Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetlerinin durumuna ilişkin her yıl yayımladığı Sağlık İstatistikleri Yıllığını, 2015 yılı için on aydır yayımlamadı. Yalnızca, Eylül ayının son günü, mesainin bitimine birkaç saat kala konuyla ilgili bir Haber Bülteni yayımladı. Bültende yayımlanan bazı verileri ve analiz sonuçlarımızı paylaşmak istiyoruz.
Verilerin gerçekliğini tartışmayacağız.
Bakanlık, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın ilk döneminde sessiz sedasız tanım değişikliğine gitmek de dâhil birçok yolu kullanıp bebek ölümünün büyük bir hızla kendileri döneminde düşürüldüğünü, yurtdışından ortaklar da edinerek, göstermek istemiş bununla birlikte, gerçeğin önemli farklılıklar taşıdığı ortaya çıkartılmıştı.
Bebek ölüm hızını düşürmeyi, tanımı itibariyle, bebeklerimizin birinci doğum günlerini görmeden ölmelerini engellemeyi kim istemez. Ancak bunu sağlayabilmek için eşitlikçi ekonomik ve sosyal politikalarla birlikte sağlık hizmetlerinin parasız olması, herkesin gereksinimi olan hizmeti kullanabilmesi, sağlıkçıların sorumlu oldukları insanların evlerinde, çalışma yerlerinde de ekip olarak hizmet sunabilmesi gerekiyor. ‘Yoksul’ Küba’da olduğu gibi. Nüfus başına Küba’nın iki katına yakın daha fazla gelire sahip Türkiye’de (5880 ve 10830 USD) bebek ölüm hızı Küba’nın yarısı kadar olması beklenirken, bırakın aynı olmayı neredeyse iki katı (binde 4.0 ve 7.6) kadar.
Bizde Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere siyasi iktidar on yılı aşkın bir süredir “bu sorunun nedeni ne, çözümü için ne yapalım” diye sormuyor bile. Aksine sayılarla rezil olmayalım, hemen her şey düzgünmüş gibi görünsün kaygısı ve uygulaması hâkim. Hâl böyle olunca veri düzeltmesi ya da sayılarla oynama gözlerden kaçırılıyor. Bununla birlikte, gerçekle ilgili ipuçları ilgilisinin gözüne acıtmadan batıyor.
Bültendeki verilere göre Türkiye’de bebek ölüm hızı 2015 yılında bir önceki yıla göre değişmemiş. Aynı kalmış. Hem 2014 hem de 2015 yılında ülke genelinde canlı doğan bin bebeğimizden 7.6’sı birinci doğum gününü göremeden ölmüş, kaybetmişiz. Buna karşın, durum ülke genelinde, iller özelinde birbirinden oldukça farklı. Örneğin, Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli, Bitlis, Hakkâri, Muş ve Van illerimizden oluşan ve Ortadoğu Anadolu Bölgesi olarak adlandırılan yöremizde bebeklerimiz arasında ölenlerin payı bir önceki yıla göre yüzde 9.4’lük artış göstermiş ve binde 11.6’ya yükselmiş. Aynı şekilde, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars illerimizi kapsayan ve Kuzeydoğu Anadolu olarak adlandırılan bölgemizde de yüzde 7.8’lik bir artışla binde 11.0’e çıkmış. Verilerin bütününe dikkatlice bakınca bebeklerimizin önemli bir bölümünü birinci aydan daha büyükken, dolayısıyla önlenebilir nedenlerle kaybettiğimizi de görebiliyoruz. Bununla birlikte, anımsamamızda yarar var; bu rakamların her biri bir tane bebeğimiz. Her birini büyük hayâllerle aylarca karnında taşıyan ve doğuran bir annesi var, ailesi var. Anlatmaya yeter mi bilinmez ama her biri canımız, ciğerimiz.
Bakanlığın 2015 yılı tamamlandıktan on ay sonra paylaştığı verileri bazı analizlerle de değerlendirdik. Örneğin hız oranı hesaplayarak Türkiye’nin bölgeleri arasında bebek ölüm hızı farkının varlığını ve düzeyini inceledik. Türkiye’de 2014 yılında bebek ölüm hızı en iyi olan bölge (Doğu Marmara, binde 5.4) ile en kötü olan bölge (Güneydoğu Anadolu, 11.6) arasındaki fark 2.15 kattı. Diğer bir ifadeyle, 2014 yılında Doğu Marmara Bölgesi’nde (2014 yılında bebek ölüm hızı en iyi olan bölge) birinci doğum gününü göremeden ölen bir bebeğimize karşılık, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde (2014 yılında bebek ölüm hızı en kötü olan bölge) 2.15 bebeğimiz öldü. Bu durum 2015 yılında, 2014 yılına göre yaklaşık binde 2’lik bir artış gösterdi. Türkiye’de bebek ölüm hızı en iyi olan bölge (Batı Marmara, binde 5.3) ile en kötü olan bölge (Ortadoğu Anadolu, 11.6) arasındaki fark 2.19 katına yükseldi.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1994 yılında paylaşılan sağlıkta eşitsizliklerin gösterilmesine ilişkin bir başka hesaplama daha var. Amaç önlenebilir olan, diğer bir ifadeyle, pisipisine ölümleri hesaplamak. Hesaplamanın adı, topluma atfedilen risk. Topluma atfedilen risk hesaplanarak, sağlık hizmetlerine doğrudan müdahale etmeden, yalnızca toplumsal eşitsizlikleri ülke geneli için durumu en iyi olan bölgenin seviyesine düşürebildiğimizde ölmüş olan bebeklerimizin ne kadarının ölümünü önleyebilecek olduğumuzu ortaya koyuyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilerini kullanarak yaptığımız hesaplamada bebek ölümleri için 2014 yılında topluma atfedilen riski yüzde 28.9 olarak hesapladık. Başka bir ifadeyle, Türkiye’de 2014 yılında ölen her yüz bebeğimizden yaklaşık 29’u önlenebilir nedenlerden, yani pisipisine ölmüş. Ancak, bebek ölüm hızı aynı kalsa da pisipisine ölümler, 2015 yılında bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 5 artarak yüzde 30.3’e yükselmiş.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 2015 yılı sonunda gerçekleşen ve sandıktan çıkmış-seçilmiş başbakan ile bazı bakanların değiştirilmesiyle sonuçlanan ‘hükümet-başbakan darbesi’ sonrasında ikinci defa yeniden Sağlık Bakanı oldu. Bugünlerde de hangi personelin hangi bankada hesabı var, hangi sendikaya üye vb. kriterler üzerinden cadı avı yürütüyor. Yerlerine acaba kimleri atıyor, alıyor ayrı bir soru. Fakat bebeklerimiz pisipisine ölmeye devam ediyor. Kendisine bu aşamada açık çağrımızı, “cadı avından vazgeç, bebeklerin pisipisine ölmesiyle, esas işinle ilgilen” olarak iletiyoruz. (OH/HK)
- Bu yazı Türk Tabipleri Birliği’nin Toplum ve Hekim Dergisi’nin Evrimsel Tıp sayısının (Temmuz- Ağustos 2016) hakem Kurulundan yazısından alınmıştır.