Bu arada Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) nezdindeki imajı da yeniden darbe aldı. Ve kuşkusuz bundan en çok turizm sektörü etkilendi.
Pazartesi günü, Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalya'dan meslektaşlarım alel acele arayıp patlamayla ilgili bilgi ve değerlendirme aldılar.
Salı sabahı da Batı medyasının belli başlı büyük gazetelerinde Marmaris ve Antalya patlamaları geniş bir şekilde verilmişti. Kuşkusuz Batı medyasının bu duyarlığını anlamakla birlikte, bu tür haberlerin es geçilmesini de herhalde kimse savunamaz.
Ne var ki bu oryantalist bakış, çoğu zaman bilgi eksikliği ile de birleşince 'İşte Irak ve Lübnan'da zaten her gün bombalar patlıyor, e Türkiye de o taraflarda bir yerde değil mi, normal, o bölge karışık' diye özetleyebileceğimiz toptancı, kestirme kalıp yerleşiyor Batı basınına.
Turistik bölgelerde patlayan bombalar, Batı basınının kah oryantalizmini kah Kürt meselesi konusundaki sığ anlayışını doğrulayan haberler olarak değerlendiriliyor.
O kadar basit olsa....
Oysa ki iş o kadar basit değil! Hele Batıdaki gibi, mesela Fransa'da Korsikalı silahlı eylemcilerin, ya da İspanya'da ETA'nın, vakti zamanında Kuzey İrlanda'da da IRA'nın benzeri silahlı ya da bombalı eylemleri yaptıklarında, polise şifreli tanıtımdan sonra bilgi verip eylemi üstlenmeleri sayesinde, bu üç örnek de, medya işin hem polisiye hem de siyasal kodlarını nispeten kolay bir şekilde çözebiliyor.
Kendi yerel deneyimlerini başka ülkelere mesela Türkiye'ye uygulamaya kalktıklarında, ne habercilik ne de gazetecilik açısından başarılı olamadıkları için kalıpların tekrarıyla yetinmek zorunda kalıyorlar.
Kuşkusuz bu toptancı yaklaşım Batı medyasına has değil. Salı günkü bazı Türk gazetelerinde de Marmaris ve Antalya saldırıları hemen çok rahat ve tereddütsüz bir şekilde PKK'ye mal edildi, üstelik ortada açık ve net bir üstlenme henüz yok iken.
Türk medyası da her alanda olduğu gibi, bu tür kanlı saldırılarda da olayın ayrıntısını, gerekçelerini, kenarlarını, olası faillerin motivasyonunu, geçmiş deneyimleri filan irdelemeden hemen ve çok kolay bir şekilde yargıya varabiliyor. Türkiye'de PKK'yi suçlamak nasıl olsa serbest hatta teşvik edilen bir edim olduğu için de kimse buna itiraz edemiyor.
Bu cümleden yola çıkıp, 'Marmaris ve Antalya saldırılarının PKK ile kesinkes hiçbir ilişkisi yoktur', demek ne kadar hatalı ise, 'Vardır, yapsa yapsa onlar yapmıştır' demek de en az birincisi kadar hatalıdır.
Gazetecilikte/Habercilikte bir eylemi kimin yaptığını saptayabilmek için yapılması gereken bir dizi işlem, bir sürü de araştırma var. Muhabirlik, polis bültenlerinde yayınlanan bilgileri haber üslubuna koyup sayfaya aktarmaktan ibaret olsaydı, her şey çok kolay olurdu.
Üç zanlı
Marmaris ve Antalya yöresini iyi bilen bir arkadaşım, patlamalardan sonra bana ilginç ve yeni gelen bir bilgi verdi:
" Marmaris ve Antalya'da çok sayıda yabancı özellikle de İngilizler çok sayıda emlak satın aldı. Bunlar emekliliklerini sakin ve huzurlu bir yörede geçirmek isteyen orta sınıf mensubu, Türkiye, özellikle de Ege ve Akdeniz hayranı insanlar. Yabancıların bu mülk alımı bölgede arsa mafyasını harekete geçirdi. Arsa fiyatları son 5 yılda özel olarak olağanüstü bir şekilde yükseldi.
"İngiliz Pound'u ya da Euro üzerinden yapılan bu satışlarda arsa mafyası büyük paralar kazandı. Şimdi bu bombalar patlayınca iki sonuç doğuyor: Mal mülk edinmiş yabancılar rahat ve huzur ararken bombalarla karşılaşınca buraları terk edebilirler ayrıca da vakti zamanında satın almış oldukları malı ve mülkü acil bir şekilde elden çıkarmak isteyebilirler, bu durum da emlak fiyatlarının ucuzlamasına neden olur. İkinci olarak bu bölgeye yeni yabancıların gelmesini, bu yabancıların buradan mal mülk almasını caydırır bombalar.''
Şimdi de işin siyasal kısmına bakalım: Türk medyasında ve kamuoyunda uzunca bir süredir, 'Vatan toprağı karış karış satılıyor' nidaları arasında yabancılara mülk satışı aleyhinde milliyetçi bir kampanya sürdürülüyor.
Her ne kadar Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün resmi rakamlarına göre, yabancıların satın aldığı arazi ve emlak alanı ve sayısı, bu kampanyada öne sürülenin hayli aşağısında olsa da, yabancıların arsa ve emlak satın almasına karşı bir duyarlılık oluşturulmuş durumda.
Kimi "milliyetçi çeteler" için 'Vatan savunması' adı altında böylesine bir bombalı saldırı kampanyası gerçekleştirmesi çok da garip olmasa gerek...
Arsa mafyasının rolü de, bu konuda doğrudan çıkarı olduğu için zanlılar listesinde üst sıralarda.
PKK'nin resmi organlarında 'Turistik bölgelere yönelik saldırı' tehditlerinin yayınlanmış olduğunu hesaba katarsak, PKK de (Hiyerarşik olarak değil) üçüncü zanlı konumunda.
İlginçtir burada, normal koşullarda aslında pek de iyi anlaşamayan üç kesim (Arazi mafyası/Milliyetçi çeteler/PKK) bombalama kampanyasından medet umabilirler, hatta çıkar sağlayabilirler.
Bombayı kim buldu, kim verdi meselesi tamamen polisiye bir ayrıntı. Bu üç kesim birbirlerini kullanarak da böylesine kanlı bir eylem yapabilirler. Arazi mafyası ve milliyetçi çeteler bu tür eylemin nasıl olsa PKK'ye mal edileceğini bilmenin rahatlığı içinde. Tıpkı orman yangınlarında olduğu gibi...
Gazetecinin üretmesi gereken bilgi
Aslında soruşturma, esas olarak polisin görevi. Ancak gazeteciler de - ki ilke olarak her şeyden kuşkulanıp, somut bilgi, belge bulana, bunların arasındaki çapraz ve karmaşık ilişkileri doğru bir şekilde çözene kadar kimseyi itham etmemeleri gereken insanlardır- bu karmaşık olayda daha derin araştırma yapmalılar.
Gazeteci, "gerçeği" arayan insandır, "resmi gerçeği" aktaran değil. Gazeteci, araştırma-inceleme yapan insandır, başkasının bulgularını aktarmakla yetinen kişi değildir. Gazetecinin en büyük hatalarından biri, basma kalıp değerleri tekrarlamak, kah siyasi-askeri-iktisadi iktidarın, kah halkın, toplumun hoşuna giden hazır reçeteleri yeniden üretmektir.
Oysa ki bizde ne oluyor?:
- AKP hükümetini mi eleştirdin?
- Kemalistsin!
- Türk Silahlı Kuvvetlerini mi eleştirdin?
- İslamcı-liboş koalisyonundansın!
- Fenerbahçe yenildi mi?
- Hakem taraf tuttu!
- Ormanlar mı yandı?
- PKK yapmıştır!
- Bomba mı patladı?
- PKK yapmıştır!
"Hakiki Gerçek", "Medyatik Gerçeğe" ayrıca da polise, gazetecilik oynayanlara bırakılamayacak kadar kıymetli ve önemli bir nesnedir! (RD/BA)