Çatışmaların barışçıl biçimde çözülmesiyle görevli uluslararası bir örgüt olarak Birleşmiş Milletler (BM), Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından, üstelik de sadece ABD'nin Irak soykırımıyla sınırlı olmayan nedenlerden dolayı imha edildi.
BM'nin başarısızlığı son darbeydi
ABD bu işte yalnız da değildi, arkasında Britanya, İspanya, Avustralya ve bazı Orta Amerika beyliklerindeki işbirlikçileri ile saygıdeğer ve bugüne değin uygar olarak bilinen Hollanda ve Danimarka rejimlerinin de desteği vardı.
Kitle imha silahlarını kullanan birliklerle hava ve deniz kuvvetleri çoğunlukla Arap ve Müslüman ülkelerde üslendiler: Bahreyn, Ürdün, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye.
Kendi halklarından korkan gayrı-meşru rejimler imparatorluğun beyliği olmayı tercih ettiler. Doğu Avrupa'daki yeni ABD uyduları da - Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Romanya rüşvet istiyorlar- Iraklıların kanıyla, vaat edilmiş kredileri takas etme derdindeler.
Birleşmiş Milletler'in ABD soykırımını önlemekteki başarısızlığını değerlendirmeye gelince - bu nihai bir başarısızlıktır, çünkü hatırlayalım ki, Irak soykırımı ilk değil, son darbedir.
BM'nin ilk başarısızlığı ABD'nin, elbette her biri de küçük marjinal ülkeler olan ama ABD'nin fütursuzca işgal edebileceğini anlamasını sağlayan, Panama ve Grenada'ya yönelik tek taraflı ABD müdahalelerine karşı gösterdiği hoşgörü olmuştur.
Washington, ilk Körfez Savaşı'ndan bu yana, bir ulusu kendisine boyun eğdirmek için maksimum silahlı güç kullanabileceğini ve bu ulusun çektiği ızdırapları dünyaya örnek olsun diye uzattıkça uzatabileceğini öğrenmiştir.
Avrupalılar, Japonlar ve hemen tüm Arap rejimleri, günümüzün ABD'li sivil savaş ağaları ve ideologlarını, 1992 gibi erken bir tarihten itibaren dünya egemenliğine yönelik belgeleri hazırlamaları için teşvik edecek biçimde alkışlamış ve onlarla hevesli bir işbirliği içinde olmuşlardır.
Emperyalistlerin iş birliği
Yugoslavya'ya yönelik ABD saldırısı, Başkan Clinton tarafından cesaretlendirilen ve Fransız sosyalisti Bernard Kouchner ile NATO adına hareket eden İspanyol sosyalisti Javier Solano tarafından desteklenip yardım gören Arnavut gangsterler tarafından Kosova'da yürütülen etnik temizlik harekatı, Washington'un Avrupa uluslarının kendi işbirlikçisi olduğuna yönelik inancını derinleştirmiştir.
Ve sonra Afganistan, kitlesel terörist bombardıman ve ABD ya da NATO bağlamının tamamen dışında yürütülen tek taraflı askeri müdahale- bunların tümü de, aslında bir playboy şeyhler, mutlak monarşistler, eski-komünist beyaz insan tacirleri ve kibar Batı Avrupalı diplomatlar topluluğundan başta bir şey olmayan Avrupalı güçler ve Müslüman rejimler tarafından onaylanmıştır.
Washington'un gözünde imparatorluk inşa etme faaliyeti bir iş bölümüne dayanmaktadır: Washington tek taraflı olarak müdahale eder; caniler, kabile reisleri ve etnik savaş ağaları ittifakına dayalı yeni bir kukla rejim atar; kendi çok uluslu şirketleri için büyük yeniden yapılanma projelerini gasp eder; tüm stratejik kaynaklar ya da ulaşım yolları üzerindeki denetimi ele geçirir ve sonra yeni işbirlikçi rejime polislik yapmak, pisliği temizlemek ve insani yardımı finanse etmek üzere Avrupa'yı çağırır.
Demek ki ABD'nin Irak'a tek taraflı askeri müdahalesini önleme konusundaki başarısızlığın gerisinde BM'nin geçmiş başarısızlıkları ve Avrupa'nın, ABD emperyal fetihleriyle geçmişte yaptığı işbirliği bulunmaktadır. Onlar her bir fethin kendi çıkarlarını etkilemeyecek tekil bir olay olduğunu düşündüler.
BM'nin işbirliği
ABD'li sivil savaş ağalarının dünya egemenliği doktrinini tasarlayıp ortaya sürdükleri doğruysa, Avrupa'nın Irak müdahalesinin önünü açan destek, tereddüt ve işbirliğinin bu emperyal hayalin gerçekleşmesine yardımcı olduğu da o kadar doğrudur.
Avrupalılar ve BM silah denetçileri, daha ABD işgalinin başladığı güne kadar Washington'un yürüttüğü fetih harekatına yardımcı olmuşlardır. Tüm Güvenlik Konseyi üyeleri dünya barışına yönelik birincil tehdidin, ABD'nin Ortadoğu'daki sürekli ve kitlesel kitle imha silahı yığınağı ya da Irak'ı imha etmeye yönelik açıkça ilan edilmiş niyeti ve Filistinlilere yönelik İsrail katliamlarına verdiği destekten değil de, Irak'ın savunma silahlarından kaynaklandığı fikrini onaylamışlardır.
Birleşmiş Milletler Irak'ı silahsızlandırmış ve ABD'nin askeri hazırlıklarını görmezlikten gelmiştir. Başmüfettiş Blix, Irak'ı sürekli olarak, açıkça savunmaya dönük olan silahlarını imha etmeye zorlamıştır. (ABD saldırısından sonra, Blix ABD'nin denetimlerle asla ilgilenmediğini ve Iraklılar işbirliğine gidince de hayal kırıklığına uğradığını kabul etmiştir -çünkü böylelikle ABD tarafından işgal için kullanılan eski gerekçe ortadan kalkmaktadır.)
Kofi Annan Irak halkının temel yaşamsal ihtiyaçları üzerindeki ambargoyu savunmuş ve denetçileri Irak'taki tüm stratejik askeri merkezleri belirlemeye zorlamıştır. Bütün bu bilgiler Güvenlik Konseyi'ne verilmiş ve Irak'ı birkaç hafta içinde fethetmeye niyetlenen ABD askeri stratejistlerine son derece kıymetli bir istihbarat sunmuştur.
Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi'nin çoğunluğunun niyeti nihayet ABD'yi ve onun emperyal taktiklerini sorgulamaya ve diplomatik çözümler sunmaya vardığında, Irak'ın tek taraflı olarak silahsızlandırılmasına yönelik çabaları - askeri bakımdan zayıflatılmış Irak'ta, az sayıda ABD'li can kaybıyla vurulacak kolay bir hedef bulan ve bu ülkenin ABD'li bir general tarafından yönetilecek mini-beyliklere bölünmesi yönündeki şanslarının arttığını düşünen - en saldırgan ABD siyasetçilerini sadece cesaretlendirmiştir.
Barışın tek gerçek yolu Ortadoğu'da tüm tarafların kitle imha silahlarından karşılıklı olarak arındırılmalarını hedefleyen bir BM barış planı olabilirdi... Ancak böyle bir öneri, muhalefetteki Güvenlik Konseyi üyelerinin ABD askeri fetihlerine geçmişte verdikleri desteği eleştirel biçimde yeniden gözden geçirmelerini gerekli kıldığı için, hiçbir oturumda gündeme bile gelmemiştir.
Emperyalizm cini şişeden çıktı
BM nihayet ABD soykırımına karşı çıktı, ama emperyal cini şişeden çıkardıktan, İsrail'in fütursuzca işlediği cinayetlere izin verdikten, emperyalizmin mantığını; yani savaş ve dünya egemenliği mantığını görmezlikten geldikten sonra.
Şimdi ne olacak? ABD'nin savaşına yönelik en derin ve en sağlam kavrayış, iktidarsız Birleşmiş Milletler'in gösterişli salonlarında değil, sokaklardaki milyonlarda saklı. Yeni uluslararası bilgisayar ağları, aşağıdan yeni bir "birleşmiş milletler"i yaratıyor -üç kağıtları, rüşvetleri ve mezarlık barışından bahseden diplomatları olmayan bir "birleşmiş milletler" bu. Tüm dünyada yüz milyonlarca insan kendi liderlerinin karşısına dikiliyor: sendikacılar, pasifistler, ilerici dinsel önderler, mahalle ve gecekondu önderleri _- yani "sıradan" vatandaşlar.
Bazı ülkeler askeri zafiyetin sadece ABD saldırganlığını teşvik ettiği dersini çıkartıyor. İsrail'in Washington'daki temsilcileri olan Wolfowitz, Feith ve Perle gibi isimlere göre, "önleyici savaş"ın bir sonraki hedefi İran. Umut edelim ki; İran ve dünyanın geri kalanı Irak dersini ve BM'nin başarısızlığını iyi anlasın: uluslararası dayanışma ve askeri caydırıcılık savaşın maliyetlerini Washington'un savaş tacirlerinin hesaplamalarının çok ötesine sıçratabilir.(NK)
Rebelion.org sitesinde yayınlanan yazıyı sendika.org çevirisiyle yayınlıyoruz. Vurgular ve ara başlıklar Bianet'e aittir.