Tarihsel Adalet için Bellek Müzesi’nin de sloganı olan “Geçmiş Bugündür” sergisi; İstanbul’da Tütün Deposu’nda 12 Eylül 2023’te açıldı. Gördüğü yoğun ilgi üzerine serginin açık olduğu süre 11 Kasım 2023’e uzatıldı. İyi ki uzatıldı ve yolum İstanbul’a düştü de gezebildim sergiyi.
“Geçmiş Bugündür” sergisinin ana çatısını Türkiye’nin ilk dijital müzesi ve insan hakları arşivi olan “Tarihsel Adalet için Bellek Müzesi” oluşturuyor. Dijital alandan fiziksel alana taşınan koleksiyonlar, arşiv malzemelerinden parçalar ve içeriklerin yer aldığı sergiyi çok değişik ve karmaşık duygularla gezdiğimi ve etkisinin Depo’dan çıktıktan sonra da sürdüğünü söylemem gerek. Ve bu durumu sadece ben değil, tüm gezenler yaşıyor olmalı.
235 dijital ve fiziki dosya
· Bellek Müzesi’nin daimî koleksiyonunda; 235 dijital ve 93 fiziki dava dosyası, binlerce sayfalık hukuki belge, 35 ayrı bağışçıdan edinilen 40 bin bellek nesnesi, 300 saati aşan 120 sözlü tarih kaydı, 518 fiziki belge, 65 gazete ve 150 kitap bulunuyor.
· Bellek Müzesi, çeşitli kurumlar, insan hakları örgütleri, hak savunucuları, hukukçular, tanıklar, akademisyenler ve yazarların katkılarıyla aşağıdan yukarıya bir tarih anlatımı, açık ve erişilebilir arşivler ve 12 Eylül’ün muhataplarının aktif katılımıyla yaratılacak dinamik bir süreci inşa etmeyi hedefliyor.
Serginin şimdiye kadar 12 Eylül Darbesi üzerine yapılmış en kapsamlı sergi olduğu kesin. Kolektif veya bireysel olarak üretilmiş sanat eserleri; yazar, gazeteci ve araştırmacıların elinden çıkmış. Gelişmeye, genişlemeye, yeni açılımlara, alt bölümlere ayrılmaya gereksinimi olan bu serginin yeni belgelerle, bilgilerle, yeni teknolojik gelişmeler aracılığıyla desteklenmeye gereksinimi var.
Dava Dosyaları Koleksiyonu
12 Eylül Darbesi ve sonrasındaki hukuk sistemine mercek tutan bu koleksiyondaki dosyaların Müzenin hukuk ekibi tarafından incelenerek analizinin yapıldığını öğreniyoruz. Aynı ekip, sağlanan verileri diğer koleksiyonlardaki bilgi ve verilerle bağlayarak insan hakları ihlallerini ve insanlığa karşı suçları görünür kılıyor ve hukuk sistemi içinde bunların nasıl gerçekleştiğini de aktarıyor. Ve buradan da ihlal türlerinin işkence, zorla kaybetme, hukuk dışı/keyfi infaz, idam ve cinsel şiddet suçları olduğunu öğreniyoruz.
Gülçin Aksoy’un “Anonim” (2014) adlı yerleştirmesi bir platform üzerine dizilmiş, kese kâğıdı geçirilmiş kafalardan oluşuyor. Kese kâğıtları 12 Eylül döneminde dünyadaki savaş ve işgal haberleri bulunan gazetelerle yapılmış. Ve kafalara ‘anonim’ damgası basılarak bir ordu gibi dizilmiş.
Tanıl Bora ve kelimeleri
“Beyazıt Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na Bellek Mekânları: Devrimci Öğrenci Hareketinin 10 Yılı (1975-1985)” , Türkiye Raporları-2022’den yararlanarak harita ve mekânlar başlığıyla hazırlanmış.
Anayasa, Hak, Düzen, Eylem/ci, Arkadaş, Parka, Devrim/ciler, Olay/lar, Öğrenci, Kavga, Militan, “Goşist, Pasifist, Revizyonist”, Bozkurt, Huzur ve Güven Ortamı vb. gibi kelimeleri tanımlamış Tanıl Bora. Örnek mi? “Korsan: Parka”, “Militan: Adanmış, baş koymuş insan.”
Bülent Aydın, ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı Sultanahmet Askeri Cezaevi’nin 1986’da kapatılıp restore edilerek otele dönüştürüldüğünü, kapısının da Kadırga’da bir bedestende durduğunu söylüyor. Bununla bağlantılı olarak Sevim Sancaktar’ın “Sultanahmet Cezaevi Kapısı, Kadırga” isimli yerleştirmesi de sergide görülebilir.
Tek tip elbise direnişi
Askeri Cezaevleri için Ağustos 1983’te çıkarılan genelge ile siyasi tutuklulara tek tip elbise giydirilmek istenince tüm cezaevlerinde başlayan direniş sonrası genelge Danıştay kararıyla iptal edilmişti. Sergiden “Paşam dedim, biz çocukları göremiyoruz, 45 gün oldu” cümlesi kalıyor akılda. Sergide 12 Eylül Darbesi sürecinde ihlale uğradığı teyit edilen isimler üzerinden yapılan sayısal çalışma işkence haritasında yer alıyor.
Sergiden cümle cümle…
“1975’ten sonra bir aile olarak ancak 1992’de bir araya gelebildik.”
“Belki dışarı çıktığımda bir Zeki Müren sesi çalacak.”
“Bir tane aile fotoğrafımız yok birlikte. Bunu yaşamamıza izin vermediler.”
“Sırtında bir şeyle doğuyorsun, hani anladın mı, yükle doğuyorsun.”
“Hayatta kalmış olmanın bir suçluluk duygusu var.”
“Keşke seni çok sevdiğimi daha çok söyleyebilseydim sana.”
“Bir kişi o kadar insanı insanlıktan çıkaracak hale getiremez.“
“Asla içim soğumaz, hiçbir şey geri gelmiyor.”
“Hafıza mücadelesi bu ülkede göz ardı edilmiş bir mücadeledir.”
“Tamam, umudu diri tutacağız.”
“Orada kavgamın geçtiği yerde olmak istiyorum.”
“Özlemle türkü söyleyerek baş ettim.”
“O makasın sıcaklığı hala yanağımda.”
“Tamam, umudu diri tutacağız.”
Sergiden cümleleri duvarlardaki yazılardan aldım ama videolardaki anlatımları yazıya dökmem namümkün. Zaten gerek de yok. Sergiye gidip kendi duygularınızla izlemek, dinlemek, görmek daha anlamlı; “Bellek Nesneleri” ve “Adalet Arayışı” koleksiyonlarında da olduğu gibi.
“Geçmiş Bugündür” sergisinde sendikal örgütlenmeden kadınların siyasi mücadelesine ve anti-faşist direnişe kadar birçok tanıklığın yanında, darbenin kolektif belleği, askerî rejim ve hukuk sistemi, insan hakları ihlalleri, adalet mücadelesi, uluslararası dayanışma, cezasızlık, yüzleşme ve hesap sorma pratiklerine dair bilgilerin de olduğunu eklemeliyim. Müzenin sözlü tarih çalışmalarına/kayıtlarına verdiği önem, sergiye de yansımış, elbette.
Aylin Tekiner, Doğa Yirik, Gülçin Aksoy, Gülsün Karamustafa, Nil Yalter, Özlem Sulak, Sevim Sancaktar ve Tan Oral’ın eserleriyle, Gültan Kışanak ve Osman Kavala’nın yazılarıyla katkı verdiği, çok sayıda kişi, grup, topluluk ve kurumun atölyelere ve içeriklere destek olduğu serginin yürütücülüğünü Research Institute on Turkey ile Demokrasi ve Bellek Araştırmaları Derneği yapıyor. Konseptini ve küratöryel çerçevesini Aylin Tekiner, Eylem Delikanlı ve Sevim Sancaktar; sergi tasarımını Karşılaşmalar’dan Sevim Sancaktar’ın üstlendiği sergiye emek harcayan herkesin eline en çok da yüreğine sağlık.
Güneş Terkol’un anlattı(rdı)ğı hikâye: “Vazgeçmeyeceğiz.”
Kocaman, 5.25 m2’lik bir pankarttı, sanatçı Güneş Terkol’un 2023 tarihli “Vazgeçmeyeceğiz” işi. Bellek Müzesi çalışmaları kapsamında Terkol, Temmuz ayında düzenlediği hikâye anlatım atölyesinde bir araya getirmiş 21 Cumartesi Annesini/İnsanını. Sanatçı, “Buluşmamızın başlangıcında tüm katılımcılar kendi hikâyelerinden bahsetti. Bireysel olandan ziyade kolektif olana odaklanan atölyenin sonunda kumaşlara işlenen hikâyeler ortak katılımıyla bir pankartta bir araya geldi. Süreçte ortak geçmişe sahip ailelerin ve hak savunucularının deneyim ve mücadeleleri ile hayatta ilerlemeye dair düşünce ve hayallerinin simgeleştirilmesi üzerine kolektif bir akıl ve güçle gerçekleştirilen atölyede, hüznümüzü ve neşemizi paylaştığımız bir deneyim ve aktarım süreci geçirdik” diyor işini tanıtan metinde. “Vazgeçmeyeceğiz” pankartında anlatılan “Mezar hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz”, “Yasımız isyanımız”, “Kayıplarımızı aramaktan, Galatasaray’dan vazgeçmiyoruz” hikâyeleri iç sızısı.
Sergiyle eşzamanlı olarak Doç. Dr. İsmet Akça’nın katılımıyla “12 Eylül Darbesi’nin Tarihsel ve Toplumsal Anlamı/Tarih Vakfı” konulu, Roza Erdem’in katılımıyla “Evvel Zamanla Tanışmak/Otobiyografik Anlatı” konulu ve Dr. Yeşim Yaprak Yıldız’ın katılımıyla “Türkiye’de Epistemik Yozlaşma ve Devlet Şiddetinde Toplumsal Suç Ortaklığı” konulu paneller yapılmış. Müze, bu panellerin kayıtlarını da değerlendirecektir, mutlaka.
Böyle bir sergiyi yazmak zor, son cümleyi yazmak kolay oldu. “Tamam, umudu diri tutacağız.” (ŞD/AÖ)
Yer: Depo | Tütün Deposu.
Adres: Lüleci Hendek Caddesi No:12 Tophane, İstanbul.
Gezilebilecek son tarih: 11 Kasım 2023
Ziyaret gün ve saatleri: Her gün, 11:00-19:00