Bu nasıl başlık? diye sorabilirsiniz. On yıl önce, sosyalizmden kapitalizme geçişten söz ettiğimde karşılaştığım cevap, "olur mu öyle şey!" idi. Geride kalan yıllar "nereye geçildiği" konusunda tartışmaya yer bırakmadı. Orta ve Doğu Avrupa'daki eski sosyalist ülkelerin yanı sıra SSCB'nin dağılmasıyla oluşan çok sayıda yeni ülke de kapitalizme geçmişti. Vahşi kapitalizme demek daha doğru olur... 1990'lı yıllarda değişik kapitalist gruplara bağlı çeteler arasında silahlı çatışmalar yaşanıyor ve tarihin en hızlı sermaye birikimi gerçekleşiyordu.
Nereye geçildiği açık olarak ortaya çıkınca (kapitalizm) buraya nereden geçildiği üzerinde yeniden düşünüldü. Bir görüşe göre, kapitalizme dönüşen gerçek sosyalizm değildi.
İsimlendirmenin önemli olmadığı görüşündeyim. Her durumda söz konusu olan, kapitalizme karşı alternatif olarak ortaya çıkmış, SSCB'de 74 Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde 44 yıl yaşamış bir sosyo-ekonomik sistemin tarihe karışmasıydı. Yıllarca bu düzende yaşayanların yanı sıra bu düzenin dışında yaşayan çok sayıda insan da onu sosyalist olarak kabul etti. Her durumda bu düzenin isimlendirilmesindeki değişiklik, bu sistemin burjuvaziyi nasıl ürettiğini incelemenin önemini azaltmıyor.
Kim bu burjuvalar: Kapitalizme dönüşün üç modeli
1989, "sosyal bilimlerin kara yılı" olarak da bilinir. Sosyalist ülkeler hakkında yıllardır araştırma yapan yüzlerce bilim insanı ve enstitünün hiç birisi böylesine hızlı bir dönüşümü tahmin edemedi. Bu nedenle, sosyalizm sonrasındaki kapitalizmde burjuvazinin kimlerden oluştuğu, nasıl ortaya çıktığı ve geliştiği merak konusuydu.
Bu konuda çok sayıda anket ve söyleşi yapıldı ve bunları birleştiren araştırmalar, bunlar üzerindeki tartışmalar kitap olarak yayınlandılar.
Sosyalist ülkelerin kapitalist ülkelere dönüşmesinde üç ayrı model söz konusudur:
İlki, Polonya, Çekoslovakya ve Macaristan'ı kapsar. DAC özel bir konuma sahip olduğu için sosyalizmden kapitalizme dönüşüm araştırması içinde yer almaz. DAC'nin sosyalizm öncesi ve sonrası yoktur. Bu ülke sadece sosyalizm döneminde ayrı bir devlet olarak varolmuş, ardından da Federal Almanya'ya katılmıştır.
İkinci model, Rusya Federasyonu ve Ukranya'yı içerir.
Üçüncü model, ara model olarak da adlandırılabilir, Bulgaristan ve Romanya'dan oluşmaktadır.
Bunlara Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan ve bu çevredeki ülkeleri içeren dördüncü bir model de eklenebilir. Bu ülkeler hakkında 2000'li yılların ortalarında bile sağlıklı araştırmalar yapılmamış olduğu için ilk üç modeli açıklamakla yetineceğim.
Eski sosyalist yeni kapitalist ülkelerdeki burjuvazinin kökeni konusundaki araştırmada işe Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya'dan başlandı. Bu ülkelerde araştırma yapmak hem daha kolaydı hem de nüfus görece az olduğu için tarih içinde insanların izini sürmek zor değildi.
1988 yılında sosyalist iktidar altındaki bu ülkelerde politik, ekonomik ve kültürel alanda sorumlu konumlarda bulunan birkaç yüz kişi seçiliyordu. (Araştırmaya göre sayı 300 ile bin arasında değişmektedir) Ardından 1993-1994 yıllarında "yeni düzende" bu kişilerin hangi konumda oldukları araştırılıyordu.
Doğu Avrupa'da ekonomiyi yönetenler
Sonucu baştan belirtirsek: Sosyalizm sonrası kapitalizmdeki burjuvazinin önemli insan kaynağı, sosyalist dönemde sorumlu noktalarda bulunan kişilerdir. Aslında bu sonuca tahmin yoluyla da ulaşılabilirdi. Yine de bu genel bir belirlemedir. Bu kesimin iç bölümlenmesinin de dikkate alınması gerekir. Zira iç bölümlerin sosyalizmden kapitalizme geçişteki konumları farklı modellere göre önemli farklılıklar göstermektedir.
Başlıca üç bölümden söz edilebilir:
- Politik alanda (partide ve hükümette) ön planda olanlar
- Ekonomik alanda ön planda olanlar (büyük üretim birimlerinin yöneticileri)
- Kültürel alanda ön planda olanlar
Polonya, Macaristan ve Çekoslovakya için 1988 ile 1993 yılları karşılaştırıldığında ulaşılan sonuçlar şöyledir:
Sosyalizm döneminde politik alanda ön planda olanların yüzde 39.3'ü, kültürel alanda ön planda olanların ise yüzde 44.2'si konumunu korurken, ekonomik alan için bu oran yüzde 70.7'dir.
Politik planda ön planda olanların bir bölümü erken emekli yapılmış, kalan bölümü ya işsiz kalmış ya da değişik alanlarda alt düzeyde sorumluluk üstlenmiştir. Sosyalist dönemde kültürel alanda ön planda olanlar da bu konumlarını yarı yarıya kaybetmişlerdir.
Burada önemli olan nokta, az sayıda fazlasıyla deşifre olmuş kişi dışında kimse hakkında geçmişe yönelik soruşturma açılmaması, "devri sabık" yaratılmamasıdır.
Sosyalist dönemde ekonomik alanda ön planda olanların ise konumlarını büyük oranda korudukları görülmektedir.
Burada "burjuvazinin geriye kalan kişileri kimlerdir?" sorusu sorulabilir. Bu kişilerin ikili kaynağı vardır:
Birincisi: Komünistlerin iktidarı ele geçirmesinden sonra dış ülkelere göç etmek zorunda kalmış burjuvaziden geriye dönenler.
İkincisi: Yıllardır iç muhalefeti sürdüren kişiler... Başlangıçta farklı bir sosyalizm ekseninde yürüyen bu muhalefetin bileşenleri, 1960'lı yıllarda yaşadıkları ve yazı dizisinin sonraki bölümlerinde ele alınacak olan yenilgiden sonra farklı saflara bölünmüşler ve bunların bir bölümü de 1989'un ardından burjuva düzeninin değişik yöneticileri arasında yer almışlardır.
Rusya'da politik seçkinler
Aynı araştırma Rusya Federasyonu (RF) için farklı sonuç vermektedir:
RF'nda sosyalist dönemde politik alanda ön planda olanların yüzde 61'i bu konumunu korumuştur. Ek olarak bu kesimin bir bölümü de 1991 sonrasında ekonomik alana geçmiştir.
Sosyalist dönemde ekonomik alanda ön planda olanlarda konumunu koruma oranı yüzde 82, kültürel alan için yüzde 50'dir.
RF'nda önemli bir iç muhalefet ve devrim sonrasında ortaya çıkan "göçmen burjuvazi" bulunmadığı için, sosyalist düzenin kadroları yeni düzendeki konumlarını Orta Avrupa ülkelerine göre daha büyük oranda korumuşlardır. (EE/EK)
____________________________________
Yarın: Sosyalist ülkelerde burjuvazi nasıl oluştu ve zenginleşti.