Önce öğrenci ve işçi liderlerini, sonra aydınları hedef aldılar. Cahit Orhan Tütengil, Bedrettin Cömert, DİSK Genel Sekreteri Kemal Türker, kaçırılıp işkence ile öldürülen 7 TİP'li öğrenci ve İstanbul Üniversitesinde güpegündüz üzerlerine bomba atılarak katledilen onlarca öğrenci, o dönemden ilk aklıma gelenler. İşte Bedri Koraman'ın karikatürü tam o dönemde yayınlandı.
O güne kadar bağlı tutulan yedek güçler sokağa salınmıştı. Bu katliamları sağcıların yaptığı apaçık kanıtlarıyla ortaya çıktığı halde, 12 Eylül 1980 darbesi solun üzerine balyoz gibi indi. Sivil faşist çetelerin yarım bıraktığı kirli işi, Kenan Evren ve şürekası üstlendi.
Bugün kimi "aydın"lar bellek kaybına uğramış görünüyor. MHP'nin değiştiğinden, AKP'nin demokratlığından söz ediliyor. Mersin ve Trabzon'daki olaylardan sonra 200 aydının yumuşak bir dille kaleme aldıkları bildiriye bile tahammül edemeyen ve onları "Evlerinizde oturun, bu işlere karışmayın" diye tehdit eden Susurluk sanığı Mehmet Ağar'ın beyanatları alkışlanıyor.
Trabzon bir dönüm noktası mı?
12 Eylül 1980 darbesinden sonra iktidar ortaklığı, bakanlık ve milletvekilliğiyle ödüllendirilen 'ülkücülere', derin devlet 25 yıl sonra yeniden ihtiyaç duyuyor. Ve Bedri Koraman'ın otuz yıl önce çizdiği karikatürdeki gibi kurtların ipleri çözülüyor. Mersin'deki bayrak olayını abartıp krize dönüştüren bu güçler, Trabzon'da yasal haklarını kullanıp bildiri dağıtan dört genci parçalayıp öldürmeye kalkıyor. Arkasından Sakarya'da basın açıklaması yapmak isteyen bir gruba linç girişimi ve diğer saldırılar.
Trabzon turnusol kağıdı işlevi görüyor. At izinin it izine karıştığı ülkemizde, Trabzon'daki linç girişimine bakış ve ilk tepki foyaları meydana çıkarıyor. Öyle ya, Felluce ve Filistin direnişini selamlamak kolay; derin devlet rahatsız olmaz. Gelin, demokratlığınızı Trabzon'da, Mersin'de, Diyarbakır'da gösterin. Aradan bunca zaman geçmesine karşın hâlâ hayâsızca Mersin'de, Trabzon'da bayrak yakıldığı yalanını söylüyor satılık kalemler. Halkı göreve, yani linçe davet ediyorlar.
Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, kurt işareti yapıp örgütlü linç girişiminde bulunan 'ülkücülerden' söz etmek yerine, F Tipi cezaevlerini protesto etmek amacıyla bildiri dağıtan beş gencin Türk milletinin huzurunu bozduğundan, bunun üzerine halkın milli tepkisini ortaya koyduğundan söz ediyor.
Gerçek ortaya çıktığı halde kimse özür dilemiyor, asıl suçlular yakalanmıyor, hükümet kendi koyduğu ve savunduğu yasalarını uygulamaya yanaşmıyor.
Biz bu filmi ve bu karikatürü daha önce görmüştük
Oysa herkes biliyor ki, bu "milli refleksler" daha önce Çorum'da, Maraş'ta ve Sivas'ta yaşanmış ve yüzlerce insan katledilmişti.
Oysa herkes biliyor ki, Türkiye genelinde bir milyondan fazla insanın katılımıyla gerçekleşen Nevruz kutlamaları bir iki münferit olay dışında barış ve bayram havası içinde geçti. Ve DEHAP'lılar Mersin'de iki çocuğun bayrağa saldırısını açık biçimde kınadılar.
Oysa herkes biliyor ki, daha birkaç gün önce Konya Ülkü Ocaklarında yapılan aramada on kadar tabanca, üç bıçak, sopa ve işkence aletleri ele geçirildi. Yani "ülkücüler" yeniden silahlanmaya başlamıştır.
Oysa herkes biliyor ki, halktan, halkın tepkilerinden dem vuranlar bir gün olsun işçiden, memurdan, köylüden, yani emekçiden yana olmadılar. Sermayenin çıkarlarına hizmet ettiler.
Oysa herkes biliyor ki, bütün bunlar, ırkçı saldırılara zemin hazırlayan komplolardır. Pabuçlarının dama atıldığını düşünen biraz Amerikancı, biraz da ulusalcı güçlerin siyaset sahnesine yeniden çıkmak için yaptıkları gövde gösterisidir.
Oysa herkes biliyor ki, bu saldırıların amacı vatanı, milleti, bayrağı korumak değildir. İncirlik üssü ülkemizde kurulurken, 6. Filo'nun askerleri denize dökülürken, Irak'ta askerlerimizin başına çuval geçirilirken bu sahte vatanseverler ortada yoktular. Onur, vatan ve bayrak için sokaklara dökülmediler.
Bilenlerin çoğu konuşmuyor. Konuşanların çoğu yalan söylüyor. 'Demokrat' geçinen gazeteciler, politikacılar, 'aydınlar', savcıları göreve çağırmak yerine, kurt işareti yapıp, kan istiyoruz diye bağıran gözü dönmüş linç girişimcilerini dolaylı olarak destekliyor.
Gerçekleri konuşup yazanlar, ülkemizin yeniden karanlık, bulanık bir mecraya girmesini istemeyenler hala azınlık. Ve bu azınlık önce hükümeti sağduyulu olmaya çağırıyor. Taşlar bağlanıp kurtlar ininden çıktıktan, aba altından sopalar gösterildikten sonra, gecikmeli olarak devletin zirvesi, aydınların bir bildiri ile dikkat çektiği, Mersin'de başlayıp Trabzon'da devam eden gerilime karşı sağduyu çağrısı yapıyor.
Biz bu filmi ve bu karikatürü daha önce görmüştük... (AO/TK/EÜ)