Katıldığı Türkiye ve dünya festivallerinin çoğunda ödüllere boğulan Tepenin Ardı sonunda sinemalarda genel gösterime girdi.
1974 doğumlu yönetmen Emin Alper hem aldığı geleneksel aile terbiyesi hem de sağlam eğitimi sayesinde alçakgönüllülüğünü korumakla kalmadığı gibi, samimiyeti ve pratik zekâsıyla gelecekte sinema dünyasına yeni inciler kazandırma konusunda pek zorlanacağa da benzemiyor.
İnsan Hakları Haftası'nın kutlandığı bu günlerde Avrupa Birliği (AB) ise memleketin 10 şehrinde düzenlediği sinema günlerinde hantal ve ikiyüzlü doğası yüzünden etkili bir program sergilemekte zorlanırken Documentarist "Hangi İnsan Hakları" sorusuna gerçek anlamda cevap aradı.
Hastalıklı erkek ilişkileri
Tepenin Ardı Karaman'ın dağlık bölgesinde üç kuşak erkekten müteşekkil bir aileyi mercek altına alıyor. Otoriter dedeyle oğlu arasındaki iletişimsizlik, babanın oğullarıyla olan sığ ilişkisi, birbirlerine söyleyemedikleri, geçmişin travmalarıyla yalan ve güvensizlikten kaynaklanan tedirginlik sağlıksız bir toplumun mikro-yansıması gibidir. Yanlarında çalışan köylü aileyle emir-komuta ve çıkar ilişkileri manzarayı tam anlamıyla taçlandırır, fakat esas meseleleri kötücül duygularını kanalize ettikleri "öteki"dir.
Tepenin ardında yaşayan ve kendilerinden farklı olan yörüklere besledikleri nefret, düşmanlık ve agresif duygular kendi aralarında halledemedikleri meselelerin bir dışavurumudur aslında.
Sevgiden nasibini almamış ve kadına ihtiyaçlarını gören ikinci sınıf bir varlık muamelesi yapan hastalıklı fertler kendi insanlıklarını sorgulayacaklarına tepenin ardındakilere kaba kuvvetle müdahaleyi uygun görürler, günahları ancak bu şekilde örtülebilecektir.
Emin Alper'in başarısı
Karaman'ın Ermenek ilçesinde büyüyen yönetmen filmini çektiği coğrafyaya tam anlamıyla hâkim olduğundan kendimizi olayın içinde hissetmekte herhangi bir zorluk çekmiyoruz. Senaryo ve diyaloglar bize gerekli tüm verileri abartıya kaçmadan sağlıyor, tedirginlik oyuncuların da katkısıyla birebir yansıtılıyor, alegorik yapı tüm Türkiye'yi ve Kürt meselesini anlatır hale geliyor.
Emin Alper filmin biyografik olmadığını söylese de anılarındaki karakterlerden yararlandığını ifade ediyor. Ortaokulu okumak üzere Konya'ya göç ettikten sonra lise eğitimi için Ankara, üniversite için ise İstanbul'a geçmiş olan yönetmen yıllar sonra memleketine film çekmek için dönmüş ve Ermenek'in tarihî dokusunun betonlaşmadan nasibini aldığını fark ederek üzülmüş. Gençliğinde sanatsal dürtülerini en yoğun şekilde dışa vurabileceği merkez olarak gördüğü İstanbul'un günbegün İstanbul olmaktan çıktığını da biliyor.
Katıldığı birçok festival arasında Selanik Film Festivali'ne özel bir bağlılık duyduğunu, filminin bitirilmesini sağlayan ortak yapımcıyla bu festivalde karşılaştığını, ayrıca eşinin de Selanikli olduğunu sevinçle ifade ediyor.
Filminin evrensel bir derdi olduğunu ve gelen eleştiriler içinde en çok Yunan tragedyası derinliği taşıdığı gözlemini sevdiğini söylüyor. Üzerinde şu anda çalıştığı senaryonun politik ve psikolojik bir gerilim olduğunu, daha bireysel olan başka bir taslağın da yine psikolojik yapısıyla öne çıktığını belirtiyor.
Emin adımlarla ilerleyen sinemacıya başarılar dilerken aşağıda aldığı ödüllerin listesi bulunan Tepenin Ardı'nı İstanbul talanından fazlasıyla etkilenen İstiklal caddesindeki Beyoğlu Sineması'nda seyretmenizi tavsiye ederim. Olay yerinde bulunarak hem mücadeleye katkıda bulunmak hem de multi-kültürel yapıya saygılı olduğunu iddia edip şehrin "gâvur" geçmişinden geriye kalanları yok etmekten imtina etmeyen yönetime varlığınızı hissettirmek faydalı olacaktır.
AB'nin hangi insan hakları?
Her ne kadar programında Fatih Akın'ın Cennetteki Çöplük belgeseli gibi etkili bir yapım olsa da AB'nin İnsan Hakları Film Günlerinde gösterilen eserlerin çoğu duygusal yapılarıyla sanki amacını ıskalar gibiydi.
Yıllarca Türkiye'ye azınlıklar, işkence, basın özgürlüğü gibi konularda baskı yapan AB görmezden geldiği bugünkü durumu bazıları ikinci sınıf, bazıları daha önce zaten gösterilmiş bayat filmlerle bertaraf edebileceğini düşündü herhalde.
Beyoğlu'nun kapanmayan ama kimliğini çoktan kaybetmiş olan steril Fitaş sinemalarındaki bir salonu tutan AB temsilcileri mekâna buruşuk da olsa biri Türkiye'nin, diğeri Avrupa Birliği'nin olmak üzere karşılıklı iki bayrak asarak seyircilerin gözünü boyamayı bile denedi.
Oysa Aynalı Geçit, Tütün Deposu, Cezayir, Dutch Chapel ve Salt Beyoğlu gibi salonları kendine mekân edinen Documentarist semtin ve şehrin nabzının attığı mevzubahis merkezlerde zıpkın gibi yapımlarla insan haklarının bir kez daha sorgulanmasını sağladı.
Faili Dewlet
Yönetmenliğini ve sinematografisini Veysi Altay'ın yaptığı Faîlî Dewlet yıllardır kullanılan "faili meçhul" deyimini tekrar düşünmemiz gerektiğini hatırlattı. Belgeselin sonunda beliren, en başta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın dahil olduğu tablo 1990 ile 1995 arası Kürdistan coğrafyasında yaşanan gözaltında işkenceli sorguların, helikopterden atılmaların, asit kuyularında yok edilmelerin ya da kalorifer kazanlarında yakılarak katledilmelerin resmiydi.
Cesur Veysi'nin dolambaçlı olmayan ve söylemek istediğine odaklanan sinematografik dili filmin gösterimi sonrasında yapılan soru-cevap kısmına da yansıdı.
Özellikle Şırnak ve Cizre'de Jitem ve Hizbul-kontra gibi devletin dışındaymış gibi görünen ama silahını, parasını ve gücünü devletten alan paramiliter güçlerin yaptıkları gözümüze sokuldu, kayıp yakınları, katliamlarda yer almış itirafçılar ve Diyarbakır'da devam eden Cemal Temizöz davasının avukatıyla yapılan röportajlarla döneme ait arşiv görüntüleri, gazete fotoğraf ve manşetleri seyredenleri o karanlık döneme sürükledi.
Özellikle Kürtlere uygulanan baskının şekil değiştirerek de olsa varlığını tüm şiddetiyle sürdürdüğü memlekette durumun gizli kalmaması ve en başta AB olmak üzere tüm dünyaya hızla duyurulması elzemdir. (MT/AS)
Tepenin Ardı'nın bugün itibariyle ödül listesi:
Berlin Film Festivali (Almanya): Caligari Film Ödülü, En İyi İlk Film dalında Özel Mansiyon
İstanbul Film Festivali: Ulusal Yarışma: En İyi Film, En İyi Senaryo, FIPRESCI Ödülü
Taypey Film Festivali (Tayvan): Yeni Yetenek Yarışması Jüri Özel Ödülü
Karlovy Vary Film Festivali (Çek Cumhuriyeti): NETPAC En İyi Asya Filmi Ödülü
Saraybosna Film Festivali (Bosna Hersek): Jüri Özel Ödülü
Paliç Film Festivali (Sırbistan): En İyi Film
Osian Cinefan Film Festivali (Hindistan): En İyi İlk Film
Batum Film Festivali (Gürcistan): En İyi Yönetmen
Malatya Film Festivali: En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu (Tüm Erkek Oyuncular), SİYAD En İyi Film Ödülü
Asya Pasifik Film Ödülleri (Avustralya): En İyi Film