Geçen haftanın en çok konuşulan röportajlarından biri şüphesiz Wired dergisinden James Bamford’un Rusya’da gerçekleştirdiği Edward Snowden görüşmesiydi.
Bamford, Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı NSA hakkında sayısız yazı ve kitap yazmış, UC Berkeley’de profesör unvanı alan, bol ödüllü bir gazeteci. Ayrıca, eski NSA itirafçısı Thomas Drake’in savunması için danışmanlık da yapan Bamford’un Snowden röportajı, şimdiden ‘yüzyüze yapılmış en uzun ve detaylı gazetecilik röportajlarından biri’ unvanını aldı bile.
Bamford’un açılış paragraflarında bu röportaj için dokuz ay boyunca Rio de Janeiro, Berlin ve New York’a birden fazla seyahat ettiğini ve orada arabulucularla yaptığı görüşmeleri öğreniyoruz. Tıpkı Snowden gibi, Bamford da NSA için Vietnam Savaşı sırasında Hawaii’de çalışmış, hatta ABD vatandaşlarının hukuksal olmayan yollarla bugünkü gibi dinlendiğine, her görüşmenin kaydedildiğine şahit olunca o da itirafçı olmuş.
Bamford, bu kadar işi sadece tek bir sorunun cevabı öğrenmek için yaptığını söylüyor: Snowden’ı binlerce gizli kriptolu hükümet belgesini, hükümetin vatandaşlarına uyguladığı surveillance (gözetim, izleme, denetleme) programlarını afişe etmeye iten neydi?
Bamford’un da okuduğu, Greg Miller tarafından kaleme alınan yeni Washington Post raporunda FBI, CIA ve Dışişleri Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttükleri büyük bir Snowden soruşturmasından bahsediliyor. Snowden’ın Rusya’ya kaçıp an itibariyle de orada ikamet etmesi sebebiyle CIA, Snowden’ın izini süremiyor, bağlantı kuramıyor (Ağustos ayında Rusya hükümeti, Snowden’ın sığınma talebini ve oturma iznini üç yıl daha uzattı). Hakkında ulusal ve geniş çapta bir manhunt (insan avı) başlatılmasına rağmen Snowden rahat ve iyimser gözüküyor ve bir gün mutlaka ABD’ye geri döneceğini düşünüyor. ‘Hükümete hapis cezam için gönüllü olduğumu ilettim’ diyor Snowden, ‘ama ancak doğru amaç ve hüküm doğrultusunda… Cezamdan çok ülkemi ve geleceğini düşünüyorum. Hukukun politik bir silah olarak insanlara karşı kullanılmasına da, insanların bundan korkup haklarını savunmamasına da göz yummamalıyız! Asla bunun bir parçası olmayacağım’ diye devam ediyor.
Snowden, artık elinde olmayan birçok hükümet belgesini First Look Media’ya, gazeteci Glenn Greenwald ve belgesel yapımcısı Laura Poitras’a, The Guardian, The New York Times ve Washington Post gazetelerine teslim etmiş.
Teslim alan kişilerin bunları NSA’ye iade etmeleri ise ihtimal dahilinde gözükmüyor. Bu garip durum NSA ve hükümet yetkililerini bir kısır döngüye, ne olacağını kestirememenin verdiği anksiyeteye ve diplomatik itibar sarsıntısına itse de, Snowden’a göre böyle olmak zorunda değil.
Okuduğum en ilginç kısımlardan biri de buydu: Snowden, hükümetin ya da NSA’in hangi dokümanı, ne zaman ve nasıl çaldığı hakkında bilerek dijital izler bırakıyor. Buna göre Snowden’ın hangi belgeyi çaldığı ortaya çıkarılabilir, hatta bıraktığı dijital izler izlenebilir. ‘Bunu herhangi başka bir ülkenin ajanı olmadığımı onlara kanıtlamak için yaptım’ diyor Snowden. Fakat görünüşe göre sayısı 1,7 milyonu bulan belgelerin denetimi de en az onları korumak ve dijital önlem almak kadar zor. Bunun karşısında NSA sözcüsü Vanee Vines ise ‘Bay Snowden yaptığı işleri tartışmak istiyorsa, bunun yetkilisi biz değil, adalet bakanlığıdır. ABD ye geri dönüp kendisi hakkındaki suçlamalarla yüzleşmelidir’ diyor.
İkinci olarak da, Snowden’ı aşağılayan, vatana ihanetin simgesi haline getiren ve yalnızlaştırma politikası güden ABD hükümetinin elinde onun suçunu ve ihanetin kanıtı olarak gösterilebilecek bir belge bulunmuyor! Milyonlarca belge, kod ve rapor arasında neyin ne olduğu tam olarak hükümet ya da Snowden tarafından bilinmiyor.
Başka bir teoriye göre de, bu kadar bilgi yığınını sızdırmış olan Snowden dışında bir kişi daha bulunuyor. Eğer bu doğruysa, NSA’in milyonlarca vatandaşından topladığı gizli verileri takip etme ve saklama becerisinden şüphe duyulması gerekir. Bununla ilgili olarak Snowden şöyle soruyor: ‘Hala teknik denetim problemlerini çözemediler. Bazı verilerin ne olduğu, ne için kullanılacağı hakkında hiçbir fikirleri yok. Daha da kötüsü, bu beceriksizlik karşısında ABD halkı tüm bilgilerini depolayan bu kuruma nasıl güvenebilir?’
Peki Snowden’ı böylesi riskli bir karara iten gördüğü hangi şeyler ve bulunduğu hangi konumlardı?
Snowden bu soruya önce İsviçre/Cenevre’deki görevinden bahsederek başlıyor. 2007’de diplomatik pasaport ile İsviçre’deki banka/vergi gizliliği araştırması için Cenevre’ye gönderilen Snowden, burada CIA’in kendi deyimiyle ‘ahlaki ihlalleri’ne tanık oluyor: görevlilerin radarında olan kişileri sarhoş ederek, daha sonra tahliye paralarını ödeyerek kendilerine ‘borçlu’ kılmalarına, ABD’nin Irak politikasına karşı çıkan, ama hiçbir şey yapamayan ajanların konuşmalarına tanık olmuş. Bush zamanında suçsuz insanların nasıl adım adım takip edildiğini, kumpas kurularak yakalanıp işkencelerden geçirildiğini gösteren verilere ulaşmış.
Daha sonra Dell aracılığıyla NSA Japonya’da çalıştığında, CIA ve ‘drone’larının insanları nasıl katlettiğinin farkına varmış. 2011’de Maryland’e geri dönen Snowden, burada CIA ile çalışmaya devam etmiş; teknik şefler ile birebir çalışıp sistemin zayıf yönleri üzerinde geliştirme yapmış. ‘Bana en zor teknik problemlerini anlatıyorlardı ve onları geliştirip çözmek benim işimdi’ diyor.
Bardağı taşıran damla ise 2012’deki Hawaii görevinde geliyor. Devasa ve karanlık yeraltı tünelinde Dell/NSA için veri analizi yapan Snowden, onu şok eden birçok şeyle karşılaşıyor: ilk olarak, NSA’in İsrail gizli servisi için ülkedeki özel konuşmaları ve e-postaları göndermesi. Ve Snowden itiraf ediyor: ‘Milyonlarca Filistin kökenli Amerikalı’nın özel hayatının bu derece afişe edilmesi, yaptığımız en büyük suiistimal ve tacizdi’.
İkinci olarak da NSA görevlisi Keith Alexander’ın sahip olduğu bir belge ile siyasi muhalefetten CIA’in dikkatini çeken kişilerin pornografik online materyalleri ile izleme istatistiklerinin kaydedildiğini ortaya koyuyor. Buna göre NSA, ‘terörle mücadele’ adına kişisel hassasiyetler ve gizlilik silahını kullanıyor. ‘Ben bu tarz şeylerin 60lı yıllarda (Soğuk Savaş döneminde) kaldığını sanıyordum. Hala orada mıyız? Neden bu zamanda böyle bir şeye alet oluyoruz’ diyor Snowden.
Snowden’ın daha sonra dikkat çektiği şey, sıradan demokrat bir vatandaş içinse ürkütücü boyutta. Bamford, ‘Snowden, bütün bu gizli veriler içinde istediği herhangi birini kopyalama, yükleme ve transfer etmekte en ufak bir sorun yaşamadığını söylüyor. Çok gizli birkaç doküman dışında tüm veriler NSA çalışanlarına ve ilgili kurumdaki insanlara açık.’
Bamford, Snowden ile otel odasında görüşürken, ABD Meclisi NSA kurumunun vatandaşların e-posta ve telefon görüşmelerini kaydeden yetkisini büyük ölçüde kısıtlamak için oylamaya gitti. ABD vatandaşları, NSA ve onun sorgulanabilir siyasi yetkilerinden Snowden sayesinde haberdar olup, alarma geçtiler. Kongrenin de onayladığı bu karar, Bamford’a göre, Snowden’dan ayrı olarak düşünülemeyecek bir gelişme. ABD Supreme Court (Yüksek Mahkeme) de yakın zamanda hukuksuz dinlenme davalarına bakabileceğini duyurdu. Son araştırmalara göre de, ABD halkının yüzde 55’i Snowden’in Prizma (hükümet organlarına Yahoo, Google ve Microsoft gibi şirketlerden kullanıcı verilerini kopyalayan sistem) itirafçılığını onaylıyor.
‘Benim gibi vatan haini ilan edilen bir insan için bu inanılmaz bir istatistik’ diyor Snowden. Halbuki John Kerry bile yakın bir tarihte ‘Edward Snowden bir vatan haini, bir korkak ve kaçaktır. O, ülkesine ihanet etmeyi seçti’ demişti.
Bu uzun röportajdan sonra değinebileceğimiz ve üzerinde düşünebileceğimiz birkaç nokta var:
1) Snowden eğer vatan haini ise, onun itirafçılığıyla açığa çıkan birçok insan/vatandaşlık hak ihlali ve kamuoyu desteği, onun cezasında nasıl bir etki yapar?
2) Eleştirel hukuk çalışmaları (Critical Law Studies) alanında savunulan - hukuk sisteminin ‘insan’ ve haklarını varolan güç, sınıf ve çıkar ilişkileri ile şekillendirdiği – alternatif kurum arayışları Snowden ve benzeri itirafçılar için ne önerebilir?
3) Ve son olarak da, siyasi şantajı (yatak odası görüntüleri, bilgisayarlara yüklenen virüsler, pornografi ve kişisel hassasiyetler), uluslararası hukuku hiçe sayarak yapılanan savaş ve kontrgerilla sistemlerini normalleştiren modern ulus-devlet, Snowden’ı nasıl yargılayacak? (DG/YY)
* Bu yazı WIRED dergisinin Eylül 2014 sayısında yayımlanan “Edward Snowden: The Most Wanted Man in the World” başlıklı söyleşiden hazırlandı.
* WIRED'da yayımlanan söyleşiye buradan ulaşabilirsiniz.