Kısa süre önce Akdeniz Üniversitesi’nde yaşanan ve birçoğumuzun televizyonlar aracılığıyla tanıklık ettiği "takım elbiseli" saldırı, geçen hafta Anadolu Üniversitesi Bahar Şenlikleri’nde halay çekip türkü söyleyen öğrencileri hedef aldı. Okul dışından gelen yaklaşık 20 kişilik "takım elbiseli" grup, satır ve sopalarla öğrencilere saldırdı.
Saldırıya uğrayan öğrencilerden biri olarak, yaşananları detaylarıyla paylaşmak istiyorum. Gerçekleşen saldırı ve sonrasında yaşananlar hakkında anlatacaklarımın, ‘takım elbiseli’lerin kimler tarafından desteklendiği ve nasıl cesaretlendirildiklerinin anlaşılması noktasında önemli olduğunu düşünüyorum.
"Takım elbiseliler"in halaya, türküye ve "sınırları zorlayan çay"a tahammülü yok. Anadolu Üniversitesi’nde öğrenim gören devrimci ve yurtsever öğrenciler, Bahar Şenlikleri’nin birinci gününde, "Sınırları zorlayan çay" sloganıyla satılan "kaçak çay" standının arkasında toplanmış, Kürtçe ve Türkçe türküler söyleyerek halay çekiyorlardı.
Okul dışından gelen yaklaşık 20 kişilik "takım elbiseli" grup, saat 15:30 sıralarında, satır ve sopalarla, halay çeken öğrencilere saldırdı. Saldırıda biri bıçakla olmak üzere 5 öğrenci yaralandı.
Öğrenciler yakaladı, ÖGB sakladı
Saldırganların 2’si dışında tamamı, “yoğun güvenliğe rağmen” ellerini kollarını sallayarak ortadan kayboldular.
Öğrenciler tarafından yakalanan ve üniversiteye bağlı Özel Güvenlik Birimleri(ÖGB)’ye bildirilen iki saldırgan ise saldırı öncesinde "kafa tokuşturarak" selamlaştıkları ÖGB tarafından, deyim yerindeyse "kaybedildiler". Bir başka deyişle, cinayete teşebbüs eden 2 kişi resmi görevliler tarafından korundu.
ÖGB’nin saldırıya katkısı bununla sınırlı değil. Şenlik alanı girişindeki seyyar bariyerin saldırının hemen öncesinde ÖGB tarafından alçaltılması da saldırganların alana kolaylıkla girmeleri ve çıkmalarını sağladı.
Saldırganları saklamakla ve saldırıya uğrayan öğrencileri tehdit etmekle meşgul olan ÖGB, kendilerinden yardım istenmesine rağmen yaralı öğrencilerin hastaneye taşınmasıyla ilgilenmedi, yararlılar öğrencilerin çabalarıyla hastaneye taşındılar.
Rektör olay yerine gelmedi, öğrencileri dinlemedi
Saldırıyı yaşayan öğrenciler olarak, yaşananların üniversite yönetimi tarafından görülmesi ve olayın vahametinin anlaşılması için, Rektör Fevzi Sürmeli’nin saldırının gerçekleştiği şenlik alanına gelmesini istedik.
Anadolu Üniversitesi’nde daha önce de benzer saldırılar yaşanmıştı. Geçtiğimiz yıldan bu yana, okul içinde ve dışında gerçekleşen saldırılarda onlarca muhalif öğrenci yaralanmıştı. Yaşanan her saldırıdan sonra rektörlüğün kapısını çalmış ve olanları anlatıp tedbir alınmasını istemiştik.
Görüştüğümüz rektör yardımcıları her defasında sorumluların bulunacağı ve cezalandırılacağı, gerekli tedbirlerin alınacağı sözünü vermişlerdi. Ancak ne saldırganlar bulundu ne de saldırılar son buldu. Bu defa biz gitmeyecektik. Üniversiteden sorumlu olanların sorumluluklarını yerine getirmesini bekleyecektik.
Yaklaşık bir buçuk saat, saldırının gerçekleştiği yerde “Rektör buraya” diyerek bekledik ancak muhatap bulamadık. Bunun üzerine, rektörlük binasının karşısında bulunan kavşağa kadar yürüyerek yolu trafiğe kapattık. Can güvenliğimizin olmadığı, hayatımızın tehdit altında olduğu yerde, trafiğin akışını durdurmanın işe yarayabileceğini düşünmüştük.
Biz böyle düşünsek de, ancak, tesadüfen trafiğe kapattığımız yoldan geçen Rektör Yardımcısı Nüvit Gerek'in aracını durdurarak muhatap bulabildik.
Gerek’e yaşanan saldırıyı anlattık ve üniversitenin olanlar karşısında neden sessiz kaldığını, “neden öğrencisine sahip çıkmadığını” sorduk. Rektör Yardımcısı Gerek, “Olur mu öyle şey” diyerek, önce hastanedeki öğrencileri ziyaret edeceğini, ardından da bizleri dinleyeceğini söyledi. Yerleşke içinde bulunan hastaneye Gerek’le birlikte gittik. Gerek, yaralı arkadaşlarımızı ziyaret etti ve sağlık durumları hakkında bilgi aldı.
"Acemi takım elbiseli" de kaybedildi
Biz ise hastaneye vardığımızda saldırıyla ilgili yeni bir şey öğrendik. Saldırı sırasında bir de ‘acemi’ bir saldırgan yaralanmıştı ve yaraladığı öğrencilerle aynı hastanede yatmaktaydı. Saldırıya katılan iki kişi de hastane önünde onu beklemekteydi. Rektör Gerek ve hastanede bulunan ÖGB amirine bu iki kişiyi göstererek, saldırganlar arasında bu iki kişinin de olduğunu söyledik ancak hiçbir şey yapılmadı. Daha sonra öğrendik ki, ‘acemi’ saldırgan da başka bir hastaneye sevk edilerek ‘kaybedilmiş’.
Rektör Yardımcısı söz verdi
Rektör Yardımcısı Gerek ve üniversite avukatlarından, saldırganların bulunması için, saldırıya uğrayan öğrencilerin de içinde yer alacağı bir çalışma başlatılmasını istedik. Rektör Yardımcısı’nın, basının önünde, sorumluların bulunması ve cezalandırılması için ellerinden geleni yapacakları sözünü vermesi üzerine eylemimizi sona erdirdik.
Saldırının ertesi günü, yaralanan arkadaşlarımızı hastaneden çıkartmak üzere okula gittik. Okula vardığımızda şenliklerin iptal edildiğini ve rektörün olaylarla ilgili açıklama yaptığını öğrendik. Açıklama bir sonraki gün yerel gazetelerin manşetindeydi. Rektör Sürmeli, 5 kişinin yaralandığı “olayların büyütülmemesi gerektiğini” söylüyordu. Ayrıca “yerleşkedeki yolun oturma eylemiyle ulaşıma kapatılması olaylarının sorumluların belirlenmesi konusunda emniyet ve biz ayrı ayrı çalışma yapıyoruz” demişti.
Peki "sorumsuzlar" kim?
Rektörümüzün açıklamasında belirttiği “yerleşkedeki yolun oturma eylemiyle ulaşıma kapatılması olaylarının sorumluları”ndan biri olarak sorumluluğumu sonuna kadar kabul ediyorum.
Sadece ‘yaşama hakkı’mı savunmak için eylem yapmaktan değil, şenlik alanında halay çekmekten, türkü söylemekten, saldırganları ÖGB’ye, bildirmekten yaralı arkadaşlarımı hastaneye taşımaktan, üniversiteden ‘sorumlu’ olanlara sorumluluklarını hatırlatmaktan da sorumluyum.
Sadece sorumluluklarım değil sorularım da var:
Örneğin, saldırıya alenen ortaklık eden ÖGB’ler ve bağlı oldukları Üçel Güvenlik Şirketi, öğrencileri ‘korumaya’ devam edecek mi?
Geçtiğimiz yıldan beri defalarca kapısını çaldığımız üniversite yönetimi verdiği sözleri tutmadığını kabul edecek mi?
Bunca soru işaretinin üzerinden atlayan, sorumlu "sorumsuzlar" kim?
Başlıkta dediğimiz gibi “şenlik dağıldı”. Ama Anadolu Üniversitesi’nin bahçesinde yalnızca “acı bir yel” değil, adaletin sağlaması için yanıtlanması gereken sorular var. (MM/EZÖ)
* Mehmet Mutlu, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi, Basın Yayın Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi, [email protected]