Elimdeki kitabın kapağında Wassily Kandinsky'nin bir resmi yer alıyor: dalgalara meydan okuyan bir tekne...
Çekici olduğu gibi, mücadele azmi ve kararlılığı simgeliyor; işte Şemsa, diyorum içimden ve aklıma, doktora yapmak için Viyana’ya giderken Topkapı Otogarı'ndaki otobüsten bana el sallayışı geliyor (Gençler bilmeyebilir, 1980'li yılların başlarında uçak seferleri az, bilet ücretleri oldukça yüksekti).
Şemsa, Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası’ndaki yüksek maaşlı ve prestijli işinden istifa etmiş, akademiye dönmek için doktora yapma kararı almıştı. Olanakları kısıtlıydı, ama azmetti ve altı yıl sonra doktorasını alarak, döndü ülkeye.
Şemsa’ya armağan olarak hazırlanan Feminizm, Ekonomi, Toplumsal Direniş kitabında birbirinden ilginç makale ve söyleşileri okurken, onu renkli kişiliğiyle de tanımış olacaksınız.
Sunuş ve giriş yazıları dahil olmak üzere kitapta yaşam öyküsü, makale ve söyleşilerden oluşan on yedi metin yer alıyor. Sunuş yazısıyla kitabın açılışını yapan Gülay Günlük-Şenesen 45 yılı bulan arkadaşlıklarının tarihsel dökümünde, Şemsa’nın kendi yaşamını nasıl etkilediğini anlatıyor. Yazar, 1970’li yıllarda, Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan arkadaşlıklarının izini sürerken, Türkiye’de feminist iktisat alanında yapılan akademik araştırmalar ve kadın örgütlenmelerinin evrimine de şahit oluyorsunuz.
Kitabın ilk yazısı, Feryal Saygılıgil’in kaleme aldığı, Fikriye başlıklı bir kadın işçinin hayat hikâyesi. Son derece zorlu geçen hayatına, Fikriye’nin mücadele azminin eşlik etmesini büyük bir ibretle izliyoruz.
Kitaptaki yazı ve söyleşileri kitabın başlığının işaret ettiği gibi üç başlık altında toplayabiliriz: Feminizm, Ekoloji, ve Toplumsal Direniş.
Aslında bu başlıklar birbirinden ayrı bölümler oluşturmuyor. Örneğin, Gülay Toksöz ve Emel Memiş’in yazıları, İklim Krizi Kapıda, Zengin ve Yoksul Ülkelerde İklim Değişikliğine Feminist Perspektiften Bakış ve Begüm Özkaynak’ın yazısı, Yeşil Ekonomi’nin Ötesinde Düşünebilmek. Feminist Politik Ekoloji, günümüzde yaşanan ekolojik yıkıma feminist perspektiften yaklaşan metinler.
Zeynep Kadirbeyoğlu’nun Alternatif Gıda Toplulukları: Üretim, Dağıtım ve Tüketimi Yeniden Düşünmek yazısında da tekelleşmiş ve şirketleşmiş tarım ve gıda rejimi, ekolojik tahribat ile kentte kaliteli ve sağlıklı gıdaya erişimin zorlukları alternatif gıda topluluklarının örgütlenmesindeki bir dizi neden arasında sayılıyor.
Bu üç yazı da, karşı karşıya olduğumuz ekolojik felaketi sadece analiz etmeye ve anlamaya çalışmıyor, aynı zamanda içinde bulunduğumuz durumu değiştirmeye, dönüştürmeye yönelik deneyim, örgütlenme ve eylem biçimlerini de sunuyor.
Emel Memiş ve Murat Koyuncu İyi Yaşam Hakkı Bakımından Pandemi Süreci ve Alınan Önlemler başlıklı yazılarında kapitalizmin ve ekolojik krizin bir sonucu olarak yaşamakta olduğumuz Covid-19 pandemi döneminin iyi yaşam hakkı ve kadın hakları perspektifinden eleştirel bir değerlendirmesini yapıyorlar.
Mustafa Şahin, Bütçenin Hukuki Niteliğine Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Bakmak yazısıyla bütçe önceliklerinin cinsiyetçi etkilerini deşifre ediyor ve aynı zamanda bütçe sürecinin tüm aşamalarına toplumsal cinsiyet perspektifinin nasıl dahil edilebileceğini tartışarak kadın hareketinin toplumsal direnişine politik bir araç sunuyor.
Gülay Günlük-Şenesen Başka Bir Dünya İçin Barış İktisadı yazısında savaşa karşı olanların bile savaşı, savaş iktisadı üzerinden eleştirdikleri günümüzde, barış iktisadını tartışmaya açıyor.
Nurcan Baysal, Ev Yıkıldı başlıklı yazısında Diyarbakır Suriçi’nin, özellikle 2015-2016 döneminde geçirdiği yıkımı anlatıyor. Evleri ve yurtları defalarca yıkılan Kürtler, “… bıkıp usanmadan yaşamı her seferinde yeniden kuruyorlar, ne olursa olsun toprağına dönmeye çalışıyor, yıkılan evini, hatta bazen tekrar yıkılabileceğini bile bile yeniden kuruyor”.
Takiben gelen yazıda da benzer bir mücadele azmi hikâyesi okuyoruz. Kaner Atakan Türker “Bu Kadar Yıl Biriktirdiğimiz Deneyimle Biz Evimizde Oturursak Ayıp Etmiş Olmaz mıydık?”: Kürt Siyasi Hareketi ve Kültür ve Sanat Kurumları başlıklı yazısında belediyelerine kayyumlar atandıktan sonra daha önce belediyeler tarafından desteklenen sanat kurumlarının verdiği mücadeleyi ve bu mücadelenin kendisinde bıraktığı izi şöyle anlatıyor:
“… yaptığım görüşmelerden bir kesit bana bitmeyen mücadeleyi, yıkıntıdan sonra yeniden inşayı, vazgeçmemeyi ve yola devam etmenin özünü, HDP’nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın da hatırlattığı gibi cesaretin bulaşıcı olduğunu, mücadelenin yarınımızın olduğu kadar aynı zamanda gündelik yaşamımızın da bir parçası olduğunu tekrar tekrar hatırlatmıştır.”
Yukarıdakilerin dışındaki yazılar, Şemsa’nın yol arkadaşları ile hayata geçirdiği örgütlenme ve mücadele deneyimleri: Aylin Vartanyan Dilaver, Tülin Arman, İlke Ercan ve Ayşe Damla Pinçe’nin yazdığı Boğaziçi Üniversitesi’nde Cinsel Tacizi Önleme Çalışmaları Sürecinde Şemsa Özar’la Yol Arkadaşlığımız, Ebru Kongar’la yapılan, Feminist İktisat ve Uluslararası Feminist İktisatçılar Birliği-IAFFE başlıklı söyleşi, Serap Güre’nın yazdığı Akademi ve Feminist Eylemciliğin Bilikte Yolculuğu: KEiG Platformu, Handan Çağlayan’ın Nurcan Baysal’la yaptığı Alternatif Kalkınma Çalışmalarından İnsan Hakları Özgürlükler ve Adalet Mücadelesine Uzanan Üretgen ve Direngen Bir Dostluğa Dair başlıklı söyleşi, Kaner Atakan Türker’in Ceren Özselçuk ve Yahya Mete Madra ile yaptığı Alternatif Ekonomi Arayışı: Kürt Hareketi ve “Demokratik Ekonomi” başlıklı söyleşi.
Yukarıda kısaca söz ettiğim yazıların ve söyleşilerin ortak paydası kitabın editörleri Handan Çağlayan ve Kaner Atakan Türker’in Giriş yazılarında belirttikleri gibi, “akademik faaliyetlerini daha yaşanabilir, özgür ve adil bir dünya ve Türkiye yaratma mücadelesi ile birleştirmeyi başarmış” olan Şemsa’nın tam da bu niteliğini yansıtan yazılar olmaları. Yazıların hepsi, günümüzde yaşadıklarımızı anlamak ve analiz etmenin ötesine geçerek, daha iyi bir dünya için mücadele umudu aşılıyor.
Bu metinler, feminist bir iktisatçı ve akademisyen olan Şemsa'nın, gerek meslektaşlarıyla, gerek öğrencileriyle, gerekse STK'larla kurduğu ilişkilerde eşitlikçi ve dayanışmacı bir tutum içinde olduğunu da gösteriyor. Birlikte iş yapabilmeyi sağlayan olmazsa olmaz koşullar bunlar.
Kitabın son yazısı Zeynep Gambetti'den Boğaziçi Üniversitesi Direnişi. Son bir buçuk yıldır Boğaziçi Üniversitesi'ne yönelik haksız müdahaleleri, köklü bir bilim kurumunun, atamayla gelen liyakatsiz kayyum rektörler yüzünden sarsılışını, içinin boşaltılmaya gayret edilişini, buna karşı BÜ öğretim üyelerinin, öğrencilerinin, çalışanlarının ve BÜ mezunlarının direnişini soluğumuzu tutarak, heyecanla izledik, izliyoruz.
Zeynep Gambetti, "Tüm bunlar, Türkiye'deki rejimin Boğaziçi'nde mikro alanda vuku bulmasından başka birşey değildir," diyor. "Ama tam da bu yüzden Boğaziçi direnişi, bu rejime karşı bir meydan okumadır. Hem iktidarın gasp ettiği özgürlükleri ve kurumsal özerkliği geri istiyor, hem de akademik bilgi üretiminin halihazırdaki kurumsallaşma biçimine alternatif olarak, tabandan yönetilen katılımcı ve akılcı bir üniversite modeli öneriyoruz."
Ve elbette Şemsa Özar da bu direnişin bir parçası.
"Kabul etmeyeceğiz, Vazgeçmeyeceğiz!" diyorlar hep birlikte.
Gülay Günlük-Şenesen’in 1970’lerde Boğaziçi Üniversitesi’nde kurulan dostluklarını anlattığı yazısı ile başlayan kitap günümüzde Şemsa’nın da bir parçası olduğu Boğaziçi Direnişi ile sonlandırılıyor. Ben, Şemsa'nın hayatının Boğaziçi'yle simbiyotik bir ilişki içinde olduğu düşüncesindeyim!.
BÜ'nün giriş sınavını kazanmasına rağmen, annesinin Istanbul'da okumasına karşı çıkışı yüzünden, bir gece sabaha kadar süren ikna süreci sonunda, uçağa atladığı gibi, kayıtlar kapanmadan son anda yetişiyor okula.
İktisat Bölümü'nü bitirdikten sonra, Viyana'da doktoranın ardından, aklına koyduğu gibi, yetişmiş olduğu Boğaziçi'nde soluğu alıyor ve öğretim üyeliğine başlıyor; yıllar boyunca, birçoğuyla ilişkisinin halen sürdüğü sayıları binleri bulan öğrenci yetiştiriyor.
Diyeceğim o ki, radikalliğe varan kararlılığı, kötümser olmasa da kaygılı iyimserliği, esneyebilen ancak ödün vermeyen karakteri, şefkati, şen kahkahaları, seyahat sevgisi ve hayata bağlılığıyla arkadaşlığından sevinç duyduğum Şemsa, benim de kırk yıllık dostum.
Kitabın editörleri Handan Çağlayan ve Kaner Atakan Türker’i kutluyorum. Kitabı okurken Şemsa’yı çok iyi tanıdıkları ve sevdikleri düşüncesi aklımdan çıkmadı hiç. Özenle, sevgiyle hazırlanmış bir seçki, bir armağan.
Öte yandan, Şemsa Özar'a Armağan'a, imkân olsaydı eğer, katkıda bulunmak isteyecek olan meslektaşlarının, öğrencilerinin ve arkadaşlarının, bu kitabın sınırlarını hayli aşacağını düşünmekten kendimi alamıyorum.
Ayrıca, bana hâlâ bu dünyada ve bu ülkede umut olduğu hissini yaşatan tüm yazarları da kutluyorum...
Handan Çağlayan: Berlin Humboldt Üniversitesi'nde misafir araştırmacı, halen KESK'li kadınların sendikal katılımı üzerine KESK'li kadınlarla kolektif bir sözlü tarih çalışması yürütüyor. Kadın Emeği Çalışan Feminist Araştırmacılar/ KEFA üyesi. Kadınların sendikal ve siyasal katılımı, Kürt kadın hareketi, zorunlu göç kuşaktan kuşağa dil değişimi üzerine yayınları bulunuyor. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İnsan Hakları Okulu/İHO'da toplumsal cinsiyet ve sosyal haklar eksenli dersler verdi. Lisans ve doktorası Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden. Kemal Atakan Türker: Bağımsız araştırmacı. Alternatif ekonomiler, ekonomik coğrafya ve şehir coğrafyası üzerrine çalışıyor. Lisans ve yüksek lisansı Boğaziçi Üniversitesi'nden, doktarası Clark Üniversitesi Coğrafya Bölümü'nden. Doktora tezi Kürt siyasi hareketinin öncülüğünd kurulan kooperatifler |
(BE/APK/KU)
* Şemsa Özar'a Armağan; Feminizm, Ekoloji, Toplumsal Direniş, editörler: Handan Çağlayan ve Kaner Atakan Türker, NotaBene Yayınları, 2022, 328 s.