Felsefeciler Derneği ve Cogito Dergisinin ortaklaşa düzenlediği “Etik, İnançlar ve Eğitim Sempozyumu” 20 ve 21 Nisan 2018 tarihlerinde İstanbul’da, Yapı Kredi Yayınları Kültür Sanat Merkezinde gerçekleşecek. Katılımın herkese açık olduğu bu iki günlük toplantıda seküler eğitim sisteminde yaşanan sorunlar tartışılacak.
Sempozyum düzenleme komitesi sempozyumun ana meselesini “bugün ülkemizde bir sorunsal olarak ortada duran ancak akademik düzeyde ve farklı perspektiflerden yeteri kadar tartışılmayan “seküler eğitim” kavramını ve olgusunu odağına alacak”, şeklinde ilan etti.
Önümüzdeki hafta gerçekleştirilecek sempozyumda yukarıda bahsettiğimiz bağlamda çeşitli tartışmaların yapılacağı hem genel çağrı broşüründe hem de programda ilan edildi. Düzenleme komitesi tartışmaya açılacak belli başlı soruları şu şekilde tespit ediyor:
- Ahlaki duyarlılık yalnızca din ve inanç bağlamında mı geliştirilebilir?
- Ahlak eğitiminin din eğitimine indirgenmesinin siyasal, toplumsal, psikolojik ve psikanalitik sakıncaları nelerdir?
- Din eğitimi nedir?
- Seküler eğitim sisteminde din eğitimi nasıl olanaklı ya da olanaksızdır?
- Seküler toplumda farklı inançların birlikteliği söz konusu ise bunu gerçekleştirmenin ve sürdürmenin yolları nelerdir?
İki günlük programda felsefe, psikoloji, psikanaliz, ilahiyat ve eğitim disiplinlerinden otuza yakın bildirinin sunulacak. Sibel Özbudun, Ertuğrul Rufayi Turan, Şeref Halil Turan, Ayhan Çitil, Hasan Hüseyin Aksoy, Güçlü Ateşoğlu, Abdullatif Tüzer, Engin Delice, Aret Karademir, Hasan Ünder, Yasin Ceylan, Nilüfer Erdem, Bella Habip, Şerafettin Adsoy, Nuran Direk, Erdoğan Aydın, Caner Asna, Doğan Göçmen, Levent Gültekin, Nejla Kurul, Mehmet Bekaroğlu, Zeynep Direk, Ayşe Sucu ve Mithat Sancar gibi pek çok isim sempozyuma katkıda bulunacak.
Programı incelediğimizde etik ve seküler eğitim meselesinin hem kavramsal olarak hem de olgusal olarak çeşitli başlıklar atında kapsamlı bir şekilde tartışılacağını görüyoruz. Örneğin tartışma başlıklarından bazılarını andığımızda; “Çoğulcu Toplumlarda Kamusal Etik, Sorunlar ve İmkânlar”, “Ahlakın Kaynağı Nerede Aranmalıdır?”, “Ahlak ve Din: Öncelik Hangisinde?”, “Eğitim ve Etik”, “Küreselleşme Bağlamında Bilginin Kullanımı ve Eğitim”, “İnancın Ahlaka Etkisi”, “Etik Değerler ve Toplum”, “Akıl ve İman Arasında Türkiye”, “Barış ve İnanç”, Felsefe ve Tolerans”, “Din-Kültür Eğitimi, Azınlıklar ve Diğerleri”, “Aklın Yap-Bozları: İnanmak, Bilmek, Umut Etmek”, “Eleştirel Eğitim: Etik Diyalog ve Praksisin Düşündürdükleri” gibi herkesin ilgini çekecek çoklu konu başlıklarını görebiliriz. Ayrıca bu başlıklar İoanna Kuçuradi’nin “insanlaşma eğitimi” olarak kavramsallaştırdığı etik eğitim sistemini de akla getiriyor.
“İnsanlaşma eğitimi”
İoanna Kuçuradi “insanlaşma eğitimi” olarak tanımladığı etik değerlere sahip insanlar yetiştirmenin önemini anlattığı makale ve gazete söyleşileri yaygın bir şekilde bilinmektedir. Hatta İoanna Kuçuradi’nin en bilinen önerisi “üniversite öncesi okullarda dört ders verin bize, bu durumu 20 yıl sürdürsek Türkiye bambaşka bir ülke olur,” şeklindedir. Ona göre eğitim sisteminde yaratıcı insanlar yetiştirmek için harcanan enerjinin etik değerlere sahip insanlar yetiştirmek içinde harcanmaması bir problem. İoanna Kuçuradi 12 yıllık temel eğitim herkes için aynı olmalı diyor. Yani temel eğitim meslek eğitimi olmamalı ve yalnız üniversite eğitimi değil, meslek eğitimi de “insanlaşma eğitimi” olarak tanımladığı bu eğitimden sonra yapılması gerektiğini belirtiyor.
Bu sempozyumda katılımın çok, katılımcıların da bol soru sormasını diliyorum. Ayrıca sempozyumun hem seküler eğitime hem de etik eğitimine katkı sunacağına inanarak tertip komitesine başarılar dilerim. Düşünmenin değerinin yitmemesi, felsefi düşüncenin geri plana itilmemesi için bu etkinliğin geniş kalabalıklara ulaşması ve başka yeni tartışmaların kaynağı olmasını diliyor ve bekliyorum. Düşüncenin yerini doğmalara, bilginin yerine hurafelere açan bugün ki eğitim sisteminin eleştirisi açısından da önemli olacağına inanıyorum.
Sempozyumun amacına ulaşmasını, felsefi değerlerle yetişen bireylerin sadece kendi ailesi veya bağlı bulunduğu inanç ve ideoloji grubuyla değil, farklı düşünce ve inanç grupları ve topluluklarla de yan yana yaşamayı, ötekilerin haklarına saygılı olmayı ve insanın daha barışçıl ve mutlu olması için herkesi/tüm ülkeyi felsefece düşünmeye davet ediyorum. (PT/HK)