Yazıya başlayacaktım ki aklıma geldi. Uzun yıllar önce yine bir madenci katliamıyla ilgili bir yazı yazmıştım. Sonra Soma ve Ermenek madencileriyle dayanışma çabaları. Maden işçilerine karşı hep “zaaflı” olduğumu düşünürüm... Daha kır kökenli yani daha az sınıf bilinçli, daha örgütsüz yani daha savunmasız ve tabii daha yoksul… Kim bilir… Yeraltı Maden-İş geleneği de mutlaka!.. Onların 1 Mayıs 1978’de Taksim Meydanı’na girişlerini izlemiştim hayranlıkla!
13 Mayıs 2014’te Türkiye, Soma Maden Katliamı ile sarsılmıştı. Sonradan ortaya çıka(rtıla)n gerçekler açıkça gösterdi ki çalışma koşulları çağ dışı, güvenlik önlemleri alabildiğince yetersiz. Denetim yükümlülüğü olan devletin görevlileri, maden şirketlerinin memurları gibi gibi çalışmış ve “her şey tıkır tıkır” raporları vermişler vd. Bütün bunlar yitirilen madencilerin de aslında güvenliksiz işyerlerinde nasıl bile bile ölüme gönderildiğini kanıtlıyor, içimizi daha da kanatıyordu. Ve ben yine “bir dayanışma üretebilme” “darlanmalarına” tutuluyordum. Günler geçiyor ve kurtarma çalışmaları sırasında yaşananlar durumun vehametini iyice artırıyordu.
Bu süreçte yavaş yavaş ne yapabileceğim de belirginleşiyordu kafamda. İlk uzun teneffüste bir paket kömür almaya yetiştim. Öğle yemeğinde bir kürek ve bir baret almaya da yetti zamanım. Sergel Meydanı’na gidecektim her zaman olduğu gibi. Metronun merkez bağlantı durağının çıkışı oraya açılır ve iş çıkışı saatlerinde oldukça kalabalık olur. Yine sosyal medya hesabımdan duyurdum. Çok umutlu değilim katılımdan, fazla da sorun etmiyordum zaten artık o tarafını. Kardeş, arkadaş, tanıdık on kadar kadın geldi. Dövizlerimi filan hazırlamıştım. Bir arkadaşın yardımıyla yüzümü kömür tozuyla karaya boyadım. Bir süre meydanda birlikte durduk, dolaştık. Bir süre ölmüş bir madenci gibi yere uzandım. Meydanda birçok Türkiyeli de geldi yanımıza, duygudaşlık ettiler. Amacımız katliamı gündemin üst sıralarına taşıyabilmek, Soma Maden Katliamı’nı görünür, duyulur kılabilmek ve bir dayanışma duygusu yaratabilmekti.
Eylem, çevremizde yankı buldu ve birkaç gün sonra yapılacak Soma madencileriyle dayanışma mitinginin çağrıcısı oldu. Bu kez yüzümü evde boyayıp çıktım yine baretim ve küreğimle. Metrodaki meraklı bakışlara bir konuşma yaptım: “Maden ocağında üç yüzden fazla işçi ölmüştü ve Erdoğan, bu işin fıtratında bu var diyordu.”
Şarkılar, türküler ve şiirlerle çoşkulu bir miting oldu o gün. Maden işçilerinin, ailelerin, işçilerin ve halklarımızın yanında daha olabilmeyi başarabilmiştik.
Ne güzeldir kurumuş bir tulumbanın yanında, içi su dolu teneke bir tas olmak.
Yeter ki dibiniz delik olmasın.
Soma madencilerinin Ankara yürüyüşü ve Madenci Kardeşimdir - İsveç
Katliamdan sonra yüzlerce maden işçisi tazminatsız işten atıldı. Ölenlerden sonra kalanlar, şimdi açlıkla sınanıyorlardı. Bir grup işçi, sendikaları Bağımsız Maden İş’in öncülüğünde Ankara’ya yürüyüş başlattılar ancak yürüyüş sürekli devletin kolluk kuvvetlerinin engellemesine, şiddetine, zulmüne uğratılıyordu. Yoksul aileler şimdi parasal desteğe ihtiyaç duyuyorlardı. Süreç uzadıkça “bir dayanışma üretebilme” sancısı büyüdükçe büyüyordu. Karar verdim, bir bağış kampanyası başlatacaktım. Ama bu parasal işler hep hassastır, onun için bu kez TEK olmamam gerektiğini düşünüyordum. Bir hukukumuz vardır, Latife (Fegan) ablayı arayıp durumu anlattım. “Senin pratik bir yükün olmayacak, o tarafını ben üstleneceğim ama ikimizin imzasının olması iyi olur.” Kabul etti, hatta kampanya sürecinde çaba da gösterdi. Ancak o ara İzmir depremi oldu ve gündem o tarafa kaydı, kampanyayı başlatmadık. Hatta Soma madencilerinden bir grup, kurtarma çalışmalarına katılmak için İzmir’e gitti.
Sonra gündem yine Soma ve Ermenek madencilerinden yana kaydı. Bir Facebook hesabı açtım: Madenci Kardeşimdir – İsveç ve çağrımızı yayımladık. Gerçekten çok yayıldı, çok ilgi gördü, sadece İsveç’te değil Türkiye’de de yankı buldu. Kimi zaman (video-) şiirlerimle destekledim.
MADENCİ KARDEŞİMDİR - II
Yediniz doymadınız dağ dağ servet yığdınız
Nasıl başlar gün madenci evinde sabahları
“Beş kuruş” diyor çocuk ya kuş boku kadar değil
Boğazınıza dursun o insanların hakları
Hukuk hukuk dediniz biz her kapıyı dolaştık
Kağıtlarda çürüyor mahkeme kararları
Ne TKİ ne vekil ne bir bakan bıraktık
İş onda biter diyorlar öyle mi Cumhurbaşkanı
Kampanya süresince Bağımsız Maden İş Genel Başkanı Tahir Çetin ve Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu ile sürekli iletişim içinde olduk; tanıştık, konuştuk, güven ve dayanışma ürettik. Tahir Çetin, işçi arkadaşı Ali Faik İnter ile birlikte bütün gece uykusuz bekletildikleri bakanlık koridorlarından çıkıp Soma’ya dönerken, geçirdikleri trafik kazasında can verdiler. Tahir Çetin’in ölümü canımı gerçekten yakan ölümlerden olmuştur. Çok telefon konuşmalarımız olmuştu kendisiyle, Soma’ya davet etti, gidecektim.
Kampanya sonucu karınca kararınca; kendimize göre azımsanamayacak bir parasal dayanışmayı sendikaya ilettik. Tabii parasal destek sadece bir yanıydı çabamızın. Diğer yandan direnişin -özellikle İsveç’te- duyurulmasında, “bir dayanışma üretilmesinde” ciddi katkıları olmuştur “Madenci Kardeşimdir - İsveç” kampanyasının.
Karıncaya sormuşlar
ensen neden kalın
Benim ensem kalın değil ki
demiş karınca
Bak demişler
yolun çok uzun
düşüneyim demiş
varınca
Sebüktay Kaan
(SK/VC)