Awwad'ın mektubu şöyle:
"İstilanın 15. Günü. Çok yorgunum. Aslında herkes benim gibi. Ramallah, Beytüllahim ya da Beit Sahor'da olmak fark etmiyor.
Benim doğduğum ve yaşadığım yer Beit Sahour. 5 yıldır Ramallah'ta çalışıyorum ama ikinci intifadaya kadar her gün Beit Sahour'dan gidip geliyordum.
İkinci intifadayla birlikte bu imkansız hale geldi. İnsanın geçmek zorunda kaldığı o kadar çok kontrol noktası var ki... Filistinliler ancak Kudüs ve yerleşimcilerin oturduğu yerlerin çevresindeki ara yollardan seyahat edebiliyorlardı.
Sürekli sokağa çıkma yasağı
Ailemi görmek için kaç kontrol noktasına rastlayacağına bağlı olarak iki ila dört saat arasında bir yolculuk yapmam gerekiyordu. Aslında, üç değişmez kontrol noktası var ama mobil kontrol noktalarının sayısı belli değil.
Beit Sahour'da Beytüllahim'in istilasından sonra sürekli sokağa çıkma yasağı var. Ailem şehirde fazla tank görmediklerini söylüyor. Tank olarak, sadece, Beytüllahim'e gitmek üzere şehirden geçenleri görmüşler.
Yine de, hiç kimse evden dışarı çıkmaya cesaret edemiyormuş ama ortalıkta hiç tank görünmeyince sokağa tek tük çıkanlar da olmuş. İstilanın başından beri her gün ailemle telefonda konuşuyorum. Bugün, kötü haberler aldım. Şehirde biri vurulmuş, arkadaşım Sona kimin ateş açtığını görmüş, bana neler olduğunu anlattı.
İki tank geliyor
Sona, tankların uğramadığı şehrin merkezinde yaşıyor. Bugün pencereden dışarıya bakarken iki tankın geldiğini, birkaç dakika sonra da askerlerin tanktan çıkıp bir binaya doğru koştuklarını görmüş.
Binanın sahibi Atalah Al-Haiek. Askerler ellerinde haritayla belirli bir şey arıyor gibiymişler, 10 dakika sonra binadan çıkmışlar, arkadaşım o ana kadar herhangi bir ateş sesi duymamış.
Atalah geliyor
Askerler tanklarıyla ayrılmak üzerlerken tepeden aşağı doğru sivil bir araba inmeye başlamış. Araba biraz duraksadıktan sonra küçük bir ağaçlıklı yola doğru sapmış ve orada park etmiş. Daha sonra, şoför tanklara doğru ilerlemeye karar vermiş, çünkü tank da ona yönelmiş.
Arabanın şoförü binanın sahibi Atalah. Araba durmuş, Atalah'ın kardeşi arabadan inerek arabanın yanında ellerini havaya kaldırarak beklemeye başlamış. Askerlere bir zarar vermeyeceklerini göstermek ister gibi...
7 kurşunla
Birkaç saniye sonra, tanklardan birinden arabaya ateş açılmış, Atalah hemen ölmüş, kardeşi kendini kurtarmak için en yakındaki bahçeye koşmuş, birkaç dakika sonra ambulans gelmiş ama tanktakiler ambulansın arabaya yaklaşmasına izin vermemiş.
Sonra tanklar dönüp gitmişler. Ambulans çalışanları arabaya ulaşmış, Atalah'ın 7 kurşunla öldüğünü görmüşler....
Olaydan önce, komşular tankların binaya yaklaştıklarını görünce Atalah'a telefonla durumu bildirmişler. O da haberi alınca, hiç düşünmeden kardeşiyle birlikte binayı kontrol etmek için hemen arabasına atlamış.
Bu adam aptalı mı?
Bu hikayeyi duyunca, önce bu adamın aptal olduğunu düşündüm, yoksa başka ne?
Ama sonra ailemin bana aktardıklarını hatırladım...Onlar tank yok, emniyetteyiz, demişlerdi... Muhtemelen Atalah da tankların ona zarar vermeyeceğini düşünmüştü... İsrail televizyon kanalları ve bazı yabancı kanallar İsrail askerlerinin orada terörü ve terörün altyapısını durdurmak için bulunmuyor muydu?
Atalah da, tankların onun gibi zararsız birine bir şey yapmayacağından emindi herhalde. Zararsız birine ne yapabilirlerdi ki?" (NA/NM)