Okulların kapanmasıyla sınıf ve okul öncesi branştaki yaklaşık 258 bin öğretmen, üç hafta sürecek "hizmetiçi eğitim"e alındı. Hizmetiçi eğitim, 29 Haziran 2012 tarihinde sona erecek.
Uzaktan ve yüz yüze gerçekleştirilecek eğitimler, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in video konferans sistemi üzerinden yaptığı konuşmayla başladı.
Eğitim Sen üyesi öğretmenler, bulundukları okullarda Milli Eğitim Bakanı Dinçer'in konuşmasını dinlemeyerek hizmetiçi eğitimi protesto etti.
Çünkü öğrenciler tatile tedirgin girdi. Okula yeni başlayacak olanların da okullu olma heyecanı yerini belirsizliğe ve kaygıya bıraktı. Milyonlarca öğrenci velisi kendilerinin mağdur edileceğini düşünüyor. Okul yönetimleri sürüklenme haline suskun ve çaresiz bir biçimde bakanlıktan gelen talimatlara iradelerini teslim etmiş durumda. Yüz binlerce öğretmen ise hem öfkeli hem tedirgin hem de kaygılı.
Uygulanacağı söylenen yeni müfredat programı ortada yok. Öğrencilerin okul seçme hakları ellerinden alınmış. Bilimsel ve pedagojik verilerle eğitime yaklaşım yerini günübirlik uygulamalar bırakmış. 4+4+4 sisteminin yarattığı kargaşa ortamı böyle bir fotoğrafı ortaya çıkartıyor.
Yeni bir sisteme geçişte yaşanabilecek olan sıkıntıların ötesinde bir durum sözkonusu. Bugün Bakan, telekonferanslarla eğitimcilere doğrudan seslenerek eğitimin sorunlarını çözeceğini düşünüyor. Ancak, önce eğitim sisteminin temel taşı olan eğitim emekçilerini, öğrencileri ve velileri devre dışı bırakan, her fırsatta eğitimcileri küçümseyen bakan, böyle gösterişli uygulamalarla mevcut sorunları çözemez.
Üstelik bakanlık bu uygulamaya da hizmet içi eğitim adını veriyor. Aslında yapılan hizmet içi eğitim değil, yıllardır sürdürülen bildik hikâyenin devam ettirilmesi.
Eğitim Sen yıllardan beri eski sistemin niteliksiz bir eğitim programına sahip olduğunu zaten söylüyordu. Şu anda da değişen hiçbir şey yok. Çünkü aynı program devam ediyor. Uygulanmakta olan eğitim sistemi ayrımcı, asimilasyoncu, bilimsel nitelikten uzak, milliyetçi ve cinsiyetçidir.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin tek yaptığı, eski niteliksiz eğitim sistemine, seçmeli kuran dersi ve imam-hatip ortaokulları eklemek oldu. Sorun eskisine göre daha fazla büyüdü. Eski sistemin kafa yapısı ve eğitim programı ile yeni bir sistem kurulabilmesi mümkün değil. Kurulmaya kalkışılırsa da o sistem yeni olmaz.
Uygulamayı durdurun
Uygulamaya geçmeden çöken bir sistemin altında kalırsınız. Bakanlar kurulu, bu yasayla ilgili olarak bir yıl uygulamayı durdurma yetkisine sahip. Uygulamayı bir yıl erteleme hakkını kendine tanıyan siyasi iktidar, anlaşılan o ki ortaya çıkabilecek sorunları düşündüğü için bu yetkiyi almış. Şimdi bu yetkiyi kullanmalı. Çünkü şimdiden çökmüş ve zorlamalarla uygulanmak istenen bir sistemle karşı karşıyayız.
Bakanlar kurulu yasayı bir yıl erteleme hakkını kullanarak süreci durdurmalıdır!
Bir yıllık zaman diliminde sağlıklı, demokratik ve katılımcı bir tartışma süreci sonucunda eğitim sistemini yeniden değerlendirme ve gerçek anlamda bilimsel kriterlere uygun, nitelikli, kamusal, laik bir niteliğe kavuşması için yeni bir dönem başlatılabilir.
Aksi takdirde, ortaya çıkan bu kaotik ortam içersinde sürüklenme hali devam edecek.
Biz eğitimciler, eski eğitim sistemine dönülmesini asla istemiyoruz. Yeni diye ifade edilen sistemin de yeni olmadığını ve yanlış olduğunu düşünüyoruz. (SE/HK)
* Sami Evren, 2-4. dönem KESK Genel Baskanı