Bir süredir kanserle savaşan dostum, yoldaşım Hasan Mantıcı 22 Haziran'da hayatını kaybetti. Üzgünüm. Öncelikle eşine ve kızına ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum.
Hasan Mantıcı’nın kısa bir süre önce yayınlanan “Filistin Güncesi” adlı kitabına yazdığım önsözden bir bölüm aktarıyorum:
“78 kuşağının Filistin durağının, belki de en önemli kitabının, 1982’de Beyrut’ta yolumun kesiştiği Hasan Mantıcı tarafından yazıldığını öğrenmemdir. 'En önemli' diye altını çiziyorum zira aynı süreci yaşayan 78 kuşağından bazı arkadaşların yazdıklarının doğruluğunu, değerini, biz, 'o dönemde orada olanlar' biliyorduk.
"Ancak sözünü ettiğim anı-roman türünde kitaplar, bilimsel çalışmalar için kaynakça oluşturmuyordu. Mantıcı bu arkadaşların yazdıklarını da belgelerle -gerçek isimlerin tanıklıklarıyla tamamlamış- kanıtlamış oldu. Ayrıca benim '12 Eylül ve Filistin Günlüğü' adlı kitabımda yayınladığım, 'İsrail’e karşı savaş sürecinde hayatını kaybeden Türkiyeli devrimciler' listesine önemli bir katkı sundu. Ulaşamadığım isimleri buldu.
"12 Eylül faşizminin ve İsrail siyonizminin ortak cinayetleri sonucu katledilen yoldaşlarımız (İsrail’in dolaylı engelleme girişimlerine ve 12 Eylül devamcılarının unutturma gayretlerine rağmen) yasal bir kitapta daha anılmış oldu. Bu bilgiler, illegal örgüt broşürlerini, internet yazışmalarını aşıp dünya kütüphanelerine ulaştı. Sadece bu nedenle bile Mantıcı’ya 'eline sağlık' demek gerekiyor. (…)
Mantıcı’nın çeyrek asır sonra bulup benimle (kitap yayınlanmadan önce) paylaştığı günlüklerini okurken, belgeleri incelerken bunların kitaplaşması gerektiği konusunda ısrarcı olunması gerektiğini anladım. Zira tarih, resmi tarihin dışındaki gerçek tarih, ancak böyle yazılırdı.
Benim de bu konuda yayınlanan kitabım, aynı amaca hizmet ediyordu. Bu bir ödevdi. Diğer yandan çoğu bugün yaşamayan insanların sesleri, anıları, tanıklıkları, fotoğrafları neredeyse çeyrek yüzyıl sonra bu kitap aracılığıyla gün ışığına çıkacaktı. Bu ikinci ödevdi. Ve bu kitap sayesinde, ‘modern’ dünyanın en önemli ayıplarından biri, yani Filistin sorunu, yeniden gündeme gelecekti. Bu da üçüncü ödevdi.
Hasan Mantıcı kitabına, “Kavgamın kenti: Beyrut, Kavgamın ülkesi: Lübnan” adını vermek istemişti. Ama kitap karşımıza: “Filistin Güncesi – Türkiye Devrimcilerinin Enternasyonalist Mücadelesi” adıyla çıktı. Aslında Mantıcı’nın kavgası, doğup ilk gençliğini yaşadığı Tekirdağ’da başlamış.
Çocukluk yıllarında emek – ekmek kavgasına girmiş, sonra devrimci mücadeleye atılmış. Ve o hep ezilenlerin safında yer almış. Emekçilerin, ötekilerin, mazlum halkların. Ülke dışına çıkınca da, Suriye’de görece daha güvenli bir ortamda kalmayı değil, Filistin kamplarında İsrale karşı savaşta kalmayı tercih etmiş. Bu seçimle sürgün yıllarına bir anlam ve amaç katmaya çalışmış…
Hasan Mantıcı, benim ve Faik Bulut’un önsöz yazdığımız kitabında dostluğumuzu şu cümlelerle betimlemişti:
“Adil Okay’la karşılaşma. Her hafta Beyrut’a birden fazla kez gidiyordum. Yine Beyrut’a gittiğim bir gün Filistinlilerin bürosunda Faik yoldaşla karşılaştım. Komutandan izin alıp Faik’le birlikte Beyrut’un meşhur caddesi olan Al Hamra’ya gittik. Cadde de gezerken çocuk yüzlü bir gençle karşılaştık, Faik’le öpüştüler. Ayaküstü biraz konuştuktan sonra, cadde üzerindeki pastaneye girdik, (savaş içinde bu pastane önünde bomba yüklü bir araç patlatıldı, pastane yerle bir oldu ve çok sayıda insan ölmüştü) yaklaşık bir saat oturduktan sonra ayrıldık. (…) Adil Okay ile yıllar (25 yıl) sonra karşılaştım. Adil’le birlikte İsrail’in Gazze’ye saldırıları ve Mavi Marmara olaylarından sonra ne yapalım diye tartıştık. Ortak çalışmamız sonucu 2011’de Filistin kamplarında kalan bir grup 68’li ve bir grup 78’li olarak ortak bir basın açıklaması düzenledik. Adil ayrıca İzmir’de konuğum olmuş ve bizi onurlandırmıştı.”
Hasan erken gitti. Ama son ana kadar umut doluydu.Sevgi doluydu. Gelecek güzel günlere olan inancını koruyordu. İstikrarlı çizgisini hiç bozmadı. Türkiye’ye döndükten sonra bir yandan çalıştı, otobüs şoförlüğü yaptı bir yandan da siyasal mücadele içerisinde yer aldı. Baş eğmedi. Başı eğilenlere yol gösterdi, örnek oldu.
Öncelikle Türk, Kürt, Arap ve Filistin halklarının başı sağolsun. (AO/NV)
* Bu yazı daha önce Adil Okay'ın sitesinde yayımlandı.