB- MK) görev yapan Hekimlik Andı'na bağlı hekimlerin de asli görevidir. Konsey üyelerinim savaşın bir felaket olduğuna vurgu yapan açıklaması nedeniyle gözaltına alınmaları bir skandaldır.
Gözaltılar üzerine TTB Genel Merkezinde, Yüksek Onur Kurulu, tüm üyelerinin katılımıyla bir basın açıklaması yapıldı, Barışı savunmanın savaşa karşı olmanın insanı yaşatma görevinin, toplum sağlığını korumanın hekimlerin ve hekim odalarının ve birliğinin temel görevleri olduğu, anlaşılır ve öz bir şekilde anlatıldı.
Afrin operasyonu ile ilgili bildirge ve bu açıklamalar, tüm insani değerlerin ayaklar altına alındığı, hak ihlallerinin pervasızca yaygınlaştığı “yeni Türkiye” ortamında değerler çıtasını ahlaki ve vicdani seviyesine yükseltmiştir. Toplumu insani duygularla ve ilkelerle, tüm barışseverlerle buluşturmuştur. TTB ortamının ürettiği bu belgeler yazılı ve görsel dokümanlar halinde kamuoyuna sürekli duyurulmalı, anlatılmalıdır.
TTB kamusal bir değerdir
TTB ortamını tehdit etmek karalamaya korkutmaya yeltenmek, yöneticileri hakkında soruşturma açmak nafile bir çabadır. Yarım yüzyılı aşkın bir süreden beri tanık olduğum yöneticileriyle meslek birlikleri platformunda ve insan hakları ortamında hak mücadelesinde ortaklaştığım hekim ortamını tanıyorum.
Hekim ortamını hareket ettiren insani duygu ve düşüncelerdir. Kılavuzları bilimdir. Bilimi de, sağlıkta dönüşüm adı altında rant politikalarını yürütenlerin değil halkın hizmetine sunmak için çaba harcadılar.
Hekimler toplumsal sorumluluğunu üstlenirken sermayeden, devletten ve ona hakim siyasetten bağımsız oldular. Hekimler bu çabalara, zat-ı ali olmak, hükümdar ve sürekli hükümran olmak, saraylarda oturmak, mal mülk para servet saman sahibi olmak için girmediler. Yardıma muhtacın mazlumun yanında oldular. Bu, gönüllü kararlı mütevazı yürekli insani bir yandaşlıktır. Başkalarının haklarını savunmayı önemsediler öncelediler. TTB’ye yönelik operasyona tepki bu nedenle yaygın.
TTB adalet arayanların da örgütüdür, uluslararası alanda da saygındır
Tabip odaları işkence görenlerin hak arama süreçlerinde alternatif raporlar hazırladılar. Doksanlı yıllarda işkence gören Manisalı lise öğrencileri bu raporla işkence gördüklerini kanıtladılar ve işkencecileri mahkum ettirdiler. İşkenceye uğrayanların başvurularını inceleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu raporları geçerli saydı. Birleşmiş Milletler’in resmi belgesi olarak kabul ettiği, pek çok ülkede eğitimi yapılmakta olan ‘İşkencenin etkili bir biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için El Kılavuzu’nun- İstanbul Protokolü’nün hazırlanmasında TİHV ile beraber TTB’nin, Hekimlerin öncülüğü vardır katkıları büyüktür. Hekimlerimize dünyanın da ihtiyacı var. Bu nedenle Uluslararası Hekim kuruluşları, Dünya Tabipler Örgütü, çok sayıda ülkenin Tabip Odası gözaltı uygulamasını anında kınadı, meslektaşlarına sahip çıktı.
Tavsiye
11 Konsey üyesi için Türkiye’yi yönetenlerden hiçbir talebim yok. Savcılardan yargıçlardan onların adaletinden de hiçbir şey beklemiyorum.
Ama yönetenlere bir tavsiyem var. Tabiplerin söylediklerine kulak verin. Daha insani daha sağlıklı daha güvenceli bir toplum yaratma niyetiniz varsa kulak asın. Ruh sağlığına kavuşursunuz. Yüzlerinizdeki kasılmalar, öfke ve nefret görüntüsü yok olur. Azamet ve kibir hastalığından kurtulursunuz.
Mütevazı ve adil olursunuz belki. Belki de Suriye’de öldürdüğünüz insanların sayılarını her gün arttırarak söylemenin bir övünç değil utanç verici olduğunu öğrenirsiniz.
Belki de savaştaki her ölümün bir cinayet olduğunu kabul edersiniz. Belki de kaynaklarımızı İnsan öldürme silahları araç ve gereçleri üretmeye harcamaktan, militarizmden, Emperyalizmin Orta doğudaki jandarmalığına talip olmaktan, yağmasına ortak olma fırsatçılığından, fetih ve cihat stratejisinden vazgeçersiniz.
Tüm Merkez Konseyi üyelerini, tabiplerin demokratik kurallarla seçilmiş meşru temsilcilerini, TTB Başkanı Raşit Tükel’in şahsında, barışı savunma görevini yerine getiren tüm hekimleri ve konsey üyelerini, saygıyla selamlıyorum. (YÖ/HK)