Sonuçta yazmamız gerekenleri yazının başında kısaca özetledikten sonra, TRT 6’nın yayın hayatına başlamasının ardından ortalarda dolaşan yanlış verileri düzeltmek ve yapılması gerekenleri kısa da olsa belirmek gerekiyor. Öncelikle “Devlet televizyonunda Kürtçe yayıncılık yapılamaz” şeklindeki söylemin yanlış olduğunu vurgulayalım. Zira TRT devlet yayıncılığı şeklinde değil, kamu hizmeti yayıncılığı modeli çerçevesinde, en azından kamu hizmeti yayıncılığı yapma iddiasıyla ortaya çıkmış bir kurum. Bu yanlışı ortaya koymanın şöyle bir gerekçesi var; Devlet yayıncılığı devletin resmi ideolojisi çerçevesinde kurulan ve onun propaganda aracı olan bir yayıncılık modeli. Bu yayın biçiminde tarafsızlıktan söz edilemeyeceği gibi, yayın kurumunun özerkliğinden, bağımsızlığından da söz edilemez. Kamu yayıncılığı ise kamusal yararı esas alan ve toplumun genelinin çıkarları çerçevesinde, toplum için var olan bir yayıncılık modeli. Kamu hizmeti yayıncılığı, demokratik-hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda tarafsızlık ve siyasetler üstü yayıncılık niteliğine sahip.
TRT kuruluşundan günümüze kadar izlediği yayın politikası, idari ve ekonomik yapılanma ve siyasi otoriteyle ilişkiler açısından, model aldığı kamu hizmeti yayıncılığı yerine fiili olarak devlet yayıncılığını yürütüyor. TRT, kamu hizmeti yayıncılığının temel prensipleri olan, evrensel erişim, azınlıklara hizmet verme, kamusal alana hizmet verme, çeşitliliğin sağlanması, toplumun eğitilmesi, bağımsızlık, kaliteye önem verme ve programcılara özgürlük tanıma gibi ilkeleri bir kenara bırakıp, geçmişten günümüze “ulus-devlet” mantığına kilitlenmiş durumda. TRT, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en hassas olduğu konuların başında gelen “ulus devlet” modelini korumak ve güçlendirmek amacıyla çalışan, devletin çıkarları üzerinde şekillenen siyasal bir obje konumunda bulunuyor. Bu durum 2954 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan genel yayın esaslarına şöyle yansıyor:
"Anayasanın özüne ve ruhuna bağlı olmak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, milli egemenliği, Cumhuriyeti, kamu düzenini, genel asayişi, kamu yararını korumak ve kollamak, devletin milli güvenlik siyasetinin, milli ve ekonomik menfaatlerinin gereklerine uymak.”
"TRT yeniden yapılandırılmalı"
TRT’nin yayın ilkeleri incelendiğinde 5. maddedeki hususların aynen dikkate alındığı, yıllık genel yayın planlarının da bu çerçevede hazırlandığı ve yayın kuşaklarının oluşturulduğu görülebilir. Dolayısıyla kurulduğu günden bugüne egemen ideolojinin propagandasını yapan, yayınlarına “Türk”, “Suni”, “erkek” , “bürokrasi” ve “asker” figürleri egemen olan, çok kültürlülüğü ve çok dilliliği reddeden, farklı kültürel grupları ise tehdit unsurları şeklinde yansıtan TRT’nin bugün Kürtçe yayıncılık yapması önemli bir gelişme olduğu yadsınamaz.
Hatta bu kapsamda TRT 6’nın yayına geçmesiyle başlayan tartışmalar fırsat olabilir. TRT’nin asıl model aldığı kamu hizmeti yayıncılığı çerçevesinde yeniden örgütlenmesi ve yayın düzenini buna göre yeniden planlaması gerektiği üzerinde durulabilir. Bu gelişme, ister Kürt hareketinin uzun yıllar süren mücadelesinin bir kazanımı, ister Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin görsel işitsel mevzuatına uyum çabası, ister AKP’nin yerel seçimlere yönelik yatırımı şeklinde görülsün, çokkültürlülük veya kültürel çeşitliliğin medyada temsilinin tüm boyutlarıyla tartışılması ve çokdilli yayıncılık açısından önemli bir gelişme olduğu kabul edilmeli.
Kürtçe yayıncılık yasallaşmalı
Ancak burada üzerinde özellikle durulması gereken yasallık konusuna dikkat çekmek gerekiyor. Çünkü TRT’nin Kürtçe yayıncılık yapması için daha önce çıkarılan Farklı Dil ve Lehçelerde Yayın Hakkına İlişkin Yönetmelik TRT 6’yı karşılamıyor. Yani TRT 6 hukuken yayın yapabilecek bir durumda değil.
Çünkü, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’da “geleneksel olarak kullanılan farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir” şeklinde değişikliğe gidilse de, sözkonusu yönetmeliğin, “Kamu ve özel ulusal yayın lisansı sahibi radyo ve televizyon kuruluşları, bu dil ve lehçelerdeki yeniden iletim konusu yayınları da dahil olmak üzere; radyo kuruluşları günde 60 dakikayı aşmamak üzere haftada toplam beş saat, televizyon kuruluşları ise günde 45 dakikayı aşmamak üzere haftada toplam dört saat yayın yapabilirler.” ifadesi TRT 6’nın yayın hakkının sadece 45 dakikayla sınırlı olduğunu gösteriyor. Bu nedenle TRT 6’nın ne yazık ki hiçbir hukuki dayanağı bulunmuyor. Kürtçe yayıncılığın yasal dayanaklarının en kısa zamanda oluşturulması ve bu kapsamda yapılan uyarıların bir an önce dikkate alınması gerekiyor.
Diğer yandan özel yayın kuruluşlarında da Kürtçe ve diğer dillerde yayıncılığın önünün açılması için yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Eleştiriler doğru algılanmalı
Kürtçe yayıncılığın yasallığının yanı sıra içeriği de önemli bir konuyu teşkil ediyor. TRT 6, Kürtçe yaptığı yayınlarda devlet otoritesinden ve siyasi ideolojiden ne kadar bağımsız duracak? Yayınlarda tarafsızlığı ne kadar sağlayacak? Kürt kimliğinin ve kültürünün zengin içeriğini yansıtabilecek mi? Popüler kültürün Kürt versiyonunu ekrana taşımanın ötesine geçebilecek mi? Kürtçe yayınlar da diğer yayınlarda olduğu gibi bilgilendirme, toplumsallaştırma, aydınlatma ve eğitim misyonları yerine salt eğlendirme ve zamanı tüketme misyonunu mu üstlenecek? Bu sorular, yayının içeriğine ilişkin ilk akla gelenler.
Bu noktada özellikle Kürtler cephesinde, TRT’nin Kürtçe yayıncılık yapmasına yönelik eleştirilerin doğru algılanması gerekiyor. TRT 6’ya yönelik değil, farklı kültürlerin ve kimliklerin temsil hakkı tanımasına yönelik Anayasal ve yasal güvencelerin bulunmamasına dayanıyor. Kürt sorununu sadece Kürtçe yayıncılıkla çözmek anlayışının yetersiz olduğu ortadadır.
Kürtlerin ve diğer kültürel, kimliksel yapıların barışçıl bir ortamda kendilerini ifade etmelerine olanak sağlanması, varlıkların anayasal güvenceye dayandıracağı ve geliştirme imkânının sağlanacağı düzenlemelerin bir an önce hayat bulması, kültürlerin veya kültürel kimliklerin birbirlerinin karşıtı değil, zenginlik ve çoğulculuk unsuru olarak değerlendirilmesi “Türkiye kültürel çeşitliliği barındıran bir ülkedir” tanımını destekleyecektir. (EK/EÜ)