Dışarı çıktım, sisten bir şey görünmüyor. Orada biri duruyor. "Ne oluyor?" dedim. "Onlar gitti" dedi, "İsrailliler gitti". Çok keyiflendim. Koşarak eve girdim, bir duş aldım, kameramla birlikte doğru şehir merkezine.
Al-Manara alanına doğru yürüyorum.
Ya İsrail askeriyse
Ortalık biraz acayip, yollarda hiç kimse yok. Yanımdan sadece iki araba geçti. Sis o kadar yoğun ki, en fazla 4 metre uzağı görebiliyorsun.
Kamera sayesinde sisin içinden birinin bana doğru geldiğini gördüm. Önce korktum, ya İsrail askeriyse? Hayır değildi. Ramallahlı biri. İsrail askerlerinin gerçekten şehri terk edip etmediklerini sordum. Şehrin bir bölümünü, Al-Manara alanı dahil terk ettiklerini söyledi.
Al-Manara'ya geldiğimde birkaç kişiyle bir iki gazeteci oradaydı. İnsanlar dükkanları açmaya başlamışlar. Bir adam eczanesini açmaya çalışıyordu, ama kapı kırıldığı için açması için bir iki özel alete ihtiyacı var gibi görünüyor.
Kırılan camlar, yakılan dükkanlar
Bu yıkım insanın içini burkuyor. Kimileri kırılan camları topluyor, kimileri de yanan dükkanlarını yıkıyordu. Büromu görmek istiyorum. İsrail askerleri büroyu 17 gün önce ele geçirmiş, kendilerine karargah yapmışlardı.
Ana kapıdan giremediğim için binanın karşısında duruyorum, fotoğraf çekiyorum. Tankları koydukları park yerindeki arka kapıya gidiyorum. Tanklar gitmiş. Arka bahçede kısmen parçalanmış bir araba duruyor. Tank tekerleklerinin izleri her yerde.
Havuzdan duman geliyor
Binaya yaklaşınca içerde ışıkların halen yandığını fark ettim. Korkuyorum. Bir an hala içeride olabileceklerini düşündüm. Giriş kapısının hemen yanındaki bekçi odasına girerken kalbim daha hızlı çarpmaya başladı. Yeri göremiyorsun; her şey yerlerde, çok kirli.
Binanın önündeki bahçe, küçük havuzuyla çok hoştur, hoştu. Havuzdan duman geliyor. İsrail askerleri her şeyi havuza atmışlar, sonra da yakmışlar. Havuz yanıklarla dolu.
Artık binaya girmenin tam zamanı. Kafeterya kapısının önünde durdum. Işıkların ve kaloriferin yandığını anladım. Merdivenleri çıkarken parçalanıp yerlere atılan kapıları ve sandalyeleri görüyorum. Asansörü kullanmak mümkün değil, masa, bilgisayar ve monitör parçaları, ellerine ne geçtiyse asansöre fırlatmışlar.
İkinci kattayım. Yerler kırık sandalyelerle dolu.
Fotoğraflar bıçakla delik deşik
Benim büromun bulunduğu üçüncü kata çıkıyorum. Sekreterin odasında neredeyse her şey hasarlı. İbranice notlar bırakmışlar. Halen ne yazıldığını bilmiyorum. İkinci oda daha da kötü. Üç masadan biriyle bir bilgisayar duruyor. Arkadaşımın duvarlarındaki afişler ve 7 yaşındaki kızınınkiler dahil tüm fotoğraflar bıçakla delik deşik edilmiş.
Tuvalet duvarları kurukafa resimleri ve İbranice yazılarla dolu. İki de İsrail bayrağı.
Büromda bantlar sigarayla yakılmış
Odama ulaşmak için koridoru geçiyorum. Hiçbir şey yerinde değil. Monitörüm hayatta. Bantlar sigarayla yakılmış. CD ve kasetler karmakarışık bir şekilde masanın üzerinde... Çok acı...
Yan oda ve bütün diğer odalardaki bilgisayarlar açılmış, DVD oynatıcılar, ram ve hard diskler alınmış. En azından 4 VTR ortalıkta yok. 3 uydu alıcısı alınmış, 6 kamera ve televizyon alıcılarını da göremiyorum. Aslında, daha az zarar verildiğini ummuştum nedense.
Binada dolaşmayı sürdürüyorum. Yanmış bölümleri dolaştıkça ilk gördüklerime kıyasla o kadar az kötüler.
Şu anda, İsrail askerleri halen radyo caddesindeler. Tanklar Al-Manara'dan 300 metre kadar uzakta. Arkadaşlarım saat 11 civarında bir zırhlı aracın Al-Manara'ya ulaştığını söylediler. Bir adamı alıp gitmişler, tutuklamışlar..
Tanklar mı geliyor?
Kendimi çok kötü hissediyorum. Eve dönüyorum. Öğle yemeğini hazırlarken yine sesler duyar gibi oldum. Bana mı öyle geliyor? Tank sesleri mi duyuyorum? Hızla dışarı çıktım. Sesler nerden geliyor?
Evet, tanklar bizim evden 150 metre kadar ötede. İstedikleri an eve girebilir, tutuklayabilir, vurabilir ve zarar verebilirler...
Saat, akşamın altısı. İsrail askerleri megafonla bağırıyorlar: Bölge halkına! Askeri yönetimden duyurulur. Sokağa çıkma yasağı akşam altı ile sabah altı arasındadır. Bu emre uymayanlar en ağır şekilde cezalandırılacaktır.
Tanklar her an
Komşum sokağa çıkma yasağının bazı bölgelere konulduğunu, megafon duyurularının şehir merkezinin 500 metre kadar ötesindeki Arafat'ın karargahı ve benim evimin civarında yapıldığını söylüyor.
Komşum, şehir merkezinden birkaç dakika önce geldiğini yolda birkaç kişi gördüğünü de aktarıyor. Bir zamanlar çok hoş bir gece hayatı olan Ramallah, artık "hayalet şehir"!
İnsanlar sokağa çıkma yasağının tam olarak nerelerde olacağını bilmediği için hava kararınca sokağa çıkmaktan korkuyorlar. Herkes tankların civarda olduğunu ve gerekli gördükleri anda ortaya çıkacağını biliyor.
22 Nisan, sabah saat 5. Tank sesleri yaklaşıyor.
Saat 6:00 Megafonlular geri döndüler. Evimin karşısında vadiden sokağa çıkma yasağının bir sonraki duyuruya kadar sürdüğünü bildiriyorlar. (NA/NM)