Bahardan kalma güneşli bir güne uyandım.
Pencereden masama vuran gün ışıkları dikkatimi çekince...
Kafamı çevirip, bir avuç gökyüzünde birer kar topağı gibi mavi gökyüzüne dağılmış bulutların hareketini seyredip, Akocan'dan Perşembe günü aldığım mektubu düşündüm biraz.
Satır aralarında dolaşıp, umut yüklü, sevgi dolu, sıcak cümlelerini kafamda evirip çevirdim.
Sonra da Akocan'dan ve anılarımdan izin isteyip bugünkü konuğuma kapı-komşum Lale'nin mektubuna daldım.
İki yıllık bir aradan sonra yeniden Gebze Hapishanesi'ne döndüğümde Lale'nin de Sincan ve Bakırköy kadın hapishanelerinin tekli hücrelerini dolaştıktan sonra, eski mekânına döndüğünü A-8 sakinlerinden dinlemiş, revire giderken de koridorda karşılaşmıştım Lale'yle.
Uğradığı adaletsizliğin öyküsünü ise ilk tutuklandığımda koğuş arkadaşlarımdan dinlemiştim.
Ona hastane dönüşü iletişim cezam biter bitmez mektup yazacağımı söylemiştim.
Öyle de yaptım.
İnsan hapishanede olunca; kapı-komşularıyla da ya mazgaldaki küçücük delikten seslenerek, ya ekmek içinde yaptığı topla ya da iç posta yoluyla haberleşebiliyor.
Bu nedenle arada bir denk gelirse, revire ya da hastaneye giderken karşılaşıp, birkaç cümlecik de olsa sohbet etme şansını yakalamak hakikaten insanı çok mutlu ediyor.
Öyküsünü bianet okurlarıyla paylaşmak istediğimi yazdım Lale'ye.
Bilseniz nasıl sevinmiş!
Çünkü yıllardır itildiği kör bir hücrede, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını derin bir sessizlik içinde çekiyor.
Yargı süreci de aynı sessizlikle sürmüş ve noktalanmış.
Yargıtay Ankara1Nolu DGM'nin verdiği 15 yıllık hapis cezasını az bulduğu için kararı bozmuş ve hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiğinde de kimse Lale'nin sesini duymamış.
Elbirliğiyle Lale kocaman bir sessizliğe gömülmüş.
Öyküsünü yazma isteğim onun çocuklar gibi sevindirmesinin nedeni de bu.
Mektubunda:
"... O gün yüzümün gülmesinin bir nedeni de seninle konuştuklarımız, duygularımdan kaynaklıydı. Yıllardır bir sessizlikle karşı karşıya bırakıldım. Sesim duyulsun istedim. Ama verilen yanıt yine büyük bir sessizlik oldu. Yargı kararıdır müdahale edemeyiz denildi. Artık kime nasıl ulaşacağımı bilemeyecek hale geldim. Bu hukuksuzluğa, vicdansızlığa, keyfiliğe artık son verilmesi için kimsenin bir şeyler yaptığı, yapacağı yoktu. Şu aşamada yapılanları anlatabileceğim, başvurabileceğim bir merci yok. Yargıtay süreci bitince tüm yollar kapatılmış oldu." diye özetlemiş duygularını.
Lale'nin gözaltına alınması, tutuklanması ve yargı süreci çok hızlı sonuçlanmış!
Avukatı ona verilen 15 yıllık hapis cezasını çok haksız ve fazla bulmuş.
Bu nedenle de Yargıtay'a taşımış dosyayı!
Ve Lale'nin esas öyküsü de o süreçten sonra başlamış...
Çankırı Valisi'ne suikast iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklandığında 20 yaşındaymış Lale.
Ailesiyle birlikte yaşıyormuş.
Dahil edildiği dosyayla ilişkisini eğip-bükmeden olduğu gibi anlatmak istediğini yazmış:
"Çok şey var konuşulacak. Ama ben şimdilik genel tutmaya çalışarak birkaç konudan bahsedeyim. Ayrıntılı anlatmayınca ne, ne kadar anlaşılır onu da bilmiyorum. Neyse bir yerlerden başlayayım ben. Ancak Füsun rahat anlatmak istiyorum. Bu rahatlıkla seninle konuşabileceğimi düşündüğümden de yanına koşarak geldim.
Dahil edildiği dosyadaki bazı şahıslarla sadece ev tutmuşlar ve tutulan o eve aile görüntüsü kazandırabilmek için birkaç ay onlarla birlikte kalmış.
Oradan ayrılacağı zaman ailesinin yanında sağ-salim ulaşıp-ulaşmadığını öğrenmek için otogardan Lale'yi uğurlayanlardan birine ailesinin telefon numarasını vermiş.
Çankırı valisine suikast iddiasıyla gözaltına alınan şahıslardan birinin cebinde Lale'nin telefon numarası çıkınca...
Lale'nin gözaltına alınıp tutuklanması ve tutsaklık öyküsü de başlamış!
Oturduğu mahallede iki liseliye verdiği bir gazete nedeniyle avukatla birlikte savcılığa gitme planın yaptığı bir süreçte, gözaltına alınmış Lale.
Kendisinin dahil olmadığı bir süreç ve yaşananları gözaltında polisten, polisin ona yönelttiği sorulardan öğrenmiş!
Ve Lale'nin Çankırı Valisine suikast davasına eklenmesinin tek nedenin de, suikast iddiasıyla gözaltına alınanlardan birinin üzerinde telefon numarası çıkmasıymış!
O telefon numarası ile Lale dosyaya dahil edilmiş, yargılanmış ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış!
Gözaltında polisler Lale'ye:
"...boşuna uğraştırdın bizi. Bir şey yokmuş sende..." demiş olsalar da...
Bu söylemlerini/ulaştıkları tespiti hiçbir şekilde hazırladıkları fezlekeye yansıtmamışlar.
Savcı da polisin fezlekesine dayanarak iddianameyi hazırladığı için Ankara 1 Nolu DGM'de 1999/74 Esas Sayılı dosyada 15 yıl hapis cezasına çarptırılmış Lale.
Avukatı da, 1 Nolu DGM Başkanı Orhan Karadeniz de bu cezayı çok bulmuş.
Avukat Lale'ye o dosya kapsamında ceza verilecekse şayet; bunun maksimum 12,5 yıl olması gerektiğini düşündüğü için.
Dosyayı Yargıtay'a taşımış.
Fakat Yargıtay dosyayı aleyhte bozup gönderince, hepsi şok olmuşlar.
Duruşmada karar açıklandığında:
"Avukatımla bir ara göz göze geldiğimizi hatırlıyorum. Kendimdeki şaşkınlığı inanamayışı onun gözlerinde de büyük bir üzüntü içinde görmüş, hissetmiştim..." diye tarif etmiş yaşadıkları şoku.
Yaşadığı çaresizliği en çok avukatıyla paylaşmış o süreçte.
Esasında ayrıntılarıyla birlikte hakikatten uzun ve haksız bir yargılanma süreci geçirmiş Lale.
Gözaltında uğradığı fiziki ve psikolojik işkenceler doğru-dürüst, hatta hiç dile getirmemiş.
AİHM sürecini başka bir avukat takip etmiş.
Ancak avukat dosyanın sonuçlandığı bilgisini bile Lale'ye iletme ihtiyacı duymamış.
Süreç tamamlandıktan iki yıl sonra AİHM'e bizzat başvurup, dosyasının akıbetini sorunca, sonucu öğrenebilmiş.
Yani avukatın nasıl bir başvuru yaptığını, gerekli bilgi ve belgelerin AİHM'e gönderilip gönderilmediğini bilmiyor Lale.
Bildiği tek şey; AİHM başvurusunun da aleyhine sonuçlandığı.
Bütün kapıların yüzüne kapandığı ve bir hukuk cinayetiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekiyor Lale.
Tutsaklığının 14. yılında!
Siyasi ya da adli kim bilir kaç insan haksız yere üzerlerine gürültüyle kapatılarak kilitlenen o demir kapının ardında ölüm bekliyor!
Ve ne yazık ki, Türkiye'deki hukuk sistemi bu hukuk cinayetlerinin düzeltilmesine izin vermiyor!
Lale gönderdiği iç postada Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı Esas Hakkında Mütalaayı, Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde sanıklar hakkında açılan tazminat davasının Lale'yle ilgili olarak davanın reddedildiğine dair beraat kararı, Ankara 1 Nolu DGM'nin karar duruşması tutanağı ve müddetnamesini göndermiş.
Müddetnamede "Mahkûmiyet Müddeti"nin karşısında büyük harflerle:
"4771 Sayılı Yasa'nın 1. Maddesinin A Fıkrası gereğince ölünceye kadar cezaevinde kalacaktır," yazıyor.
Nevşehir 2.Asliye Hukuk Mahkemesi kararında da:
"Yapılan yargılama, dosyaya ibraz edilen DGM'sinin gerekçeli kararı, yaptırılan bilirkişi incelemesi ve tüm dosyanın birlikte değerlendirilmesi sonucunda; tazminat ödenmesine neden olan suikast eylemi ile davalılar B.E ve Lale Açık'ın eylemleri arasında illiyet bağının bulunmadığı davalı K'nin ise suikast eylemine bizzat katıldığı anlaşıldığından davalılar B.E ve Lale Açık yönünde davanın reddine..." deniliyor.(Kararda Lale dışındaki şahısların isimlerini gerekli görmediğim için ad ve soyadlarının baş harflerini kullanmayı tercih ettim)
18 Kasım 2003 tarihli Ankara 1 No'lu DGM duruşma tutanağında heyet başkanı Orhan Karadeniz'in muhalefet şerhi esasında Lale'nin dahil edildiği suikast dava dosyasında uğradığı haksızlığı çok iyi özetliyor:
"Muhalefet şerhi: Dosyada mevcut delillerden ve diğer sanık beyanlarından anlaşıldığı gibi sanık Lale Açık TKP-ML/TİKKO örgütüne katılarak Canan, Derya, Gülay, Evrim kod adını almıştır. İddianamede belirtilen örgüt mensupları ile örgütsel faaliyetlerde bulunmuş sanıklar K.E ve H.E ile birlikte örgütün gayesini gerçekleştirmek için ev kiralamışlar. 25.08.1998 tarihinde K.E'nin T 0599 plakalı taksiyi ve K.E'nin üzerinde bulunan parayı gasp etmişlerdir. Sanık hakkında TCK'nın 146/1 maddesine muhalefetten dava açılmıştır.
"Yukarıda belirtilen eylemin niteliği ve suçun işleniş şekli, TCK'nın 146/1 maddesinin tatbiki mümkün değildir. Bu maddenin tatbik edilebilmesi için sanığın sabit bulunan eylemlerinin vahim olması gerekir.Sanık herhangi bir öldürme eylemine katılmamıştır. Her ne kadar 19 T 0599 plakalı taksinin şoförü K.E'nin elini kolunu ve ağzını bağlayıp bir tarlaya atmış iseler de, (Lale kararın bu kısmına "ben yapmadım" diye bir not düşmüş-bn.) bu şahsa karşı herhangi bir öldürücü darbede bulunmamışlardır. Sanık herhangi bir öldürme olayına katılmadığına göre hakkında TCK'nın 146/1 maddesinin tatbiki mümkün değildir. Sanığın sabit olan eylemleri örgütsel faaliyet niteliğindedir. Olayımızda TCK'nın 146/1 maddesinde belirtilen suçun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır. Sanığın sabit olan eylemleri TCK'nın 168/2 maddesinde belirtilen yasadışı örgütün sair efradı olmak suçunu oluşturduğu mahkememizin kararının daha önceki Yargıtay içtihatlarına uygun olduğu ve Mahkememizin kararında direnmesi görüşünde olduğumdan sanığın TCK'nın 146/1 maddesi gereğince cezalandıran çoğunluk görüşüne katılmıyorum."
Ağır ama hızla sonuçlandırılan bu dava dosyasında avukat da, Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz de Lale'nin dosyadaki somut durumu bakımından 15 yılı fazla bulup, en fazla 12,5 yıl hapis cezası verileceğini düşünüp, savunurken...
Heyet çoğunluğu idam cezasında karar kılmış!
Ve 4771 Sayılı Yasa'nın 1/A-a maddesi dikkate alınarak bu madde gereğince "Müebbet Ağır Hapis Cezası ile Cezalandırılmasına" karar verilmiş.
Sözün bittiği bir nokta!
Ankara 1 Nolu DGM heyetinin çoğunluğunca alınan bu haksız, adaletsiz kararla Lale demir ve betonun o soğuk, o aşağılık sessizliğine gömülmüş.
Ve biliyoruz ki, basında "Öcalan Yasası" diye tarif ettikleri bu yasadan hüküm giyenler af yasasından bile faydalanamıyorlar.
Yine tutsaklık koşulları da mevzuatta özel olarak çizilmiş!
Ama bir yol olmalı mutlaka!
Tarihteki birçok olay gibi, bir hukuk cinayetine kurban edilenlerin gerçek durumunu açığa çıkarabilecek bir yol olmalı.
Elbette bütün bunları yazarken, düşünürken ben de Lale de memleketteki hukuk sisteminin ve Lale'nin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazını yattığının farkındayız.
Ve buna rağmen yazmak, Lale'nin sessiz çığlığını paylaşmak istedim.
Belki bir hukuk insanı ya da birileri ilgi gösterir de sorun gündemleşir, bir yol bulunur diye düşündüm, umut ettim!
Lale'de mektubunda:
"Söylemek istediğim, hukuksuzluklarına, haksızlığa uğrayan biri olarak bu ülkede olduğu sanılan, iddia edilen adaletin yalnızca lafta öteye geçmediğinin, bir kılıf olarak kullanıldığının daha anlaşır olmasını istiyorum. Ayrıca 14 yıl boyunca yaşadığım çaresizliğin içinde bırakıldığım sessizliğin ölünceye kadar denilerek hapse çevrilen ceza ile aynı zamanda bir ölüm sessizliğine de dönüştürülmesine, derinleştirilmesine engel olmak için san geldim..." diye yazmış.
Ben de hücremdeki masamda konuk ettim Lale'yi ve aldım yanıma, birlikte size geldik!
Dilerim bir işe yarar bir anlamı olur!
Bizimki bir umut! (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, 3 Şubat 2013, Gebze Kadın Kapalı Hapishane