“Auschwitz’den sonra şiir yazılmaz” diyordu Adorno. Yazılmadı mı? Yazıldı. Ama dünyanın Auschwitzlerini görerek yazılanla, görmeden yazılan aynı kefede olmadı o günden sonra.
Üstelik mesele öyle güzel anlaşıldı ki, bu toplama kampının adı dünyadaki kıyımın, yıkımın, faşizmin sembolü oldu; kendinden önceki ve sonraki her türlü zulmü temsil etti kullanıldığı yerde…
Cabir Özyıldız’ın ikinci öykü kitabı Dünyanın Bütün Karıncaları da, bugünün Auschwitz’i Gazze başta olmak üzere yangın yerlerini, kor yutmuş da su arayanları, bulamayanları, bir de karınca misali su taşıyanları odağına yerleştiren bir kitap olmuş.
Popülist yazarlık politikaları
Öykü kitapları söz konusu olduğunda toptan bir eleştirel okuma yapmak ve haliyle eleştiri yazısı yazmak mümkün olmuyor. Moda ifadeyle, her metnin biricik oluşu, bunun temel sebebi. Fakat mesele bununla da sınırlı değil.
Son yıllarda sayısal çokluğu nedeniyle bir edebiyat enflasyonuna ve öyküde devalüasyona yol açan bir durum yaşanıyor.
Süreç, genellikle, popülist yazarlık politikaları ile yönetiliyor. Ederi, gideri olan günübirlik, kişisel olaylar, seksen parçaya ayrıştığı için sınıf gerçekliğinden gitgide uzaklaşan kimlik sorunları yani toplumsal ve politik bağlamından uzaklaşmış hikayeler dolaşıyor ortalıkta.
Biraz taciz, biraz kadın, biraz ihanet, biraz göçmen, biraz ondan biraz da bundan derken; böyle kaygılarla yazılan metinler ne slogan atmaktan çıkabiliyor ne de biricik olabiliyor…
Dünyanın Bütün Karıncaları kitabı üzerine yine de bir yazı yazmaya beni sevk eden işte bu çıkıntılıklarının olmayışıdır.
Öncelikle bir öykü kitabı olmasına rağmen, ortak bir temaya sahip on metin okuyoruz. Tema, ezilen halkların mücadelesi.
Cüretkar öyküler
Konular, temadan kopmayan, tersine bu temanın başka başka yönlerini yaratıcı yazarlığın hakkıyla yapıldığı, adeta her bir sesin nennilendiği son derece rafine metinlerde hayatla buluşuyor.
Ne diyorum, neden diyorum?
Elimizde yine yazar tarafından yazılmış olan “Eski Zaman Türküsü” adlı -ilk- öykü kitabı olduğu için, yazara kendi yolculuğu ve aldığı yol içinde bakma imkanımız var. (Uzun süredir yazan Özyıldız’ın kitaplar dışında pek çok yayımlanmış öyküsü vardır.)
İlk kitapta da kalburüstü öyküler okumuştuk. Fakat, biraz da öykünün rahmi çocukluğumuz ve kalbimiz olduğu için, daha günlük, daha yerel öykülerden oluşuyordu. Okuyanı bir anda saran, cümleleri, tabirleri akılda kalan öykülerdi bunlar. Okurda da böyle karşılık buldu. Dünyanın Bütün Karıncaları ise fokusun evren olduğu, çıtası yüksek ve tercihleri hem iradi hem cüretkar öykülerden oluşuyor. Sadece bunun için bile okunmayı hak ediyor.
Anlatım biçimleri, yaratıcılık unsurları gibi yönlerden gelişen, yüzü yeniye ve geleceğe dönük, güçlü ve güçlenmeye devam eden bir kalem söz konusu burada. Elbette metinleri tek tek ele aldığımızda bazı sorunlu, yazma tekniğine dair eksik, aksak yanlar da var. Fakat bu yazının konusu bu değil.
Öykülerde işlenen konular; Filistin, KHK’lı akademisyenler, 6 Şubat depremleri, aşk, intihar, işsizlik, çözülen ve bir yandan çürüyen aile ilişkileri, ucuz ölümler, Newroz, hapishaneler ve adalet, kadınlar ve hayat, yoksunluk, yoksunluk, ille de mücadele ve umut…
Rafine derken neyi kast ettiğimi tam burada açıklamak istiyorum. Birçok şeyi tek bir metinde anlatmaya teşne yazma biçiminin dönemsel tercih olarak öne çıkması böyle bir karşılaştırma yapmamı sağladı. Bu kitapta işlenen konuların listesi de denebilecek yukarıdaki paragrafa ekleme yapılabilir. Ama en fazla iki, üç konu daha…
Çünkü Cabir Özyıldız, öykülerini yazarken derdine sadık bir yazma pratiği sergiliyor. Kurmaca türünün bel kemiği olan yaratım konusunda, ne tür bir anlatım biçimi kullanırsa kullansın; karakter, zaman, mekan, bağlam unsurlarının ahengi ve karakterlerin güçlü temsiliyetere sahip oluşunda yaratmıştır bu sadakati.
Örneğin; “6 Şubat depreminde yitirdiklerimizi, kalanlara ve dayanışan herkese…” ithaf edilen “Unutmayın Ha!” adlı öyküde, üç arkadaş olan Cumo, Saffet ve Pisboğaz’ın dayanışma gönüllüsü olarak afet bölgesine yolculukları anlatılıyor. Karakterlerin her birinin temsil ettiği insan tipi ve bunu yaratan koşulları öyküde arka plan olarak okuyoruz ama konu her koşulda depremin merkezde olduğu bir anlatımla sunuluyor.
Çok daha spesifik bir örnek olarak “Ya Habip Kalbey” öyküsünde de, hala, yeğen arasındaki yoğun diyaloglarla anlatılan bir aile öyküsü okuruz. Karakterlerin toplumsal birer varlık olmanın beraberinde getirdiği pek çok arızi hallerini de göstermesine rağmen konu çözülen aile ilişkileri çerçevesinin içine ustaca yerleştirilmiştir.
İthaf demişken bu kitabın açık veya cümle aralarındaki ithaflarına da değinmek yerinde olacaktır. Başlangıçların Annesi öyküsündeki “Özgür Filistin’e ve Mahmud Derviş’e” ithafı, Auschwitz’den sonra neyin, nasıl yazılacağının sağlam bir örneğidir. “Sen Aşktan Ne Anlarsın Be Emmi” adını taşıyan ve bir sayıklama biçiminde yazılan öyküde geçen şu cümle, hem iradi bir tercihin hem de tarafgirliğin ilanıdır: “Bak peygamberler şehrinden bütün o nebilerin sırt çevirdiği bi kadın var, adaletsiz bir binanın önünde nicedir onurlu acısını nenniliyor. Ondan utan bari, ağlama.”
Yeri gelmişken, aynı zamanda bir ithaf olan bu kitabın adına da değinerek bu bahsi kapatalım. Karıncalar derken, halkların mücadelesinde dayanışmayı esas alan her türlü pratiği ve pratiği böyle olanları temsil eden bir ad koymuş Özyıldız dosyasına.
Dahası da var; (kitabın özenle yazılmış editör notunda da ifade edildiği gibi) Yaşar Kemal ustamızın birlik ve mücadeleyi öğütlediği karıncalar olma çağrısının bugüne aktarımıdır.
Gürsel Korat, “Kurmacanın Yapısı”nın önsözünde, anlatıcı için “öykü kurucu kişi”, kurmaca içinse “bir yazarın ürettiği ya da uyarladığı özgün ifade” tanımlarını kullanır.
Kurmaca bir metin ya da dosyanın incelenmesinde, sağlama yapmak için de yol gösterici tanımlar bunlar. Buna göre Cabir Özyıldız’ın anlatıcı ve kurmaca yazarı olduğunu söylemek pekala mümkün. Karakterlerin her birinin sesini dupduru bir tonda duyduğumuz ama aynı zamanda yazarın sesinin sızmadığı öyküler okumak bahtiyarlık gerçekten.
Geleceğe seslendiği için, sonraki (belki iyi olacak) günlerimize varacağını düşündüğüm bir kitap: Dünyanın Bütün Karıncaları. Okuyanı, anlayanı çok olsun.
(UŞ/EMK)
Yazar: Cabir Özyıldız, Sayfa Sayısı: 80, Vacilando Kitap, İlk Baskı Yılı: 2025